Bazen diyoruz ya akletmiyor musun, düşünmüyor musun diye, ben de bunu ortaya koymak için yazıyorum.
Biz insanların beşeri ilişkilerde kullandığımız ortak ölçülerimiz var. Örnek; para, metre, litre, kilogram, derece ve bunun gibi.
İnsanlar bu ölçü birimlerinde ittifak ettiği için sosyal yaşamda rahatlık sağlar. Herkese göre ayrı bir ölçü birimi olsa büyük bir kargaşa olmaz mı? Elbette olur.
Düşünelim her şehirde, her ilçede, her köyde kendilerine göre bir metre olsa insanlar ne kadar zorluk çeker. Yok benim ölçüme göre, yok senin ölçüne göre bir kargaşa olur. İnsanlar arasında bir sürtüşme olur, hayat yaşanmaz hale gelir.
Şimdi dünya işleri böyle de, Allah'a kul olmada ölçüsüzlük olur mu? İşte yer yüzü bunun için bir kaos içinde. İnsanlar huzursuz, halbuki Allah'a kullukta bir ölçü var, bunu yaşarsak yeryüzü cennete döner. Yine bir örnekle konuyu açıklamak istiyorum.
Peygamber efendimizin veda hutbesinde size iki şey bırakıyorum; biri Kuran-ı Kerim diğeri de Ehl-i Beyt'im. Biz bu iki ölçüyü, ölçü olarak hayatımıza geçirdiğimizde Müslümanlar arasında asla ihtilaf olmaz.
Ama bugün böyle mi? Hayır. Uydurma hadisler uydurma yorumlar ve her insana göre bir din anlayışı, dolayısıyla İslam âlemi bir kargaşa, bir çıkmazda.
Ameli konularda ciddi bir ayrılık yok. Hangi camiye gidersen git imama uyup namazını kılabilirsin, namazın rükünlerinde Müslümanlar arasında ittifak var. Asıl problem iman konusunda. Yahudi ve ehli kitap hakkındaki ayetleri ya görmezden ya da kendi hissiyatına göre yorumlayarak Ehl-i Beyt akaidini devre dışı bırakarak kendi anlayışını devreye sokunca Müslümanlar arasında ihtilaf başlıyor. Her ne kadar ibadetleri aynı olsa da Allah'a imanda sapmalar oluyor. Allah'ın reddettiği kabul, kabul gördüğü şeyler de reddediliyor.
Kur'an ve Ehl-i Beyt kurallarına sımsıkı bağlı olan ve bunu hayatına geçiren Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, öngörüsü on yılları veya yüzyılları kapsıyor.
Ülkemizde, dünyada hoca yok mu, var. Ama bunlar kendi kanaatlerini kendi zanlarını din haline getirdikleri için insanların birliğini değil ayrışımını sağlıyorlar.
Fethullah Gülen, Vatikan'a yazdığı mektupta hem dini ölçülerimize hem de milli ölçülere aykırı ifadeler kullandığı için değerli hocamız Prof. Dr. Haydar Baş, bu anlayışın hem dinimize hem milli bütünlüğümüze zarar vereceğini anlamış, milleti, siyasi iradeyi ve bütün kurumları uyarmış, fakat hiçbirisinden olumlu tepki alamamıştı.
Tam yirmi yıl bu insanlarla mücadele etmiş ve ağır bedel ödemişti. O günün diyaneti, sivil toplum örgütleri, cemaatleri, siyasi partileri kendi hırs ve menfaatleri gereği söylenenleri kulak ardı ettiler.
Bununla kalmayarak ihanet içinde bulunan bu kadroyu devletin en mahrem yerlerine yerleştirdiler. Sırtını ABD'ye dayayan bu Feto'cular Türkiye'deki ABD'nin sesi ve eli oldular ve darbe girişiminde bulundular.
Daha önce menfaatleri icabı "Hocaefendi" diyenler menfaatlerine ters düşünce bunun İslam'la ilişkisi olmadığını hatta kâfir olduğunu, papaz olduğunu söylemeye başladılar.
Eğer insanımız aklını başına almaz, dini ve milli ölçüleri hayatına geçirmemiş birilerinin arkasında koşarsa, ülkemizde ahır çok, birinden çıkar birine girerler.
Bir gün gözlerini açtıklarında ne vatan, ne bayrak, ne de onur kalmış olur. Kim, ben hakla ve hakkı yaşayan biriyle olmak istiyorum diyorsa adresi kesinlikle Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Biz insanların beşeri ilişkilerde kullandığımız ortak ölçülerimiz var. Örnek; para, metre, litre, kilogram, derece ve bunun gibi.
İnsanlar bu ölçü birimlerinde ittifak ettiği için sosyal yaşamda rahatlık sağlar. Herkese göre ayrı bir ölçü birimi olsa büyük bir kargaşa olmaz mı? Elbette olur.
Düşünelim her şehirde, her ilçede, her köyde kendilerine göre bir metre olsa insanlar ne kadar zorluk çeker. Yok benim ölçüme göre, yok senin ölçüne göre bir kargaşa olur. İnsanlar arasında bir sürtüşme olur, hayat yaşanmaz hale gelir.
Şimdi dünya işleri böyle de, Allah'a kul olmada ölçüsüzlük olur mu? İşte yer yüzü bunun için bir kaos içinde. İnsanlar huzursuz, halbuki Allah'a kullukta bir ölçü var, bunu yaşarsak yeryüzü cennete döner. Yine bir örnekle konuyu açıklamak istiyorum.
Peygamber efendimizin veda hutbesinde size iki şey bırakıyorum; biri Kuran-ı Kerim diğeri de Ehl-i Beyt'im. Biz bu iki ölçüyü, ölçü olarak hayatımıza geçirdiğimizde Müslümanlar arasında asla ihtilaf olmaz.
Ama bugün böyle mi? Hayır. Uydurma hadisler uydurma yorumlar ve her insana göre bir din anlayışı, dolayısıyla İslam âlemi bir kargaşa, bir çıkmazda.
Ameli konularda ciddi bir ayrılık yok. Hangi camiye gidersen git imama uyup namazını kılabilirsin, namazın rükünlerinde Müslümanlar arasında ittifak var. Asıl problem iman konusunda. Yahudi ve ehli kitap hakkındaki ayetleri ya görmezden ya da kendi hissiyatına göre yorumlayarak Ehl-i Beyt akaidini devre dışı bırakarak kendi anlayışını devreye sokunca Müslümanlar arasında ihtilaf başlıyor. Her ne kadar ibadetleri aynı olsa da Allah'a imanda sapmalar oluyor. Allah'ın reddettiği kabul, kabul gördüğü şeyler de reddediliyor.
Kur'an ve Ehl-i Beyt kurallarına sımsıkı bağlı olan ve bunu hayatına geçiren Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, öngörüsü on yılları veya yüzyılları kapsıyor.
Ülkemizde, dünyada hoca yok mu, var. Ama bunlar kendi kanaatlerini kendi zanlarını din haline getirdikleri için insanların birliğini değil ayrışımını sağlıyorlar.
Fethullah Gülen, Vatikan'a yazdığı mektupta hem dini ölçülerimize hem de milli ölçülere aykırı ifadeler kullandığı için değerli hocamız Prof. Dr. Haydar Baş, bu anlayışın hem dinimize hem milli bütünlüğümüze zarar vereceğini anlamış, milleti, siyasi iradeyi ve bütün kurumları uyarmış, fakat hiçbirisinden olumlu tepki alamamıştı.
Tam yirmi yıl bu insanlarla mücadele etmiş ve ağır bedel ödemişti. O günün diyaneti, sivil toplum örgütleri, cemaatleri, siyasi partileri kendi hırs ve menfaatleri gereği söylenenleri kulak ardı ettiler.
Bununla kalmayarak ihanet içinde bulunan bu kadroyu devletin en mahrem yerlerine yerleştirdiler. Sırtını ABD'ye dayayan bu Feto'cular Türkiye'deki ABD'nin sesi ve eli oldular ve darbe girişiminde bulundular.
Daha önce menfaatleri icabı "Hocaefendi" diyenler menfaatlerine ters düşünce bunun İslam'la ilişkisi olmadığını hatta kâfir olduğunu, papaz olduğunu söylemeye başladılar.
Eğer insanımız aklını başına almaz, dini ve milli ölçüleri hayatına geçirmemiş birilerinin arkasında koşarsa, ülkemizde ahır çok, birinden çıkar birine girerler.
Bir gün gözlerini açtıklarında ne vatan, ne bayrak, ne de onur kalmış olur. Kim, ben hakla ve hakkı yaşayan biriyle olmak istiyorum diyorsa adresi kesinlikle Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Bahri Boz / diğer yazıları
- Alınamayan hakkın bayramı mı olur? / 03.05.2019
- Strateji / 23.01.2019
- Çare / 21.06.2018
- Mağduriyet / 04.06.2018
- Devlet ve devlet adamı / 28.01.2017
- Tarih ve fitne / 22.11.2016
- İnsan / 29.10.2016
- Muhasebe / 24.10.2016
- Dinini satmak! / 20.10.2016
- Yeni Mesaj / 30.09.2016
- Strateji / 23.01.2019
- Çare / 21.06.2018
- Mağduriyet / 04.06.2018
- Devlet ve devlet adamı / 28.01.2017
- Tarih ve fitne / 22.11.2016
- İnsan / 29.10.2016
- Muhasebe / 24.10.2016
- Dinini satmak! / 20.10.2016
- Yeni Mesaj / 30.09.2016