O bize dik durmayı öğretti

Gönlünüze bir ferahlık gelir ve hiç gitmesini istemezsiniz, dünya dertleri sanki ebedi olarak zihninizde yerle yeksan olur ya, böyle bir hale bürünmeyi özledik. Kendisiyle ne zaman görüşme imkânı bulsam bu ruh hali beni hep sarıp sarmalardı… 

Haydar Baş hocamızın aramızdan ayrılalı 1 ayı bulmuş olmasına rağmen bunu bir türlü kabullenemedim. Kendisi ortaya koymuş olduğu düşünceleri yaşamında uyguluyor, bize canlı bir örnek oluyordu. Bize cesaret aşılıyor, dik durmayı öğretiyordu. 

Kendisini en son Eskişehir'de görme imkânım oldu. Çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluğa yapılan yanlışlardan bahsediyor ve daha iyi yaşam şartlarını hep beraber nasıl elde edebileceğimizin formüllerini olabildiğince basit bir şekilde izah ediyordu.

Bu yozlaşmış düzen içerisinde insanları uyarıyor, onursuzca yaşamanın kimseye bir şey kazandırmayacağını, ülkeyi yönetenlerin sözlerine artık kanmayın diyordu.

Yirmili yaşlarında biri olarak Türkiye'nin çok şanslı bir ülke olduğunu düşünürdüm hep… Allah bu millete acıyıp bir kurtarıcı gönderiyor ve 1923 yılında dünya üzerindeki tek bağımsız Müslüman devletini kurmak Mustafa Kemal Atatürk'e nasip oluyor.

Ancak günümüz duruma bakıyorum da… Bu içinde bulunduğumuz mevcut düzene destek veren, sempati duyan insanları görüyorum, hayal kırıklığından da öte o insanlara acıyorum. Boğazına kadar haram lokmaya batmış insanlar, ne söz söylesek tesir etmiyor... 

Biz, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in düşüncelerini ilelebet savunacağız ve kimsenin birbirini sömürmediği, modern köleliğin olmadığı bir gelecek inşa edeceğiz. Yetiştirdiği altın nesil gençlik, ülkemizin en genç, en dinamik genel başkanı ile bunu başaracağız… Denizler, Yusuflar, Hüseyinler gibi…

Herkes şunu bilmelidir ki; bu yol 14 Masumun yolu, bu yol Ehl-i Beyt'in yolu… Herkes zannetmesin ki bu dünya böyle gelmiş böyle gider…  Çok yakın bir zamanda bu devran döndüğünde umarım doğru tarafta olursunuz…