"Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz." (Bakara:183)
Mealini okuduğumuz Ku'an ayetinin sonundaki 'Tettekun' kelimesini, burada olduğu gibi, 'fenalıklardan korunmanız için, takvaya erişmeniz için, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı duyarlılık kazanmanız için' şeklinde tercüme edenler de vardır.
Böylesine derin hikmetlerle dolu ve uygulayanlara nice maddi ve manevi kazançlar sağlayacak olan oruç ibadetine tutunabilseydik demek ki, bugün toplum olarak içinde debelendiğimiz, debelendikçe battığımız çamur deryaları içinde olmayacaktık.
Oruç ibadetinin derununda saklı olan hikmetlerin künhüne vakıf olarak ifa edebilseydik ve dolayısıyla böylesine sağlam bir kulpa gerektiği gibi yapışabilseydik, en azından bizi taşıyacak kadar tutunabilseydik, kötü kokuları tüm toplumu sarmış olan ahlaki çürümeye batmamış olacaktık.
Oruca tutunabilseydik, kendi kasasına aktaracağı on parayı elde etmek için, komşularının ve tüm ülkenin bin birimlik, milyon birimlik zararına gözünü kırpmadan imza atan yöneticilerimiz her tarafta mebzul miktarda olmazdı, olamazdı.
Oruca tutunabilseydik eğer, o oruç bizi, kul hakkı yeme arsızlığından ve hırsızlığından çekip alırdı, el eneğine ve alın terine çökme ahlaksızlığından kurtarırdı, yetimin-yoksulun sofrasından aşırdığı lokmaların birleşmesinden oluşturduğu servetlerle milyon dolarlık arabalara binip caka satma düşkünlüğünden kurtarırdı.
Oruca tutunabilseydik eğer, oruç ibadetinin farziyetini bildiren Kur'an ayetinden üç-beş ayet evvel, gerçek iyiliğin, gerçek erdemin ve erdemliliğin neler olduğunu tarif eden 177. ayette zikredilen vasıfları günden güne kaybeden bir toplum haline gelmezdik:
"Gerçek erdemlilik, sevap ve hayra ulaşmak, yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz ile ilgili değildir. Ama gerçek hayra ulaşmak ve Allah'ı razı etmek; Allah'a ve ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; servetini kendisi için ne kadar kıymetli de olsa akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında dikkatli ve devamlı olan ve arındırıcı mâlî yükümlülük olan zekâtı veren kişinin davranışıdır. Ve gerçek erdem sahipleri, söz verdiklerinde sözlerini tutan; felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte sözüyle eylemi bir olanlar bunlardır. Gerçekten yollarını Allah'ın kitabıyla bulanlar da bunlardır." (Bakara:177)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025