Peygamberimiz'in (sav) risaletle görevlendirilmeden önce, sık sık tefekküre daldığı zaman Hira mağarasında inzivaya çekildiği bilinen bir husustur. Bu özelliğinden dolayı, Araplar "Muhammed Rabbine aşık oldu" diyorlardı. O'nun senelerce süren bu derin tefekkür ve riyazeti kendisini en son peygamberlik görevini yüklenmeye hazırlamış, ruhunu ilahi hitabı duyabilecek şekilde tasfiye etmiştir. Aliyyül-Kari diyor ki: "Resulullah (sav) bisetten önce batıni ibadetler yapardı. Kalbi zikir; Allah'ın sifatları, afaki ve enfüsi yaratılışlar hakkında tefekkür, güzel ahlak, zayıflara acıma, belaya sabır, nimetlere şükür, kazaya rıza, yerin ve göğün Rabbine teslimiyet, işleri O'na bırakma, O'na dayanma; fena ve bekada temekkün gibi ibadetler ki, bunlar velilerin ve seçkinlerin son halleridir. Bundan dolayıdir ki 'Peygamberlerin bidayeti velilerin nihayetidir' denmiştir.
Resulullah (sav), bu riyazet ve tefekkür hayatını peygamber olduktan sonra da devam ettirmiştir. Bütün ömrü boyunca sade ve mütevazı bir şekilde yaşamış, kullukla iftihar etmiştir. O'nun hayat tarzından bahseden 'şemail' kitaplarında anlatıldığına göre, Allah'ın en seçkin kulu ve peygamberi olmasına ve dini, ruhi ve siyasi liderlik vasfını taşımasına rağmen, günlük yaşantısında herkesten farklı bir tavır içerisine girmemiş, hatta suf giymiş, papuçlarını ve elbiselerini yamamış, koyun sağmış, hizmetçi ile beraber yemek yemiş, bir hurma için de olsa herkesin davetine icabet etmiştir.
Mütevazı bir hayat
Uhud'da maruz kaldığı eza ve cefalar karşısında bile düşmanlarına beddua etmemiş. 'Allah'ım kavmime hidayet et, çünkü onlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar' diye niyazda bulunmuştur. Bir sahabinin 'Ya Resulallah, bunlara beddua etsen?' demesi üzerine 'Ben lanetçi olarak gönderilmedim' demişti. Ondan başka türlüsü de beklenemezdi. Çünkü o, 'O yüce, münezzeh Allah beni terbiye etti; terbiyemi güzel yaptı' hadisinde belirttiği üzere, beşerin degil, Yüce Allah'ın terbiyesi altında yetişmişti.
Allah'ın Resulü bir kilim üzerinde uyurdu. Zevcesi Hafsa (ra) diyor ki: 'Resulullah (sav)'in döşeği bir kilim idi. Kilimi ikiye katlardık, onun üzerinde uyurdu. Bir defa da dörde katladık, sabah olunca "Bu gece bana ne serdiniz?" dedi. Kilimi dörde katlayıp serdiğimizi söyledik. Buyurdu ki: "Yine eskisi gibi yapın. Zira onun yumuşaklığı beni gece namazımdan alıkoydu." Bazan da hurma lifinden dokunmuş bir yaygı üzerinde yatardı, yatağı yanında iz yapardı.'
"Peygamber kardeşlerim gibi olmayayım mı?"
Peygamberimiz (sav) bilhassa hayatının sonlarında, istediği takdirde sayısız dünya nimetlerine sahip olacak imkanlar içerisinde iken ve dünyanın en güçlü devletlerinden birinin lideri olduğu halde dahi mütevazı yaşantısında hiç bir değişiklik olmamış, dünyevi nimetlere iltifat etmemişti. Yerde oturur, altına minder dahi koymazdı. Hz. Aişe (ra) diyor ki: 'Peygamber (sav)'in karnı hiç bir zaman doymadı. Ama asla kimseye şikayet etmedi. Fakirliği zenginlikten çok severdi. Sabaha kadar açlıktan bükülse, yine bu hal onu gündüz oruç tutmaktan alıkoymazdı. Onun bu haline acırdım da, aç karnını elimle meshederek içimden derdim ki: Canım sana feda olsun, hiç değilse sana yetecek kadar rızka ulaşsaydın? Derdi ki: "Ey Aişe, bana dünya ne gerek? Ulül azm (büyük irade sahibi) Peygamber kardeşlerim bundan daha şiddetlisine sabrettiler ve bu hal üzerine Rablerine gittiler. Cenab-ı Hak onların ahiretlerini güzel yaptı, onlara ikram etti, bol sevap verdi. Eğer ben müreffeh yaşarsam, yarın onlardan aşağı kalmaktan utanırım. Halbuki benim için o dostlarıma kavuşmaktan, onlarla beraber olmaktan daha hoş bir şey yoktur." Hz. Aişe 'Resulullah ondan sonra ancak bir ay yaşadı' demiştir.
Resulullah (sav), bu riyazet ve tefekkür hayatını peygamber olduktan sonra da devam ettirmiştir. Bütün ömrü boyunca sade ve mütevazı bir şekilde yaşamış, kullukla iftihar etmiştir. O'nun hayat tarzından bahseden 'şemail' kitaplarında anlatıldığına göre, Allah'ın en seçkin kulu ve peygamberi olmasına ve dini, ruhi ve siyasi liderlik vasfını taşımasına rağmen, günlük yaşantısında herkesten farklı bir tavır içerisine girmemiş, hatta suf giymiş, papuçlarını ve elbiselerini yamamış, koyun sağmış, hizmetçi ile beraber yemek yemiş, bir hurma için de olsa herkesin davetine icabet etmiştir.
Mütevazı bir hayat
Uhud'da maruz kaldığı eza ve cefalar karşısında bile düşmanlarına beddua etmemiş. 'Allah'ım kavmime hidayet et, çünkü onlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar' diye niyazda bulunmuştur. Bir sahabinin 'Ya Resulallah, bunlara beddua etsen?' demesi üzerine 'Ben lanetçi olarak gönderilmedim' demişti. Ondan başka türlüsü de beklenemezdi. Çünkü o, 'O yüce, münezzeh Allah beni terbiye etti; terbiyemi güzel yaptı' hadisinde belirttiği üzere, beşerin degil, Yüce Allah'ın terbiyesi altında yetişmişti.
Allah'ın Resulü bir kilim üzerinde uyurdu. Zevcesi Hafsa (ra) diyor ki: 'Resulullah (sav)'in döşeği bir kilim idi. Kilimi ikiye katlardık, onun üzerinde uyurdu. Bir defa da dörde katladık, sabah olunca "Bu gece bana ne serdiniz?" dedi. Kilimi dörde katlayıp serdiğimizi söyledik. Buyurdu ki: "Yine eskisi gibi yapın. Zira onun yumuşaklığı beni gece namazımdan alıkoydu." Bazan da hurma lifinden dokunmuş bir yaygı üzerinde yatardı, yatağı yanında iz yapardı.'
"Peygamber kardeşlerim gibi olmayayım mı?"
Peygamberimiz (sav) bilhassa hayatının sonlarında, istediği takdirde sayısız dünya nimetlerine sahip olacak imkanlar içerisinde iken ve dünyanın en güçlü devletlerinden birinin lideri olduğu halde dahi mütevazı yaşantısında hiç bir değişiklik olmamış, dünyevi nimetlere iltifat etmemişti. Yerde oturur, altına minder dahi koymazdı. Hz. Aişe (ra) diyor ki: 'Peygamber (sav)'in karnı hiç bir zaman doymadı. Ama asla kimseye şikayet etmedi. Fakirliği zenginlikten çok severdi. Sabaha kadar açlıktan bükülse, yine bu hal onu gündüz oruç tutmaktan alıkoymazdı. Onun bu haline acırdım da, aç karnını elimle meshederek içimden derdim ki: Canım sana feda olsun, hiç değilse sana yetecek kadar rızka ulaşsaydın? Derdi ki: "Ey Aişe, bana dünya ne gerek? Ulül azm (büyük irade sahibi) Peygamber kardeşlerim bundan daha şiddetlisine sabrettiler ve bu hal üzerine Rablerine gittiler. Cenab-ı Hak onların ahiretlerini güzel yaptı, onlara ikram etti, bol sevap verdi. Eğer ben müreffeh yaşarsam, yarın onlardan aşağı kalmaktan utanırım. Halbuki benim için o dostlarıma kavuşmaktan, onlarla beraber olmaktan daha hoş bir şey yoktur." Hz. Aişe 'Resulullah ondan sonra ancak bir ay yaşadı' demiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.