Beş-on gün önceki, "Türkiye Amerika aşkına cadı kazanına atlamamalı" başlıklı yazımda, Bağdat'ta Dicle kenarında Ebu Nuvas caddesinde, işgalle birlikte Irak'a sızmaya çalışan MOSSAD'ın Amerikan gözetiminde resmen büro açtığına, bundan böyle Irak'ın, hatta bölgenin tamamının "tam bir cadı kazanına dönüşeceği"ne dikkat çekmiştim, hatırladınız mı?
"Ankara'dakilerin tek yanlı stratejik ABD aşkı" sebebiyle, Amerikan rüzgarının önündeki yaprak gibi Türkiye'nin, el-Kredi ile el- Kaide arasında savrulduğunu, birilerinin artık bize de el- Kaide sopası gösterdiğini belirtmiştim.
Bölgenin tamamı yüksek risk alanına dönüştü.
Görünen şu; işgalcilerin arkasındaki el, yani asıl güç, bölgeyi tarumar edip kendi stratejisi istikametinde parsellemeye çalışıyor.
Necef Hz. Ali Camii'nde Cuma namazı sonrası yapılan katliam, işte bu "büyük parselasyon planı"nın bir parçası.
Şunu bir kenara not edin; bu iş, ABD'yi, W. Bush'u bile aşmaya başladı.
Şia'nın bölgedeki ilk sıradaki önderi Muhammed Bâkır el-Hekîm'in yanısıra 82 Iraklının ölümü ve 225'inin yaralanmasıyla sonuçlanan olay basit bir olay değildir.
Farkında mısınız, bu olay, İsrail'in Filistinlilere yönelik ardı ardına katliamlarını bile unutturuverdi.
Ekranların demirbaşı yerli Amerikancı stratejistlerimiz, Necef katliamına ilişkin komplolar imal etmeye koyuldular bile... İşgalci ABD'yi korumak telâşesiyle, "katliamı Şii gruplardan biri yaptı, iç çatışmadır, bu koltuk kavgasının geldiği noktadır, Kürtlerle Şiiler arasındaki mücadeleden kaynaklandı?" türünden onlarca imalat hatalı komplolar üretiliyor. Tutmaz. İsabet etmez.
Bölge üzerinde geçmişten-kıyamete dek uzanan "arz inancı"na dayalı "büyük hesap" sahiplerini gözardı ederek bölgedeki hiçbir vukuatı doğru tahlil etmek mümkün değildir.
MOSSAD'ın uzun zamandan beri Irak'a yerleşme çabalarını gözardı ederek bölgedeki vukuatları isabetli tahlil etmek mümkün değildir.
100-150 bin Peşmerge Yahudisi'nin İsrail'de tam bir MOSSAD elemanı gibi eğitilip Amerikan işgaliyle birlikte Irak'a sızdırıldığını görmezlikten gelerek Irak'taki ve bölgedeki vukuatları doğru yorumlamak mümkün değildir.
Katliam, zamanlaması, hedef kitlesi ve iz bırakmadan neticeye gitmesi bakımından çok profesyonel bir vahşilikte.
Katliamdan hemen sonra Pentagon adına sözcü Yarbay Jim Cassella, panik içinde "Yanlış anlaşılmasın; bunu biz yapmadık" dercesine "Necef'te saldırı sırasında hiç koalisyon askeri bulunmuyordu'' açıklaması yaptı.
Doğrudur, onlar yapmamıştır; böyle bir katliamı işgalci ABD'nin yapması zaten akıl kârı değildir.
O halde kim yapmıştır?
Irak'taki yerli gruplardan hiçbiri bunu yapamaz. Ne koltuk sevdası, ne başka bir ihtiras, kendi insanlarına, kendi dindaşlarına böylesi bir katliamı yapmalarını gerektirecek güçte bir sebep değil? Ne Şii, ne Kürt, ne Asuri, ne Türkmen hiçbir Müslüman böyle bir katliamı ya-pa-maz.
Yapabilseler, kendi topraklarını işgal edenlere, namuslarını kirletenlere karşı bunu yaparlardı. Bıldırcın avlar gibi hergün ikişer-üçer Amerikan askerini avlamakla oyalanmazlardı.
Bu katliamı gerçekleştiren güç, hem ABD üzerinde, hem de bölge üzerinde hesabı olan çok profesyonel güçtür, onların Irak'a sızmalarıdır. Buna benzer onlarca katliamı bölgede tecrübe etmiş ekiptir.
Bill Clinton'un başına Monica'yı sarıp tepetaklak eden, W. Bush'un başına da "Irak işgali belası"nı açıp istediği neticeye kısa zamanda ulaşamadıkları için onu da harcamak isteyen güçtür. ABD'yi bölgede kendisine şemsiye gibi tutmak isteyen güçtür.
Bu katliam, W. Bush'un boyunu da aşan gücün işidir.
Bulanık bölgede balık avlamayı kafaya koyan bu güç, avlanmaya masum insanlardan başlamış; ama sonunda oltaya takılacak olan W. Bush'un kellesidir. Bu katliamlar, sadece bölgeyi değil, W. Bush'un kellesini götürene kadar sürüp gidecektir.
Bu açık gerçeği, hala tecrübeyle görmek isteyenler varsa, Beyrut'a, Nablus'a, Cenin'e, Gazze'ye atf-ı nazar etsinler.
Bölgede istikrar için, önce "bu gücün ayak oyunları" devre dışı bırakılmalıdır.
ABD, sadece kendi askerlerini değil, işgalle birlikte Irak'a sızdırdığı ne kadar eğitimli yabancı varsa hepsini Irak'tan temizlemelidir. Aksi halde, oraya hangi barış gücü gelirse gelsin, Irak'ta yıllarca kan gövdeyi götürmeye devam edecektir.
Bu bağlamda sadece Washington değil; Amerika aşkına Irak'a gitmenin yollarını arayan, hatta "kredi-medi işini asker göndermekle karıştırmayalım, Meclis'imiz ters etkilenir" diyerek Washington'a CIANEN kanalıyla mesaj gönderen Ankara'daki ilgililerimiz hassas olmalıdırlar.
Ankara'dakiler, bölgemizde hangi tür profesyonel vahşilerle işbirliği içinde olduklarını, kimlerle flört ettiklerini çok iyi hesap etmelidirler.
Bu bağlamda sadece sanal ABD müttefikliğini değil, İsrail'e Manavgat suyunun satışından, onların askeri-savunma bilgilerimize vakıf olmalarına imkan veren savunma işbirliklerine kadar her şeyi yeniden ve dikkatlice değerlendirilmelidir.
Unutmayalım ki, koynunda beslediği yılanın zehirleme kabiliyetini gözardı edenlerin ömrünü, koynunda besledikleri tayin edermiş?
"Ankara'dakilerin tek yanlı stratejik ABD aşkı" sebebiyle, Amerikan rüzgarının önündeki yaprak gibi Türkiye'nin, el-Kredi ile el- Kaide arasında savrulduğunu, birilerinin artık bize de el- Kaide sopası gösterdiğini belirtmiştim.
Bölgenin tamamı yüksek risk alanına dönüştü.
Görünen şu; işgalcilerin arkasındaki el, yani asıl güç, bölgeyi tarumar edip kendi stratejisi istikametinde parsellemeye çalışıyor.
Necef Hz. Ali Camii'nde Cuma namazı sonrası yapılan katliam, işte bu "büyük parselasyon planı"nın bir parçası.
Şunu bir kenara not edin; bu iş, ABD'yi, W. Bush'u bile aşmaya başladı.
Şia'nın bölgedeki ilk sıradaki önderi Muhammed Bâkır el-Hekîm'in yanısıra 82 Iraklının ölümü ve 225'inin yaralanmasıyla sonuçlanan olay basit bir olay değildir.
Farkında mısınız, bu olay, İsrail'in Filistinlilere yönelik ardı ardına katliamlarını bile unutturuverdi.
Ekranların demirbaşı yerli Amerikancı stratejistlerimiz, Necef katliamına ilişkin komplolar imal etmeye koyuldular bile... İşgalci ABD'yi korumak telâşesiyle, "katliamı Şii gruplardan biri yaptı, iç çatışmadır, bu koltuk kavgasının geldiği noktadır, Kürtlerle Şiiler arasındaki mücadeleden kaynaklandı?" türünden onlarca imalat hatalı komplolar üretiliyor. Tutmaz. İsabet etmez.
Bölge üzerinde geçmişten-kıyamete dek uzanan "arz inancı"na dayalı "büyük hesap" sahiplerini gözardı ederek bölgedeki hiçbir vukuatı doğru tahlil etmek mümkün değildir.
MOSSAD'ın uzun zamandan beri Irak'a yerleşme çabalarını gözardı ederek bölgedeki vukuatları isabetli tahlil etmek mümkün değildir.
100-150 bin Peşmerge Yahudisi'nin İsrail'de tam bir MOSSAD elemanı gibi eğitilip Amerikan işgaliyle birlikte Irak'a sızdırıldığını görmezlikten gelerek Irak'taki ve bölgedeki vukuatları doğru yorumlamak mümkün değildir.
Katliam, zamanlaması, hedef kitlesi ve iz bırakmadan neticeye gitmesi bakımından çok profesyonel bir vahşilikte.
Katliamdan hemen sonra Pentagon adına sözcü Yarbay Jim Cassella, panik içinde "Yanlış anlaşılmasın; bunu biz yapmadık" dercesine "Necef'te saldırı sırasında hiç koalisyon askeri bulunmuyordu'' açıklaması yaptı.
Doğrudur, onlar yapmamıştır; böyle bir katliamı işgalci ABD'nin yapması zaten akıl kârı değildir.
O halde kim yapmıştır?
Irak'taki yerli gruplardan hiçbiri bunu yapamaz. Ne koltuk sevdası, ne başka bir ihtiras, kendi insanlarına, kendi dindaşlarına böylesi bir katliamı yapmalarını gerektirecek güçte bir sebep değil? Ne Şii, ne Kürt, ne Asuri, ne Türkmen hiçbir Müslüman böyle bir katliamı ya-pa-maz.
Yapabilseler, kendi topraklarını işgal edenlere, namuslarını kirletenlere karşı bunu yaparlardı. Bıldırcın avlar gibi hergün ikişer-üçer Amerikan askerini avlamakla oyalanmazlardı.
Bu katliamı gerçekleştiren güç, hem ABD üzerinde, hem de bölge üzerinde hesabı olan çok profesyonel güçtür, onların Irak'a sızmalarıdır. Buna benzer onlarca katliamı bölgede tecrübe etmiş ekiptir.
Bill Clinton'un başına Monica'yı sarıp tepetaklak eden, W. Bush'un başına da "Irak işgali belası"nı açıp istediği neticeye kısa zamanda ulaşamadıkları için onu da harcamak isteyen güçtür. ABD'yi bölgede kendisine şemsiye gibi tutmak isteyen güçtür.
Bu katliam, W. Bush'un boyunu da aşan gücün işidir.
Bulanık bölgede balık avlamayı kafaya koyan bu güç, avlanmaya masum insanlardan başlamış; ama sonunda oltaya takılacak olan W. Bush'un kellesidir. Bu katliamlar, sadece bölgeyi değil, W. Bush'un kellesini götürene kadar sürüp gidecektir.
Bu açık gerçeği, hala tecrübeyle görmek isteyenler varsa, Beyrut'a, Nablus'a, Cenin'e, Gazze'ye atf-ı nazar etsinler.
Bölgede istikrar için, önce "bu gücün ayak oyunları" devre dışı bırakılmalıdır.
ABD, sadece kendi askerlerini değil, işgalle birlikte Irak'a sızdırdığı ne kadar eğitimli yabancı varsa hepsini Irak'tan temizlemelidir. Aksi halde, oraya hangi barış gücü gelirse gelsin, Irak'ta yıllarca kan gövdeyi götürmeye devam edecektir.
Bu bağlamda sadece Washington değil; Amerika aşkına Irak'a gitmenin yollarını arayan, hatta "kredi-medi işini asker göndermekle karıştırmayalım, Meclis'imiz ters etkilenir" diyerek Washington'a CIANEN kanalıyla mesaj gönderen Ankara'daki ilgililerimiz hassas olmalıdırlar.
Ankara'dakiler, bölgemizde hangi tür profesyonel vahşilerle işbirliği içinde olduklarını, kimlerle flört ettiklerini çok iyi hesap etmelidirler.
Bu bağlamda sadece sanal ABD müttefikliğini değil, İsrail'e Manavgat suyunun satışından, onların askeri-savunma bilgilerimize vakıf olmalarına imkan veren savunma işbirliklerine kadar her şeyi yeniden ve dikkatlice değerlendirilmelidir.
Unutmayalım ki, koynunda beslediği yılanın zehirleme kabiliyetini gözardı edenlerin ömrünü, koynunda besledikleri tayin edermiş?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019