MİSAFİR KALEM / Ali Fuat ULUTÜRK
...dünden devam
Gerçek bu ise kurtuluş reçetesi olarak ihlaslı bir tevbe ile Hakk'a rücu edip, gayri meşru her türlü hayat tarzını terk ile bu beş esas temel ilkenin idrak ve korunmasına dört elle sarılmak prensip haline getirilmelidir.
NE ZAMAN?
Ne zaman bâtılı terk ederek,
Yüce Hakk'a döneceksin?
Ne zaman ikilikten kurtularak,
Allah'ını bileceksin?
Ne zaman haramlardan vazgeçerek,
Helal lokma yiyeceksin?
Ne zaman eğri yolu bırakarak,
Doğru yola geleceksin?
Ne zaman kabuklardan sıyrılarak,
Gönüllere gireceksin?
Ne zaman kula kulluktan kurtularak,
Hakk'a kulluk edeceksin?
Ne zaman vatanını milletini severek,
Ona hizmet vereceksin?
Ne zaman kalbin pasını silerek,
Hakikati göreceksin?
Ne zaman hilkatın sırrına ererek,
Adaleti seveceksin?
Ne zaman gözyaşlarını dökerek,
Günahları sileceksin?
Ne zaman gafletten uyanarak,
Tevbe ile öleceksin?
Neden Prof. Dr. Haydar Baş?
Bir hayal alemi olan bu fani dünya, Hak ehli ve zulüm ehli insanlarla karışık bir durumdadır. Hak ehli, iyi insanların ve iyiliklerin, zulüm ehli ise, kötülerin ve kötülüklerin habercileridir. Bu nedenle diyebiliriz ki, iyiler çoğaldıkça, kötülükler azalacak, iyilikler çoğalacak; kötüler çoğaldıkça, iyilikler azalacak, kötülükler de çoğalacaktır.
Maksadımız, insanları kötülemek, iyi ve kötü insanlar diye ikiye ayırmak değildir. Zira, yüce Allah, âdildir. Bütün insanları İslam fıtratı üzerinde yaratmaktadır. Ne var ki; içkinin şişede durmadığı gibi, insanlar da, birçok sebeplerden ötürü, doğdukları gibi durmamaktadırlar. Bu sebeplerin en önemlilerinin başında; aile, okul, çevre, eğitim-öğretim ve hayat tarzları gelmektedir. İnsanların bâtıl düşünce ve bencil duygulardan selametle kurtulmaları, oldukça zordur. Mevlânâ Hazretlerinin, "Hamdık, piştik, yandık" demesi ile koca Yunus Emre'nin, "Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk, kanatlandık kuş olduk, uçtuk elhamdülillah" demeleri boşuna değil. Memleketimiz bu zorluğu alabildiğine yaşamaktadır. Memleketimiz özellikle siyasi arenada bencil, kendini bilmez, menfaatperest, itimat ve güven telkin etmeyen, kaypak, hortumcu, ilimsiz, hilmsiz, liyakatsız, inançsız, görmeyen, duymayan, doymayan, hissetmeyen, vatanı enkaz haline getiren ve millete adeta esaret hayatı yaşatanların istilasına maruz kaldığını müşahede etmekteyiz. Kutsal vatan ve aziz milletimizin maruz kalmış olduğu bugünkü hazin ve vahim durumdan kurtarılması; halihazır mevcut kadro, muallak, muğlak, batıl ve temelsiz düşüncelerle mümkün değildir. Peki çare nedir? Çare, ehl-i meslek, andına sadakatle bağlı, ilim ve hilm sahibi, Hakk'a kulluk şuuru ile halkını seven, Hak yoluna baş koymuş, vatan ve millet sevdalısı, milli hars ve kültür sahibi, sözleri yalansız, lokması haramsız, vicdanlı, imanlı, şuurlu, sorumlu, güvenilir, emin, adil, azizan, erdemli, gönül ehli, liyakat sahibi, madde ile satılamayan ve satın alınamayan, milli menfaatleri üstün tutan, gerçekten lider olma evsafına haiz olup her türlü olaylara karşı çaresiz kalmayan bir doktorun koyacağı isabetli bir teşhiste yatmaktadır. Bugüne kadar böyle isabetli bir teşhis koyacak gönül ve meslek ehli bir tabip yoktu. Ancak bugün var. Doğruyu söylemek gerekirse, mensubu olduğu şerefli ve itibarlı milletinin bütün maddî ve manevî değerlerini varlığında meczetmiş, erdemli insan, Prof. Dr. Haydar Baş, bunların tek istisnasıdır.
Öyle inanıyorum ki, bu, liyakatlı ve meslek ehli Prof. Dr. Haydar Baş'ın doğru teşhis ve tedavisinden sonra memleketimiz ve milletimiz, her gün biraz daha ve büyük bir hızla inkişaf ederek, dünya devletlerinin muasır medeniyetlerinin üstüne çıkacak, yurdumuzda adalet hükümran olacak, insanlarımız birbirlerine karşı kalbî sevgi ve saygıyla kardeşlik şuuruyla yaşayacak, aramızda işsiz ve aşsız kimse kalmayacaktır. Dolayısıyla bugün için bizlere düşen en önemli vazife, Hakk'ı bilmek, Hakk'ı sevmek, Hakk'a tapmak ve dört elle Hakk'ın ipine sarılarak gönül eri Hak dostlarını baştacı etmek, desteklemektir. Çünkü bu millet yerlerde sürünmeye, aşsız, işsiz kalmaya değil başlarda tac olmaya layıktır. İnsanlık alemi zulümden kurtulmak için umutla ve dört gözle bu milleti beklemektedir. Şerefli ecdadının çağlayan imanıyla, vicdanıyla, adalet ve haşmetiyle gafletten silkinerek yeniden dirilmesini beklemektedir.
...dünden devam
Gerçek bu ise kurtuluş reçetesi olarak ihlaslı bir tevbe ile Hakk'a rücu edip, gayri meşru her türlü hayat tarzını terk ile bu beş esas temel ilkenin idrak ve korunmasına dört elle sarılmak prensip haline getirilmelidir.
NE ZAMAN?
Ne zaman bâtılı terk ederek,
Yüce Hakk'a döneceksin?
Ne zaman ikilikten kurtularak,
Allah'ını bileceksin?
Ne zaman haramlardan vazgeçerek,
Helal lokma yiyeceksin?
Ne zaman eğri yolu bırakarak,
Doğru yola geleceksin?
Ne zaman kabuklardan sıyrılarak,
Gönüllere gireceksin?
Ne zaman kula kulluktan kurtularak,
Hakk'a kulluk edeceksin?
Ne zaman vatanını milletini severek,
Ona hizmet vereceksin?
Ne zaman kalbin pasını silerek,
Hakikati göreceksin?
Ne zaman hilkatın sırrına ererek,
Adaleti seveceksin?
Ne zaman gözyaşlarını dökerek,
Günahları sileceksin?
Ne zaman gafletten uyanarak,
Tevbe ile öleceksin?
Neden Prof. Dr. Haydar Baş?
Bir hayal alemi olan bu fani dünya, Hak ehli ve zulüm ehli insanlarla karışık bir durumdadır. Hak ehli, iyi insanların ve iyiliklerin, zulüm ehli ise, kötülerin ve kötülüklerin habercileridir. Bu nedenle diyebiliriz ki, iyiler çoğaldıkça, kötülükler azalacak, iyilikler çoğalacak; kötüler çoğaldıkça, iyilikler azalacak, kötülükler de çoğalacaktır.
Maksadımız, insanları kötülemek, iyi ve kötü insanlar diye ikiye ayırmak değildir. Zira, yüce Allah, âdildir. Bütün insanları İslam fıtratı üzerinde yaratmaktadır. Ne var ki; içkinin şişede durmadığı gibi, insanlar da, birçok sebeplerden ötürü, doğdukları gibi durmamaktadırlar. Bu sebeplerin en önemlilerinin başında; aile, okul, çevre, eğitim-öğretim ve hayat tarzları gelmektedir. İnsanların bâtıl düşünce ve bencil duygulardan selametle kurtulmaları, oldukça zordur. Mevlânâ Hazretlerinin, "Hamdık, piştik, yandık" demesi ile koca Yunus Emre'nin, "Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk, kanatlandık kuş olduk, uçtuk elhamdülillah" demeleri boşuna değil. Memleketimiz bu zorluğu alabildiğine yaşamaktadır. Memleketimiz özellikle siyasi arenada bencil, kendini bilmez, menfaatperest, itimat ve güven telkin etmeyen, kaypak, hortumcu, ilimsiz, hilmsiz, liyakatsız, inançsız, görmeyen, duymayan, doymayan, hissetmeyen, vatanı enkaz haline getiren ve millete adeta esaret hayatı yaşatanların istilasına maruz kaldığını müşahede etmekteyiz. Kutsal vatan ve aziz milletimizin maruz kalmış olduğu bugünkü hazin ve vahim durumdan kurtarılması; halihazır mevcut kadro, muallak, muğlak, batıl ve temelsiz düşüncelerle mümkün değildir. Peki çare nedir? Çare, ehl-i meslek, andına sadakatle bağlı, ilim ve hilm sahibi, Hakk'a kulluk şuuru ile halkını seven, Hak yoluna baş koymuş, vatan ve millet sevdalısı, milli hars ve kültür sahibi, sözleri yalansız, lokması haramsız, vicdanlı, imanlı, şuurlu, sorumlu, güvenilir, emin, adil, azizan, erdemli, gönül ehli, liyakat sahibi, madde ile satılamayan ve satın alınamayan, milli menfaatleri üstün tutan, gerçekten lider olma evsafına haiz olup her türlü olaylara karşı çaresiz kalmayan bir doktorun koyacağı isabetli bir teşhiste yatmaktadır. Bugüne kadar böyle isabetli bir teşhis koyacak gönül ve meslek ehli bir tabip yoktu. Ancak bugün var. Doğruyu söylemek gerekirse, mensubu olduğu şerefli ve itibarlı milletinin bütün maddî ve manevî değerlerini varlığında meczetmiş, erdemli insan, Prof. Dr. Haydar Baş, bunların tek istisnasıdır.
Öyle inanıyorum ki, bu, liyakatlı ve meslek ehli Prof. Dr. Haydar Baş'ın doğru teşhis ve tedavisinden sonra memleketimiz ve milletimiz, her gün biraz daha ve büyük bir hızla inkişaf ederek, dünya devletlerinin muasır medeniyetlerinin üstüne çıkacak, yurdumuzda adalet hükümran olacak, insanlarımız birbirlerine karşı kalbî sevgi ve saygıyla kardeşlik şuuruyla yaşayacak, aramızda işsiz ve aşsız kimse kalmayacaktır. Dolayısıyla bugün için bizlere düşen en önemli vazife, Hakk'ı bilmek, Hakk'ı sevmek, Hakk'a tapmak ve dört elle Hakk'ın ipine sarılarak gönül eri Hak dostlarını baştacı etmek, desteklemektir. Çünkü bu millet yerlerde sürünmeye, aşsız, işsiz kalmaya değil başlarda tac olmaya layıktır. İnsanlık alemi zulümden kurtulmak için umutla ve dört gözle bu milleti beklemektedir. Şerefli ecdadının çağlayan imanıyla, vicdanıyla, adalet ve haşmetiyle gafletten silkinerek yeniden dirilmesini beklemektedir.