Ömer b. Abdülaziz İmam Bakır’dan (a.s.) nasihat istemiştir
Fedek arazisi, halife Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar halifelerin ve onların istedikleri kişilerin eline geçmiş ama özellikle Ehl-i Beyt soyundan gizlenmiştir
31.10.2023 20:13:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Fedek arazisi, halife Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar halifelerin ve onların istedikleri kişilerin eline geçmiş ama özellikle Ehl-i Beyt soyundan gizlenmiştir.
Ömer b. Abdülaziz, bu araziyi İmam Bâkır'ın (a.s.) nasihatinden etkilenerek Ehl-i Beyt soyuna iade etmiştir.
"Ömer b. Abdülaziz, Peygamber (s.a.v.) şehri Medine'yi ziyaret etti. Bir münadiye, 'Bir haksızlığa uğrayan, kendisine zulmedilen biri varsa gelsin' diye seslenmesini emretti.
Bunun üzerine İmam Muhammed Bâkır (a.s.) yanına gitti. Ömer, ona saygı gösterisi olarak ayağa kalktı. Onu hürmetle ağırladı.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Dünya pazarlardan bir pazardır; insanlar bu pazarda kendilerine yararlı ve zararlı olan şeylerin alış-verişini yaparlar.
Nice kavimler bu pazardan kendilerine zararlı olan şeyleri satın aldılar; derken ölüm onları yakaladı da bu dünyadan kınanmışlar olarak ayrıldılar. Çünkü ahirette kendilerine yararlı olacak şeyleri satın almamışlardı.
Onların topladığı malları, kendilerini övmeyen kimseler aralarında paylaştılar; kendileri de kendilerini mâzur saymayacak zâtın huzuruna gittiler.
Allah'a yemin ederim ki, başkaları için korktuğumuz bu tür amellere dikkat etmek ve onlardan uzak durmak, herkesten çok bize yakışır.
Allah'tan kork ve önüne iki seçenek koy. Rabbinin huzuruna çıktığın zaman bunlardan hangisinin seninle beraber olmasını istediğine bak, onu yap; hangisinin seninle beraber olmasını istemediğine bak, ondan uzak dur.
Senden öncekilerin elinde kalan, onlara hiçbir yararı dokunmayan bir mala rağbet edip de senin eline geçmesini ümit etme. Kapılarını açık tut. Sana ulaşılmasını kolaylaştır. Mazlumun hakkını ver ve zâlimi zulmünden alıkoy.
Üç haslet kimde olursa onun, Allah'a olan imanı kâmil olur:
1. Hoşnutluğu olduğu zaman hoşnutluğu kendisini bâtıla sürüklemeyen kimse.
2. Öfkelendiği zaman öfkesi kendisini Hak'tan uzaklaştırmayan kimse.
3. Gücü olduğu zaman gücünü, kendisine ait olmayan şeyi almak için kullanmayan kimse.
İmam Bâkır'ın (a.s.) bu sözlerini duyan Ömer b. Abdülaziz, Fedek arazisinin Ehl-i Beyt soyuna verildiğini açıkladı.
Kendisini eleştiren Ümeyyeoğulları'na ise yaptığı bu işle ilgili olarak şu açıklamada bulundu:
"Siz de, ben de biliyoruz ki, Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma (a.s.) Fedek arazisi üzerinde hak iddiasında bulunmuş, üstelik Fedek arazisi onun elinde idi. Fâtıma'nın (a.s.) Resûlullah'a (s.a.v.) yalan isnad etmesi mümkün değildir.
Kaldı ki, Ali (a.s.), Ümmü Eymen, Ümmü Seleme de, Fedek'in Resûlullah (s.a.v.) tarafından Fâtıma'ya (a.s.) verildiğine şahitlik etmişlerdir. Benim yanımda Fâtıma (a.s.) doğru konuşan biridir ve iddiasında haklıdır. Başka bir kanıt yoksa bile onun iddiası yeterlidir. Çünkü o, cennet kadınlarının efendisidir.
Ben bugün bu araziyi, Resûlullah'a (s.a.v.) yakınlık gerekçesi kılarak, Fâtıma'nın (a.s.) vârislerine iade ediyorum.
Fâtıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'in (a.s.) kıyamet günü benim için şefaatçi olmalarını diliyorum. Eğer ben Ebu Bekir'in yerinde olsaydım, Fâtıma (a.s.) böyle bir iddia ile bana gelseydi onun iddiasını doğru kabul ederdim."
Bu sözlerden sonra Ömer b. Abdülaziz, İmam Bâkır'a (a.s.) araziyi teslim etmiştir.
İmam Bâkır'ın (a.s.) Fedek arazisi konusundaki ikazlarını dikkate alarak onun istediği gibi hareket eden Ömer b. Abdülaziz, İmam'ın (a.s.) tavsiyelerini dinlemek üzere kendisini Şam'a davet etmiştir.
Fenun b. Abdullah b. Utbe b. Mesud ile davet ettiği İmam Ebu Câfer'i (a.s.), onun vasıtası ile beraber Şam'a aldırmıştır.
"Günlerce hilafet sarayında misafir edilen İmam Bâkır (a.s.), Yesrib'e gitmek isteyince, halife ile vedalaşmaya gitti.
Emevi sarayına geldi ve kapıcıya kendini tanıttı. Kapıcı, Ömer'e bunu ha-ber verdi. Elçi dışarı çıkıp, 'Ebu Câfer nerede?' diye çağırdı. İmam (a.s.) çağrılanın kendisi olamayacağını düşünerek içeri girmekten sakındı. Elçi, Ömer b. Abdülaziz'in yanına gelerek, İmam'ın (a.s.) orada olmadığını bildirdi.
Ömer, 'Ne diye çağırdın?' diye sordu.
Dedi ki: 'Ebu Câfer nerede diye çağırdım.'
Ömer, 'Muhammed b. Ali nerede?' diye çağır dedi.
Elçi dediğini yaptı. Bunun üzerine İmam yerinden kalktı ve Ömer b. Abdülaziz'in yanına girdi. Onunla konuştu. Ardından şöyle buyurdu:
'Ben sana veda etmek istiyorum.'
Ömer, 'Bana tavsiyelerde bulun' dedi.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Sana, Allah'tan korkup sakınmanı; yaşlıları baban, küçükleri oğlun ve adamları da kardeşin gibi görmeni tavsiye ediyorum.'
Halife Ömer, İmam'ın (a.s.) bu tavsiyesi karşısında hayranlığını gizleyemedi. Büyük bir memnuniyet ifadesi olarak şöyle dedi: 'Vallahi bize bütün gerçeği içeren toplu bir nasihatte bulundun. Eğer bunu tutarsak ve Allah, bu tavsiye üzerinde iken canımızı alırsa, hayra ulaşmış oluruz.'
İmam (a.s.) onun yanından çıktı. Yola çıkmak üzere iken Ömer b. Abdülaziz'in elçisi arkasından yetişti ve 'Ömer sana gelmek istiyor' dedi.
İmam (a.s.) o gelinceye kadar bekledi. Ömer, İmam'ın (a.s.) karşısında oturdu, saygı ve hürmetini en açık şekilde ifade etti. Sonra oradan ayrıldı."
Ömer b. Abdülaziz, İmam Bâkır'a (a.s.) bir mektup yazdı. İmam (a.s.) da içinde öğüt ve nasihat olan bir mektupla ona karşılık verdi. Halife Ömer, İmam Bâkır'ın (a.s.), önceki halife Süleyman'a yazdığı mektubun çıkarılmasını emretti.
Eski halifeye yazılan mektupta, halife övülüyordu. Bu durumu anlayamayan halife Ömer, iki mektubu da Medine Valisi'ne göndererek, İmam'ın dediklerini tescil etmesini istedi.
Vali mektupları İmam'a (a.s.) sunduğunda, İmam Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: "Süleyman bir zorba idi. Ben de zorbalara yazılan türden bir mektup yazdım. Senin arkadaşın ise yeni bir durum zâhir etti. Ben de zâhir ettiğine uygun bir mektup yazdım."
Vali bu sözleri bir mektupla halife Ömer'e bildirdi. Ömer, mek¬tubu okuyunca hayretler içinde kaldı ve şöyle dedi: "Allah bu aile¬den lutuf ve keremi eksik etmez." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Ömer b. Abdülaziz, bu araziyi İmam Bâkır'ın (a.s.) nasihatinden etkilenerek Ehl-i Beyt soyuna iade etmiştir.
"Ömer b. Abdülaziz, Peygamber (s.a.v.) şehri Medine'yi ziyaret etti. Bir münadiye, 'Bir haksızlığa uğrayan, kendisine zulmedilen biri varsa gelsin' diye seslenmesini emretti.
Bunun üzerine İmam Muhammed Bâkır (a.s.) yanına gitti. Ömer, ona saygı gösterisi olarak ayağa kalktı. Onu hürmetle ağırladı.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Dünya pazarlardan bir pazardır; insanlar bu pazarda kendilerine yararlı ve zararlı olan şeylerin alış-verişini yaparlar.
Nice kavimler bu pazardan kendilerine zararlı olan şeyleri satın aldılar; derken ölüm onları yakaladı da bu dünyadan kınanmışlar olarak ayrıldılar. Çünkü ahirette kendilerine yararlı olacak şeyleri satın almamışlardı.
Onların topladığı malları, kendilerini övmeyen kimseler aralarında paylaştılar; kendileri de kendilerini mâzur saymayacak zâtın huzuruna gittiler.
Allah'a yemin ederim ki, başkaları için korktuğumuz bu tür amellere dikkat etmek ve onlardan uzak durmak, herkesten çok bize yakışır.
Allah'tan kork ve önüne iki seçenek koy. Rabbinin huzuruna çıktığın zaman bunlardan hangisinin seninle beraber olmasını istediğine bak, onu yap; hangisinin seninle beraber olmasını istemediğine bak, ondan uzak dur.
Senden öncekilerin elinde kalan, onlara hiçbir yararı dokunmayan bir mala rağbet edip de senin eline geçmesini ümit etme. Kapılarını açık tut. Sana ulaşılmasını kolaylaştır. Mazlumun hakkını ver ve zâlimi zulmünden alıkoy.
Üç haslet kimde olursa onun, Allah'a olan imanı kâmil olur:
1. Hoşnutluğu olduğu zaman hoşnutluğu kendisini bâtıla sürüklemeyen kimse.
2. Öfkelendiği zaman öfkesi kendisini Hak'tan uzaklaştırmayan kimse.
3. Gücü olduğu zaman gücünü, kendisine ait olmayan şeyi almak için kullanmayan kimse.
İmam Bâkır'ın (a.s.) bu sözlerini duyan Ömer b. Abdülaziz, Fedek arazisinin Ehl-i Beyt soyuna verildiğini açıkladı.
Kendisini eleştiren Ümeyyeoğulları'na ise yaptığı bu işle ilgili olarak şu açıklamada bulundu:
"Siz de, ben de biliyoruz ki, Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma (a.s.) Fedek arazisi üzerinde hak iddiasında bulunmuş, üstelik Fedek arazisi onun elinde idi. Fâtıma'nın (a.s.) Resûlullah'a (s.a.v.) yalan isnad etmesi mümkün değildir.
Kaldı ki, Ali (a.s.), Ümmü Eymen, Ümmü Seleme de, Fedek'in Resûlullah (s.a.v.) tarafından Fâtıma'ya (a.s.) verildiğine şahitlik etmişlerdir. Benim yanımda Fâtıma (a.s.) doğru konuşan biridir ve iddiasında haklıdır. Başka bir kanıt yoksa bile onun iddiası yeterlidir. Çünkü o, cennet kadınlarının efendisidir.
Ben bugün bu araziyi, Resûlullah'a (s.a.v.) yakınlık gerekçesi kılarak, Fâtıma'nın (a.s.) vârislerine iade ediyorum.
Fâtıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'in (a.s.) kıyamet günü benim için şefaatçi olmalarını diliyorum. Eğer ben Ebu Bekir'in yerinde olsaydım, Fâtıma (a.s.) böyle bir iddia ile bana gelseydi onun iddiasını doğru kabul ederdim."
Bu sözlerden sonra Ömer b. Abdülaziz, İmam Bâkır'a (a.s.) araziyi teslim etmiştir.
İmam Bâkır'ın (a.s.) Fedek arazisi konusundaki ikazlarını dikkate alarak onun istediği gibi hareket eden Ömer b. Abdülaziz, İmam'ın (a.s.) tavsiyelerini dinlemek üzere kendisini Şam'a davet etmiştir.
Fenun b. Abdullah b. Utbe b. Mesud ile davet ettiği İmam Ebu Câfer'i (a.s.), onun vasıtası ile beraber Şam'a aldırmıştır.
"Günlerce hilafet sarayında misafir edilen İmam Bâkır (a.s.), Yesrib'e gitmek isteyince, halife ile vedalaşmaya gitti.
Emevi sarayına geldi ve kapıcıya kendini tanıttı. Kapıcı, Ömer'e bunu ha-ber verdi. Elçi dışarı çıkıp, 'Ebu Câfer nerede?' diye çağırdı. İmam (a.s.) çağrılanın kendisi olamayacağını düşünerek içeri girmekten sakındı. Elçi, Ömer b. Abdülaziz'in yanına gelerek, İmam'ın (a.s.) orada olmadığını bildirdi.
Ömer, 'Ne diye çağırdın?' diye sordu.
Dedi ki: 'Ebu Câfer nerede diye çağırdım.'
Ömer, 'Muhammed b. Ali nerede?' diye çağır dedi.
Elçi dediğini yaptı. Bunun üzerine İmam yerinden kalktı ve Ömer b. Abdülaziz'in yanına girdi. Onunla konuştu. Ardından şöyle buyurdu:
'Ben sana veda etmek istiyorum.'
Ömer, 'Bana tavsiyelerde bulun' dedi.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Sana, Allah'tan korkup sakınmanı; yaşlıları baban, küçükleri oğlun ve adamları da kardeşin gibi görmeni tavsiye ediyorum.'
Halife Ömer, İmam'ın (a.s.) bu tavsiyesi karşısında hayranlığını gizleyemedi. Büyük bir memnuniyet ifadesi olarak şöyle dedi: 'Vallahi bize bütün gerçeği içeren toplu bir nasihatte bulundun. Eğer bunu tutarsak ve Allah, bu tavsiye üzerinde iken canımızı alırsa, hayra ulaşmış oluruz.'
İmam (a.s.) onun yanından çıktı. Yola çıkmak üzere iken Ömer b. Abdülaziz'in elçisi arkasından yetişti ve 'Ömer sana gelmek istiyor' dedi.
İmam (a.s.) o gelinceye kadar bekledi. Ömer, İmam'ın (a.s.) karşısında oturdu, saygı ve hürmetini en açık şekilde ifade etti. Sonra oradan ayrıldı."
Ömer b. Abdülaziz, İmam Bâkır'a (a.s.) bir mektup yazdı. İmam (a.s.) da içinde öğüt ve nasihat olan bir mektupla ona karşılık verdi. Halife Ömer, İmam Bâkır'ın (a.s.), önceki halife Süleyman'a yazdığı mektubun çıkarılmasını emretti.
Eski halifeye yazılan mektupta, halife övülüyordu. Bu durumu anlayamayan halife Ömer, iki mektubu da Medine Valisi'ne göndererek, İmam'ın dediklerini tescil etmesini istedi.
Vali mektupları İmam'a (a.s.) sunduğunda, İmam Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: "Süleyman bir zorba idi. Ben de zorbalara yazılan türden bir mektup yazdım. Senin arkadaşın ise yeni bir durum zâhir etti. Ben de zâhir ettiğine uygun bir mektup yazdım."
Vali bu sözleri bir mektupla halife Ömer'e bildirdi. Ömer, mek¬tubu okuyunca hayretler içinde kaldı ve şöyle dedi: "Allah bu aile¬den lutuf ve keremi eksik etmez." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.