Kime ait olduğunu bilmiyorum. Söz şöyle dizilmiş: "Ölenlerin yaşamı; geride kalanların anılarında devam eder."
Ebediyete intikal etmiş eş, dost ve atalarımızı anarken farkına varmadan onları yaşatmış oluyoruz. Sevgi dolu ifadelerle anılmak; onlarla dünün olaylarını bugüne taşımak gerçekten de ölenlerin yaşamını devam ettirmek değil midir?
Onlardan geriye kalan şeyler sadece maddi olgular değildir. Birlikte paylaşılan zaman, güzel anılar, özlem duyulan yer ve olaylardır. İnsan denilen varlık sadece et ve kemikten ibaret kuru bir beden değildir. Beyin denilen merkez duyguları biriktirir, sevgileri barındırır, düşündüğü ve yaptığı işler ile övgüleri saklayıp yönetir.
Yaşamımızda sevgi ve övgü olmasaydı sanatçılar yaratıcılıklarını, yazarlar kalemlerini, şairler beyitlerini dizemezlerdi. Hele, hele bedenimizi titreten; bir çift mavi göze, bir tutam sarı saça âşık olup, geleceğe miras bırakamazlardı.
Miras sadece para ve puldan, mal ve mülkten ibaret bir kavram değildir. Maddi birasın yanı sıra bir de manevi bir miras vardır ki, bunun belgesi, tapusu, kontratı yoktur. Manevi miras bazen yaşantınızda önemli bir yer tutan fikir ve düşüncelerdir. Sevip inandığınız kişilerdir. Çocukluk ve gençliğinizin geçtiği evler, bahçeler, dağlar, deniz kıyıları, okullardır. Size bırakılmış olan ve büyüdüğünüz vatan toprakları manevi bir mirastır. Anne baba dostları, onların yakınları, geride kalmış öksüz ve yetimler de bu kategoriye dahildir.
Yurdun herhangi bir yerinde meydana gelen bir felakete neden üzülürüz? Çünkü felakete uğrayanlar da bizim maddi ve manevi mirasımızın birer parçasıdır. Biz, sadece kendi ailemizin ve arkadaşlarımızın değil, yüzünü görmemiş olsak ta "bizim insanımız" diye tarif ettiğimiz, mutlu ve güzel yaşamasını dilediğimiz tüm insanlar için bu duygu ve düşünceleri paylaşırız.
Çünkü her şeyden önce hepimiz bu dünyanın güzelliklerini, sevgilerini, mevsimlerini, verdiği nimetleri paylaşan insanlarız.
Bencil ve egoist olanlar, kendilerinden başkasını düşünmeyenler, edindikleri mal, mülk ve servetle yetinmeyenler, zenginliklerini iyilik yolunda kullanmayanlar, gelip geçmiş insan topluluklarının yaptıkları iyi işleri takdir etmeyenler, kötü işlerden ibret almayanlar her zaman insanlığın başına bela olmuşlardır.
Oysa yaşam çok hızla geçen bir döngüdür. Bugünün bebeleri yarının büyükleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Onlara "ne çabuk büyüdüler?" diye sormak yerine "nasıl büyüdüler?" diye sormamız lazım.
Usta ve ehil ellerde yaş aldılar, başkalarının hayatına dokunmayı başardılar ise mutluluk ve iyilikler dilemek gerekir. Bu da çok önemlidir. Takdir ayni zamanda kendisinden sonrakileri teşvik etmektir.
Unutmayın, ölenlerin yaşamı; geride kalanların anılarında devam eder…
Hepinize iyi bayramlar. Bu bayram da aramızdan ayrılmış olanları anmayı, onları ile olan güzel anılarınızı yâd etmeyi unutmayın… Onları da anarak yaşatın…
- Söz veren mi, sözünü tutan mı değerli? / 31.05.2025
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025
- Zirvede olmak… / 09.05.2025
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025
- Yörükler… / 02.05.2025
- Bir 23 Nisan yazısı… / 23.04.2025
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025