Devletlerin egemenliklerinin ve bağımsızlıklarının korunmasında, silahlı kuvvetlerin yeri tartışılmaz.
Küreselleşen dünyada, diplomasi, günden güne değer kazansa da, dünya dengelerinde söz sahibi olmak isteyen ülkeler, daima güçlü ordulara sahip olma gayretindedir.
11 Eylül saldırılarının ardından başta ABD olmak üzere, pek çok ülke ve Avrupa Birliği üyeleri, terör tehlikesine karşı yeni ve etkili mücadele tedbirleri aldıkları gibi, ordularında da ciddi yeniliklere yöneldiler.
Son olarak ABD Kongresi'nin, yeni malî yıl için Savunma Bakanlığı'nın istediği 355 Milyar 100 Milyon Dolarlık savaş bütçesini onaylaması, bunun bir göstergesidir.
Geçen seneki bütçeden 34 Milyar Dolar daha fazla olan bu savaş bütçesi, Türkiye'nin genel bütçesinin neredeyse 4 katını oluşturuyor.
Keza, ekonomik bir birliktelik olarak yola çıkan Avrupa Birliği'nin, Büyük Avrupa İmparatorluğu olma yolundaki çalışmaları bugün ordu ile önemli bir güç kazanmıştır.
"Avrupa Ordusu" olarak kurulan bu ordu, ABD'nin tüm çekincelerine rağmen, NATO'nun imkânlarını dahi kullanmadan kendine ait bağımsız bir "ordu" olacaktır.
ABD ve Avrupa ülkeleri, ülke güvenliği için hayatî öneme sahip silahlı kuvvetlerini devamlı güçlendirirken, Türkiye'ye AB kapısında dayatılan: "orduyu küçültün" emridir.
NATO'nun en güçlü asker gücüne sahip Türk Ordusu'nu, AGSK'nin karar organlarında dahi görmeye tahammülü olmayan AB'nin bu şekilde yapmak istediği, Türkiye üzerindeki projelere karşı bir kalkan vazifesindeki orduyu devreden çıkartmaktır.
Bugün, Güneydoğu'muzda, sınır ötemizde kurulmak üzere olan tampon devlete, Karadeniz'de Pontus Rum Devleti hayallerine, İstanbul Sur içinde Vatikan benzeri bir din devletine, Kıbrıs ve Ege üzerindeki Yunan gölgesine karşı en büyük engel, Türk ordusudur.
Caydırıcılığı ve gücü tartışılmaz olan Türk ordusu, 9 Ekim'de açıklanan AB'nin İlerleme Raporu'nda da 'siyasete silahlı kuvvetlerin müdahalesi' şeklinde gündeme getirilmiş ve 'ordunun küçültülmesi' yine ifade edilmiştir.
Şu hakikat asla unutulmamalıdır: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran irade, bir asker iradesidir.
Devletimizin varlığında ve devamında önemli olan unsur da, ordudur.
AB, kendi içinde meselelerini hallederek birleşirken, ABD, devamlı silahlı kuvvetlerine olan desteği artırırken, Türkiye'nin önüne "ordu" şartının konulması bu sebepledir.
Stratejik konumu ve kaynakları ile çok önemli bir noktada olan Türkiye; Batı'nın Türkî Cumhuriyetlere, Ortadoğu'ya ve Asya'ya açılmasının da anahtarıdır.
Üzerinde pek çok hesabı olan devletlerin bu özellikleri dolayısıyla "ordu"yu devreden çıkartmaya uğraşan çalışmalarındaki siyasî irade oyuna gelmemelidir.
Yapılması gereken, tıpkı, ABD ve Avrupa gibi ordumuza her türlü desteğin sağlanmasıyla, caydırıcılığın ve gücünü artırmaktır.
Küreselleşen dünyada, diplomasi, günden güne değer kazansa da, dünya dengelerinde söz sahibi olmak isteyen ülkeler, daima güçlü ordulara sahip olma gayretindedir.
11 Eylül saldırılarının ardından başta ABD olmak üzere, pek çok ülke ve Avrupa Birliği üyeleri, terör tehlikesine karşı yeni ve etkili mücadele tedbirleri aldıkları gibi, ordularında da ciddi yeniliklere yöneldiler.
Son olarak ABD Kongresi'nin, yeni malî yıl için Savunma Bakanlığı'nın istediği 355 Milyar 100 Milyon Dolarlık savaş bütçesini onaylaması, bunun bir göstergesidir.
Geçen seneki bütçeden 34 Milyar Dolar daha fazla olan bu savaş bütçesi, Türkiye'nin genel bütçesinin neredeyse 4 katını oluşturuyor.
Keza, ekonomik bir birliktelik olarak yola çıkan Avrupa Birliği'nin, Büyük Avrupa İmparatorluğu olma yolundaki çalışmaları bugün ordu ile önemli bir güç kazanmıştır.
"Avrupa Ordusu" olarak kurulan bu ordu, ABD'nin tüm çekincelerine rağmen, NATO'nun imkânlarını dahi kullanmadan kendine ait bağımsız bir "ordu" olacaktır.
ABD ve Avrupa ülkeleri, ülke güvenliği için hayatî öneme sahip silahlı kuvvetlerini devamlı güçlendirirken, Türkiye'ye AB kapısında dayatılan: "orduyu küçültün" emridir.
NATO'nun en güçlü asker gücüne sahip Türk Ordusu'nu, AGSK'nin karar organlarında dahi görmeye tahammülü olmayan AB'nin bu şekilde yapmak istediği, Türkiye üzerindeki projelere karşı bir kalkan vazifesindeki orduyu devreden çıkartmaktır.
Bugün, Güneydoğu'muzda, sınır ötemizde kurulmak üzere olan tampon devlete, Karadeniz'de Pontus Rum Devleti hayallerine, İstanbul Sur içinde Vatikan benzeri bir din devletine, Kıbrıs ve Ege üzerindeki Yunan gölgesine karşı en büyük engel, Türk ordusudur.
Caydırıcılığı ve gücü tartışılmaz olan Türk ordusu, 9 Ekim'de açıklanan AB'nin İlerleme Raporu'nda da 'siyasete silahlı kuvvetlerin müdahalesi' şeklinde gündeme getirilmiş ve 'ordunun küçültülmesi' yine ifade edilmiştir.
Şu hakikat asla unutulmamalıdır: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran irade, bir asker iradesidir.
Devletimizin varlığında ve devamında önemli olan unsur da, ordudur.
AB, kendi içinde meselelerini hallederek birleşirken, ABD, devamlı silahlı kuvvetlerine olan desteği artırırken, Türkiye'nin önüne "ordu" şartının konulması bu sebepledir.
Stratejik konumu ve kaynakları ile çok önemli bir noktada olan Türkiye; Batı'nın Türkî Cumhuriyetlere, Ortadoğu'ya ve Asya'ya açılmasının da anahtarıdır.
Üzerinde pek çok hesabı olan devletlerin bu özellikleri dolayısıyla "ordu"yu devreden çıkartmaya uğraşan çalışmalarındaki siyasî irade oyuna gelmemelidir.
Yapılması gereken, tıpkı, ABD ve Avrupa gibi ordumuza her türlü desteğin sağlanmasıyla, caydırıcılığın ve gücünü artırmaktır.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002