Geçmişinden ibret almayan bir milletin, geleceğine yön vermeyeceği gibi izlediği yolda onu hatalarından ders almadığı için felakete sürükleyebilir. Bu sürüklenme aniden gerçekleşmeyebilir. Yavaş yavaş, adım adım, sindire sindire gerçekleşir. Hakikat olan bir şey varsa oda müdahale edilmezse bu sürüklenmenin sonunun hüsran olacağıdır.
Müslüman-Türk Milleti tarihinin muhtelif zamanlarında ödevini yapmadığı için çok kez yıkıma uğratılmıştır. Fakat her seferinde birisi çıkıp zor durumda olan milletini diriltmesini bilmiştir. Millet olarak her zaman vatanına, örf-adet-gelenek-göreneklerine bağlı, tarihi iyi bilen, ipi dışarıda olmayan insanları başta anlamamışızdır. Ama zaman hep onları haklı çıkarmıştır.
Hepimiz şunun bilincinde olmalıyız ki, bir milleti/devleti ayakta tutan milli ödevlerimiz, sosyal ödevlerimiz, tarih bilinci ödevlerimiz, gelenek-görenek ödevlerimiz, kültür-medeniyet ödevlerimiz, askeri ödevlerimiz, ekonomik ödevlerimiz, devlete sahip çıkma ödevimiz gibi sayacağımız birçok ödevimiz vardır. Eğer bu ödevlerimizi yapıyor isek herhangi bir sorun yok demektir.
Bilindiği üzere eğitim, toplumun en temel yapı taşı olan aile de başlar. Ailemizde başlayan ödev yapma/yapmama kültürü hayat boyunca devam eder. "Devletimize her yönüyle sahip çıkma ödevimiz" ise hayat boyu devam eder.
Türkiye'mizdeki kaynak zenginliği ile ilgili Atatürk şöyle demiştir: "Memleketimiz baştan sona kadar hazinelerle doludur. Biz o hazineler üstünde aç kalmış insanlar gibiyiz. Hepimiz bütün bu hazineleri meydana çıkarmak, servet ve refahımızın kaynaklarını bulmak göreviyle yükümlüyüz." (Kazım Üstün, 06.04.2018, Yeni Mesaj).
O halde devletimizin kurucusu Atatürk'ün bize verdiği ödevi millet olarak yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz diye şöyle bir düşünelim? Görünen o ki yapmıyoruz. Aynı zamanda bu ödevi yapan iradeyi de görmezden geliyoruz. Nasıl mı?
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri, "üç katrilyon dolarlık yeraltı kaynaklarımız var" diyor ve "bunları devlet-millet ortaklığıyla el ele vererek işletelim bir elimiz yağda bir elimiz balda olsun" diyor. Gelin görün ki ödev yapmamayı alışkanlık haline getirmiş kimi insanımız hala bunu anlamazlıktan geliyor.
İyi, erdemli, şerefli, namuslu, haysiyetli, karakteri sağlam bir insan olmayı her ana-baba evladına öğütler ve ödev olarak verir. Evlada yakışan da bunlara uygun yaşamaktır. Bu zenginlik topyekûn millet olarak hepimizin ise ?ki öyle- o zaman üzerimizdeki bu atalet neden? Okul hayatımızda öğretmenlerimizde bu ödevleri bize hatırlattığına göre bu unutkanlığımız neden? Hayat okulunda yukarıda bahsettiğim ödevlerimizi sürekli bizlere hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş varken bu gözü kör halimiz neden?
Haydar Hoca milli ödevlerimizi, sosyal ödevlerimizi, tarih bilinci ödevlerimizi, gelenek-görenek ödevlerimizi, kültür-medeniyet ödevlerimizi, ekonomik ödevlerimizi, devlete sahip çıkma ödevlerimizi bizlere hatırlatmaya devam ediyor. Bunları daha özelde de düşünebiliriz. Eğer Türk çiftçisi dersine çalışmış olsaydı ödevini yapmış olsaydı bugün daha tohumunu toprağa atmadan avansını alacaktı, hem ürettiğim ürün tarlada kalır endişesi de taşımayacaktı devlet ürün alım garantisi verecekti. Çiftçimiz bunlardan mahrumsa demek ki ödevini yapmamış? Anneler/Ev hanımları iki bin beş yüz lira maaş alabilecekken bugün alamadıklarına göre demek ki dersine çalışmamışlar ödevlerini yapmamışlar?
Temel soru şu?
Bizler millet olarak tembel tembel oturup ödevlerimizi yapmayacak mıyız? Yoksa çok çalışıp ödevlerimizi yapıp yıldızlı pekiyi mi alacağız?
Tercih Milletindir.
Müslüman-Türk Milleti tarihinin muhtelif zamanlarında ödevini yapmadığı için çok kez yıkıma uğratılmıştır. Fakat her seferinde birisi çıkıp zor durumda olan milletini diriltmesini bilmiştir. Millet olarak her zaman vatanına, örf-adet-gelenek-göreneklerine bağlı, tarihi iyi bilen, ipi dışarıda olmayan insanları başta anlamamışızdır. Ama zaman hep onları haklı çıkarmıştır.
Hepimiz şunun bilincinde olmalıyız ki, bir milleti/devleti ayakta tutan milli ödevlerimiz, sosyal ödevlerimiz, tarih bilinci ödevlerimiz, gelenek-görenek ödevlerimiz, kültür-medeniyet ödevlerimiz, askeri ödevlerimiz, ekonomik ödevlerimiz, devlete sahip çıkma ödevimiz gibi sayacağımız birçok ödevimiz vardır. Eğer bu ödevlerimizi yapıyor isek herhangi bir sorun yok demektir.
Bilindiği üzere eğitim, toplumun en temel yapı taşı olan aile de başlar. Ailemizde başlayan ödev yapma/yapmama kültürü hayat boyunca devam eder. "Devletimize her yönüyle sahip çıkma ödevimiz" ise hayat boyu devam eder.
Türkiye'mizdeki kaynak zenginliği ile ilgili Atatürk şöyle demiştir: "Memleketimiz baştan sona kadar hazinelerle doludur. Biz o hazineler üstünde aç kalmış insanlar gibiyiz. Hepimiz bütün bu hazineleri meydana çıkarmak, servet ve refahımızın kaynaklarını bulmak göreviyle yükümlüyüz." (Kazım Üstün, 06.04.2018, Yeni Mesaj).
O halde devletimizin kurucusu Atatürk'ün bize verdiği ödevi millet olarak yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz diye şöyle bir düşünelim? Görünen o ki yapmıyoruz. Aynı zamanda bu ödevi yapan iradeyi de görmezden geliyoruz. Nasıl mı?
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri, "üç katrilyon dolarlık yeraltı kaynaklarımız var" diyor ve "bunları devlet-millet ortaklığıyla el ele vererek işletelim bir elimiz yağda bir elimiz balda olsun" diyor. Gelin görün ki ödev yapmamayı alışkanlık haline getirmiş kimi insanımız hala bunu anlamazlıktan geliyor.
İyi, erdemli, şerefli, namuslu, haysiyetli, karakteri sağlam bir insan olmayı her ana-baba evladına öğütler ve ödev olarak verir. Evlada yakışan da bunlara uygun yaşamaktır. Bu zenginlik topyekûn millet olarak hepimizin ise ?ki öyle- o zaman üzerimizdeki bu atalet neden? Okul hayatımızda öğretmenlerimizde bu ödevleri bize hatırlattığına göre bu unutkanlığımız neden? Hayat okulunda yukarıda bahsettiğim ödevlerimizi sürekli bizlere hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş varken bu gözü kör halimiz neden?
Haydar Hoca milli ödevlerimizi, sosyal ödevlerimizi, tarih bilinci ödevlerimizi, gelenek-görenek ödevlerimizi, kültür-medeniyet ödevlerimizi, ekonomik ödevlerimizi, devlete sahip çıkma ödevlerimizi bizlere hatırlatmaya devam ediyor. Bunları daha özelde de düşünebiliriz. Eğer Türk çiftçisi dersine çalışmış olsaydı ödevini yapmış olsaydı bugün daha tohumunu toprağa atmadan avansını alacaktı, hem ürettiğim ürün tarlada kalır endişesi de taşımayacaktı devlet ürün alım garantisi verecekti. Çiftçimiz bunlardan mahrumsa demek ki ödevini yapmamış? Anneler/Ev hanımları iki bin beş yüz lira maaş alabilecekken bugün alamadıklarına göre demek ki dersine çalışmamışlar ödevlerini yapmamışlar?
Temel soru şu?
Bizler millet olarak tembel tembel oturup ödevlerimizi yapmayacak mıyız? Yoksa çok çalışıp ödevlerimizi yapıp yıldızlı pekiyi mi alacağız?
Tercih Milletindir.
Emin Üstün / diğer yazıları
- YKS ile ilgili bilmemiz gerekenler / 20.06.2021
- Daha ne olması gerekiyor / 11.05.2021
- Daha ne olması gerekiyor / 09.05.2021
- Çözüm odaklı düşünmek / 04.05.2021
- Çözüm odaklı düşünmek / 02.05.2021
- Büyük bayram / 26.04.2021
- Bayramımız Kutlu Olsun / 23.04.2021
- Bu vatan kimin? / 30.03.2021
- Bu vatan kimin ? / 28.03.2021
- Milli Mücadele / 21.03.2021
- Daha ne olması gerekiyor / 11.05.2021
- Daha ne olması gerekiyor / 09.05.2021
- Çözüm odaklı düşünmek / 04.05.2021
- Çözüm odaklı düşünmek / 02.05.2021
- Büyük bayram / 26.04.2021
- Bayramımız Kutlu Olsun / 23.04.2021
- Bu vatan kimin? / 30.03.2021
- Bu vatan kimin ? / 28.03.2021
- Milli Mücadele / 21.03.2021