Son elçi son Peygamber aleyhisselamın, Veda haccı dönüşü Gadir-i Hum diye adlandırılan yerde irad ettiği uzunca hutbe İslam tarihinin bir parçası değil midir?
Evrenin Efendisinin 63 yıllık mübarek ömründen çok önemli bir kesit değil midir?
Diyelim ki nedenleri üzerinde ulema ihtilaf etmiştir, kimilerine göre Hz. Peygamber Hz. Ali'ye olan sevgisini ilan etmek için, kimilerine göre de Maide 67. Ayetin gereği onun velayetini ilan etmek için o toplantıyı yapmış ve hitabede bulunmuştur.
Peki, asırlar boyunca İslam tarihinin bu çok önemli bölümüne sünger çekmek, üstünü örtmek, eğitim çağındaki nesillerden saklamak kimin fikridir, kimlerin önerisidir?
Veda Hutbesinin siyer kitaplarında yer aldığı gibi Gadir-i Hum hutbesi de yer alsaydı, muhtasar ya da mufassal yazılan her siyer kitabında her ikisi de yanyana yer alsaydı kim ne zarar görürdü?
Birisi Veda haccı sırasında irad edilmiş diğeri de hac dönüşü, yani ikisinin arasında sadece bir haftalık bir zaman farkı var.
İkisi de aynı peygamberin mübarek ağzından dökülmüş, ikisi de evrensel mesajlarla dopdolu ama birini ezbere biliyoruz diğerinden ise bihaberiz, neden?
On binlerce Müslümanın bizzat şahit olduğu, elli derece sıcağın altında dinlediği o meşhur hitabe Müslüman Türk milletinin gençliğinden neden özenle saklanmıştır ve de saklanmaktadır?
Hiç olmazsa, her yıldönümünde, Zilhicce'nin on sekizine tekabül eden haftada bir Cuma hutbesi bu konuya ayrılamaz mı?
Cami kürsülerinde vaiz efendiler senede bir yarım saat bu önemli konuyu işleyemezler mi?
Neyi kimden saklıyoruz?
Son elçi, son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamın yüz bini aşkın sahabe topluluğuna irad ettiği tarihen sabit olan Gadir-i Hum Hutbesini şimdi biz onun ümmetinden mi saklıyoruz?
Böylesine ağır bir vebalin altına kimler nasıl girebilir?
Peygamberin hayatı en ince ayrıntılarına kadar anlatılırken hayatının bu çok önemli kesiti nasıl ve hangi hakla atlanır?
Her gün çeşitli gazete ve dergilerde, çeşitli sitelerde çarşaf çarşaf yazı yazan arkadaşlar için bu konu yazılmaya değer bir konu değil midir?
Bu hayatın tekrarı yok ki, bu sefer yanıldık, yanlış yaptık bir daha geldiğimizde doğrusunu yapalım.
Çağın Ebulehepleri ve Ebucehilleri Müslümanların cehaletinden istifade ederek onları bir birlerine kırdırıyorlar, hem kaynaklarını tüketiyorlar, hem insan kaynaklarını bitiriyorlar hem de asırlarca temizlenemeyecek nifak tohumları ekip duruyorlar.
Lütfen aklımızı başımıza alalım, hem peygamberin hayatını doğru okuyalım hem de tüm insanlığa son mesaj olarak tebliğ ettiğini doğru okuyalım, dikkatli okuyup anlayalım ki düşmanların tuzaklarından emin olalım.
Evrenin Efendisinin 63 yıllık mübarek ömründen çok önemli bir kesit değil midir?
Diyelim ki nedenleri üzerinde ulema ihtilaf etmiştir, kimilerine göre Hz. Peygamber Hz. Ali'ye olan sevgisini ilan etmek için, kimilerine göre de Maide 67. Ayetin gereği onun velayetini ilan etmek için o toplantıyı yapmış ve hitabede bulunmuştur.
Peki, asırlar boyunca İslam tarihinin bu çok önemli bölümüne sünger çekmek, üstünü örtmek, eğitim çağındaki nesillerden saklamak kimin fikridir, kimlerin önerisidir?
Veda Hutbesinin siyer kitaplarında yer aldığı gibi Gadir-i Hum hutbesi de yer alsaydı, muhtasar ya da mufassal yazılan her siyer kitabında her ikisi de yanyana yer alsaydı kim ne zarar görürdü?
Birisi Veda haccı sırasında irad edilmiş diğeri de hac dönüşü, yani ikisinin arasında sadece bir haftalık bir zaman farkı var.
İkisi de aynı peygamberin mübarek ağzından dökülmüş, ikisi de evrensel mesajlarla dopdolu ama birini ezbere biliyoruz diğerinden ise bihaberiz, neden?
On binlerce Müslümanın bizzat şahit olduğu, elli derece sıcağın altında dinlediği o meşhur hitabe Müslüman Türk milletinin gençliğinden neden özenle saklanmıştır ve de saklanmaktadır?
Hiç olmazsa, her yıldönümünde, Zilhicce'nin on sekizine tekabül eden haftada bir Cuma hutbesi bu konuya ayrılamaz mı?
Cami kürsülerinde vaiz efendiler senede bir yarım saat bu önemli konuyu işleyemezler mi?
Neyi kimden saklıyoruz?
Son elçi, son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamın yüz bini aşkın sahabe topluluğuna irad ettiği tarihen sabit olan Gadir-i Hum Hutbesini şimdi biz onun ümmetinden mi saklıyoruz?
Böylesine ağır bir vebalin altına kimler nasıl girebilir?
Peygamberin hayatı en ince ayrıntılarına kadar anlatılırken hayatının bu çok önemli kesiti nasıl ve hangi hakla atlanır?
Her gün çeşitli gazete ve dergilerde, çeşitli sitelerde çarşaf çarşaf yazı yazan arkadaşlar için bu konu yazılmaya değer bir konu değil midir?
Bu hayatın tekrarı yok ki, bu sefer yanıldık, yanlış yaptık bir daha geldiğimizde doğrusunu yapalım.
Çağın Ebulehepleri ve Ebucehilleri Müslümanların cehaletinden istifade ederek onları bir birlerine kırdırıyorlar, hem kaynaklarını tüketiyorlar, hem insan kaynaklarını bitiriyorlar hem de asırlarca temizlenemeyecek nifak tohumları ekip duruyorlar.
Lütfen aklımızı başımıza alalım, hem peygamberin hayatını doğru okuyalım hem de tüm insanlığa son mesaj olarak tebliğ ettiğini doğru okuyalım, dikkatli okuyup anlayalım ki düşmanların tuzaklarından emin olalım.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024