ODTÜ ekibi, Göktürk-2 uydusu yapıyor; Başbakan R. Tayyip Erdoğan, hocaları haşlıyor, öğrencilere biber gazı bastırıyor.
ODTÜ ekibi, Türkiye’de ilk kez soğutmasız minyatür kızılötesi kamera geliştiriyor. Erdoğan, TV ekranlarından aşağı atlayacakmış gibi bağırıyor, kışkırtıyor.
Huzursuzluk, üniversitelere sirayet ediyor.
Erdoğan, geçmişten bugüne hiçbir eleştiriye ve haklı tepkiye kulak asmadı, Türkiye’yi batağa sapladı bıraktı.
Sadece ODTÜ’lü öğrencilerin değil ki; bunlar, kimsenin eleştirisine tahammül edemiyor.
Çiftçi “anamız ağladı” diyerek halini arz etmek istiyor, “ananı al da git” diyor.
Halk, Cumhuriyeti korumak niyetiyle yola düşüyor, Gazi Mustafa Kemal’in anıtkabrine ziyaret etmek istiyor; Erdoğan, barikatlar kuruyor, biber gazı basıyor.
Öğrenciler, parasız üniversite, parasız yemek istiyor, onurlu Türkiye istiyor; Erdoğan, adeta üçer bin kişilik bindirilmiş kıtalar halinde polisleri üzerlerine salıyor, biber gazı bastırıyor.
Bu bir medeniyet, anlayış ve algı meselesi… Erdoğan’ın bağımlı olduğu Papaz Malthus ekonomisinde, bilginin, bilim adamı ve hocanın hiçbir kıymeti yoktur.
Kıymet görmek ve baş tacı edilmek isteyen hocalar ve öğrencilerin tek adresi ve sığınağı BTP ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beydir. Prof. Dr. Baş, aynı zamanda dünya çapında bir ilim ve gönül adamıdır.
Onun Milli Ekonomi Modeli’nde “Bilgi, katma değerdir; aynen çiftçinin ürünü gibi karşılığı devlet tarafından para olarak basılması gerekir. Dolayısıyla eğitim için kaynak problemi yoktur, bizzat bilginin kendisi kaynaktır.”
Çiftçi üretir, devlet buna karşılık parasını basar, ödemesini yapar. Doktor tedavi eder, devlet buna karşılık parasını basar, en üst düzeyden maaşını verir. Hoca öğretir, devlet bu ilim ve öğretmeye karşılık parasını basar, hocalara en üst düzeyden parasını verir. Öğrenci de ilim elde eder, bursunu alır, parasını alır. Prof. Dr. Baş’a göre, bütün bu ürün, emek ve bilgi, katma değerdir. Devlet de bunlara karşılık parasını basar, her türlü imkanı sunar.
Hocalar ve öğrenciler, Prof. Dr. Baş’ın onurlu ve özgür Türkiye, sınavsız üniversite, harçsız eğitim, öğrencilere her türlü karşılıksız burs ve yardımdan oluşan eğitim paketine kulak asmamanın cezasını, Erdoğan’dan buluyorlar. Cop yiyorlar, biber gazı yiyorlar, fırça yiyorlar. Hocalar ve öğrenciler, ODTÜ tablosunu böyle okur iseler, hem kendileri, hem de Türkiye kurtulur.
Türkiye, ODTÜ’den bu dersi almalıdır.
Erdoğan, bugüne kadar Türk milletinden gelen hangi haklı tepkiye veya hangi haklı protestoya tahammül etti ki, öğrencilere, ODTÜ’lülere ve onların hocalarına tahammül etsin…
Dahası, ODTÜ gibi başarılı bir üniversitenin kampüsüne, o sırada 1 500-2 bin tane öğrenci dahi yok iken, 2 bin-3 bin polisle girmek, dikta rejimlerde bile görülmüş değildir. Mısır’ın yeni Firavun’u diye üç ayda nam salmış kardeşi Mürsi dahi böyle bir polis korumasıyla Ezher veya bir başka üniversiteye girmemiştir.
Erdoğan, demokrasi ile diktatörlük arasında tercihini yapmalıdır. Eleştiri, tepki, muhalefet, protesto ve yürüyüş demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarındandır. Diktatörlüklerde ise protesto ve karşı fikirlere yer yoktur.
Başbakanlık makamı, öğrencilerin demokratik protestosunu, uzaya Göktürk 2 uydusu gönderen bilim adamlarına fatura ederek, “yazıklar olsun sizlere, çıkartın cübbenizi, terk edin üniversiteyi” türünden bir hınçla alevlendirmek ve kışkırtmak makamı değildir. Böyle bir hınç ve çıkış, geleneklerimiz ve medeniyetimizde yoktur.
Türk medeniyetinde, hoca baş tacıdır, hoca edep içinde dinlenir. Hocaya akıl verilmez. Hocaya, “eti senin kemiği benim” diyerek çocuk teslim edilir. Türk eğitim geleneğinde hocalara hürmet, ilim şehrinin kapısı Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” düsturuyla şekillenmiştir.
ODTÜ’de hocalara ve öğrencilere yapılan muamele, Hz. Ali’nin safından ve ölçülerinden uzaklaşmış ve Yezid’in kimliğine bürünmüş olanların vaziyetini andırmaktadır.
Başbakanlık makamı, birlik, adalet, sabır ve şefkat makamıdır. İhtilaf çıkartmak, bölmek ve zulmetmek makamı değildir.
Bu bağlamda Erdoğan’ın kaybettiği asıl nokta, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlık yapmış olmasıdır.
Çünkü BOP eş başkanlık misyonu, bölmek, parçalamak, ihtilaf çıkartmak, kavga etmek, işgal ve zulüm karakterlidir.
Bakın bakalım, BOP süreciyle AKP’nin bölmediği ne kaldı?
Türk milleti, 36 etnik parçaya bölündü, bölünüyor.
Milli kimlik, vatan, devlet, asker, sivil, aileler, Müslümanlar, Meclis, medya, Yargı, üniversiteler, hocalar, hacılar, öğrenciler bölündü.
Erdoğan, bu bölünmüşlüğü toparlamıyor; bilakis kışkırtıyor.
Türk devleti ve milletini bir ve beraber kılmaya, bölünmüşlüğü ortadan kaldırıp 75 milyonu zenginlik içinde kardeş yapmaya BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’tan başka çalışan, çabalayan bir Allah kulu var mı?
Yok, yok, yok!
Halde birlik ve huzur için Prof. Dr. Baş’tan başka çare yok!
ODTÜ ekibi, Türkiye’de ilk kez soğutmasız minyatür kızılötesi kamera geliştiriyor. Erdoğan, TV ekranlarından aşağı atlayacakmış gibi bağırıyor, kışkırtıyor.
Huzursuzluk, üniversitelere sirayet ediyor.
Erdoğan, geçmişten bugüne hiçbir eleştiriye ve haklı tepkiye kulak asmadı, Türkiye’yi batağa sapladı bıraktı.
Sadece ODTÜ’lü öğrencilerin değil ki; bunlar, kimsenin eleştirisine tahammül edemiyor.
Çiftçi “anamız ağladı” diyerek halini arz etmek istiyor, “ananı al da git” diyor.
Halk, Cumhuriyeti korumak niyetiyle yola düşüyor, Gazi Mustafa Kemal’in anıtkabrine ziyaret etmek istiyor; Erdoğan, barikatlar kuruyor, biber gazı basıyor.
Öğrenciler, parasız üniversite, parasız yemek istiyor, onurlu Türkiye istiyor; Erdoğan, adeta üçer bin kişilik bindirilmiş kıtalar halinde polisleri üzerlerine salıyor, biber gazı bastırıyor.
Bu bir medeniyet, anlayış ve algı meselesi… Erdoğan’ın bağımlı olduğu Papaz Malthus ekonomisinde, bilginin, bilim adamı ve hocanın hiçbir kıymeti yoktur.
Kıymet görmek ve baş tacı edilmek isteyen hocalar ve öğrencilerin tek adresi ve sığınağı BTP ve Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beydir. Prof. Dr. Baş, aynı zamanda dünya çapında bir ilim ve gönül adamıdır.
Onun Milli Ekonomi Modeli’nde “Bilgi, katma değerdir; aynen çiftçinin ürünü gibi karşılığı devlet tarafından para olarak basılması gerekir. Dolayısıyla eğitim için kaynak problemi yoktur, bizzat bilginin kendisi kaynaktır.”
Çiftçi üretir, devlet buna karşılık parasını basar, ödemesini yapar. Doktor tedavi eder, devlet buna karşılık parasını basar, en üst düzeyden maaşını verir. Hoca öğretir, devlet bu ilim ve öğretmeye karşılık parasını basar, hocalara en üst düzeyden parasını verir. Öğrenci de ilim elde eder, bursunu alır, parasını alır. Prof. Dr. Baş’a göre, bütün bu ürün, emek ve bilgi, katma değerdir. Devlet de bunlara karşılık parasını basar, her türlü imkanı sunar.
Hocalar ve öğrenciler, Prof. Dr. Baş’ın onurlu ve özgür Türkiye, sınavsız üniversite, harçsız eğitim, öğrencilere her türlü karşılıksız burs ve yardımdan oluşan eğitim paketine kulak asmamanın cezasını, Erdoğan’dan buluyorlar. Cop yiyorlar, biber gazı yiyorlar, fırça yiyorlar. Hocalar ve öğrenciler, ODTÜ tablosunu böyle okur iseler, hem kendileri, hem de Türkiye kurtulur.
Türkiye, ODTÜ’den bu dersi almalıdır.
Erdoğan, bugüne kadar Türk milletinden gelen hangi haklı tepkiye veya hangi haklı protestoya tahammül etti ki, öğrencilere, ODTÜ’lülere ve onların hocalarına tahammül etsin…
Dahası, ODTÜ gibi başarılı bir üniversitenin kampüsüne, o sırada 1 500-2 bin tane öğrenci dahi yok iken, 2 bin-3 bin polisle girmek, dikta rejimlerde bile görülmüş değildir. Mısır’ın yeni Firavun’u diye üç ayda nam salmış kardeşi Mürsi dahi böyle bir polis korumasıyla Ezher veya bir başka üniversiteye girmemiştir.
Erdoğan, demokrasi ile diktatörlük arasında tercihini yapmalıdır. Eleştiri, tepki, muhalefet, protesto ve yürüyüş demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarındandır. Diktatörlüklerde ise protesto ve karşı fikirlere yer yoktur.
Başbakanlık makamı, öğrencilerin demokratik protestosunu, uzaya Göktürk 2 uydusu gönderen bilim adamlarına fatura ederek, “yazıklar olsun sizlere, çıkartın cübbenizi, terk edin üniversiteyi” türünden bir hınçla alevlendirmek ve kışkırtmak makamı değildir. Böyle bir hınç ve çıkış, geleneklerimiz ve medeniyetimizde yoktur.
Türk medeniyetinde, hoca baş tacıdır, hoca edep içinde dinlenir. Hocaya akıl verilmez. Hocaya, “eti senin kemiği benim” diyerek çocuk teslim edilir. Türk eğitim geleneğinde hocalara hürmet, ilim şehrinin kapısı Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” düsturuyla şekillenmiştir.
ODTÜ’de hocalara ve öğrencilere yapılan muamele, Hz. Ali’nin safından ve ölçülerinden uzaklaşmış ve Yezid’in kimliğine bürünmüş olanların vaziyetini andırmaktadır.
Başbakanlık makamı, birlik, adalet, sabır ve şefkat makamıdır. İhtilaf çıkartmak, bölmek ve zulmetmek makamı değildir.
Bu bağlamda Erdoğan’ın kaybettiği asıl nokta, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlık yapmış olmasıdır.
Çünkü BOP eş başkanlık misyonu, bölmek, parçalamak, ihtilaf çıkartmak, kavga etmek, işgal ve zulüm karakterlidir.
Bakın bakalım, BOP süreciyle AKP’nin bölmediği ne kaldı?
Türk milleti, 36 etnik parçaya bölündü, bölünüyor.
Milli kimlik, vatan, devlet, asker, sivil, aileler, Müslümanlar, Meclis, medya, Yargı, üniversiteler, hocalar, hacılar, öğrenciler bölündü.
Erdoğan, bu bölünmüşlüğü toparlamıyor; bilakis kışkırtıyor.
Türk devleti ve milletini bir ve beraber kılmaya, bölünmüşlüğü ortadan kaldırıp 75 milyonu zenginlik içinde kardeş yapmaya BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’tan başka çalışan, çabalayan bir Allah kulu var mı?
Yok, yok, yok!
Halde birlik ve huzur için Prof. Dr. Baş’tan başka çare yok!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019