Prof. Dr. Haydar Baş, Kendisine kurulan bir oyunu daha bozdu. Tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirdi. Yaklaşık üç buçuk yıldır süren hukuk mücadelesini kazandı ve kendilerini yıkılmaz gören kâğıttan kaleleri yerle bir etti.
Baştan sona hukukun ayaklar altına alındığı bir davada, bilinen hukuk kurallarını alt üst eden birçok hukuksuzluk yaşandı. Hukuk fakültelerinde öğrencilere "kesinlikle böyle bir yargılama olmaz!" diye örnek gösterilecek bir dava gerçekleşti.
Hukukçu arkadaşlarımız bunları çok güzel bir şekilde izah ediyor. Ben sadece bir tanesini yazayım. Yalnızca yazacağım bu husus bile tek başına dava daha başlamadan bitmesine gerekçedir.
Türk Medeni Kanunu madde 6'da çok temel bir hukuk kuralı yer alır: "İddia sahibi, iddiasını ispatla yükümlüdür." Bu madde dünyanın her yerinde aynıdır ve herkes tarafından aynı manada anlaşılır.
Gelin görün ki, Haydar Baş Bey'in muhatap kaldığı yargılama sürecinde ise Sayın Baş, hukuk tarihinde benzeri görülmemiş bir şekilde, kendisi üzerine atılan iddianın doğru olmadığını ispat etmek durumunda bırakılmıştır. Sayın Baş, hukuk tarihine geçecek şekilde savunmasını yapmış ve kendisine atılan suçu işlemediğini ispat etmiştir.
Dava süresince karşılaşılan durumlar tahammülü imkansız hal aldı. Kanun tanımayan, hukuk kurallarını hiçe sayan sözde hukukçular akla ziyan kararlar verdiler. Sayın Baş'ın bir kısım mal varlığına tedbir konuldu, yurt dışına çıkışına engel getirildi. Yetmedi henüz duruşma sonlanmadan, mahkeme heyeti duruşma salonundan çıkmadan verilen hukuksuz karalar medyada manşetlere taşındı.
Prof. Dr. Haydar Baş'a yönelik çok ciddi bir itibar suikastına girişildi. Yetmedi dava sürecinde yolu otomatik silahlarla kesildi ve tahrik edildi. Bir güç O'nu ve dostlarını ellerinden geldikçe tahrik ettiler. Ancak Sayın Baş, hayatı boyunca olduğu gibi bütün bunlara rağmen çizgisinden asla taviz vermedi. Her zaman öğütlediği gibi hukukun dışına bir milim çıkmadan mücadelesine devam etti.
Ve neticede vicdan sahibi, hukukun üstünlüğünü ilke edinmiş hakimler, bu oyunu bozdu ve Sayın Baş, kendisine isnat edilen bütün suçlardan beraat etti.
O, her zaman kazanır, hamd olsun…
Çok geçmiş olsun Sayın Hocam… Haklı olanın ne derece güçlü olduğunu gösterdiniz hepimize, Allah ömrünüze bereket versin.
Peki, nedir Sayın Baş'la uğraşanların derdi?
Aslında bu sorunun cevabını bulmak için çok düşünmeye de gerek yok. Sayın Baş'ın bütün dünyaya mal olmuş tezlerine bakın sorunun cevabını çok rahat bulursunuz.
Alevi, Sünni, Caferi, Bektaşi hepimizin kardeş olduğu söylemleri ve 'Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt' çıkışı birilerinin oyunlarını bozmadı mı?
Dindar, Müslüman, Ehl-i Beyt evladı, Hafız Atatürk'ü milletiyle buluşturarak nicelerinin tuzaklarını bozmadı mı?
Milli Ekonomi Modeli tezi ile kapitalizmi tarihe gömmedi mi? Ekonomi tarihini yeniden yazmadı mı?
Bu milletin en ufak derdiyle dertlenip, çözümler üretmedi mi?
Bütün kadrosuyla gece gündüz durmadan çalışmadı mı?
Bütün bunları yaparken nice sinsi, hain güç odaklarının kovanlarına çomak sokmadı mı?
Milleti, kendisine sırtını dönmesine rağmen O, hiç durmadan ve yılmadan uğradığı bütün haksızlıklara rağmen yolundan dönmedi.
Sayın Baş'ın bu mücadelesi kesilmek istendiği içindir bütün bunlar. Ama unuttukları bir şey var veya hiç bilmedikleri bir şey…
Prof. Dr. Haydar Baş, hiçbir güç odağının değil, Allah'ın adamıdır. Hiç kimse O'nu davasından vazgeçiremez.
Allah, Prof. Dr. Haydar Baş Hocama sağlık ve afiyet versin. O'nunla olmak çok güzel, O'nun yanında olabilmek büyük bir onur. O'nun yanında olmak, güvende olmak demek…
Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş, birliktir, bağımsızlıktır, kardeşliktir, Ehl-i Beyt'tir, Atatürk'tür…
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021