Özgür Özel: 'Yoksulun cebine atılan o eli kıracağız'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz, kırıp atacağız. Bu AK Parti'nin yönetimi var ya, bu Erdoğan rejimi, bu saray; yere düşene vuruyor arkadaşlar, yerdekine tekme vuruyor bunlar. Yazıklar olsun" dedi
14.10.2025 16:13:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda konuştu. Özel, "Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz, kırıp atacağız; o şefkatli eli milletin sırtına, sırtına dayayacağız.
Bu AK Parti'nin yönetimi var ya, bu Erdoğan rejimi, bu saray; yere düşene vuruyor arkadaşlar, yerdekine tekme vuruyor bunlar. Yazıklar olsun. O yüzden, kimi mertçe karşıdan vurur, kimi arkadan vurur namertler. Ama ülkeyi yöneten bu yönetim anlayışı, yere düşene vuruyor. Her sabah ben yataktan yerdekini tekmeleyen bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum kalkmaya da devam edeceğim" dedi.
'Vergi rekortmenlerinin ilk sırasında teknik direktör var'
AK Parti iktidarını ekonomi politikaları üzerinden eleştiren Özel, geçen günlerde açıklanan vergi rekortmenleri listesine değinerek, açıklanan vergi listelerinde ilk sıralarda, teknik direktör ve futbolcuların yer aldığını hatırlattı.
Adana'da vergi rekortmeninin Milli Takım Teknik Direktörü Vincenzo Montella, Konya ve Sivas'ta ise yabancı futbolcuların rekortmen olduğuna işaret eden Özel, "Konya'da o kadar firma var. Çalışıyorlar, üretiyorlar, anonim şirketler, limited şirketler, holdingler; ama futbolcular vergi rekortmeni oluyor.
Neredeyse Türkiye'nin dört bir yanında gerçek anlamda vergi vermesi gerekenlerin bir şekilde yolunu buldu; hiç elini cebine atmadı. Ama bu salonlarda ya da çağırdığımızda karda kışta meydanlara koşanların cebinden devletin elini çekmediği bir düzendeyiz. Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz, kırıp atacağız; o şefkatli eli milletin sırtına, sırtına dayayacağız" diye konuştu.
'Bireysel kredi borcu 5,3 trilyon lira'
Türkiye'nin gerçek gündeminin geçim olduğunu, vatandaşların tarihin en büyük borç batağında bulunduğunu söyleyen Özgür Özel, "Batık kredi 500 milyar lirayı geçmiş, ama esas mevzu ne biliyor musunuz, bireysel kredi borcu 5,3 trilyon lira ile kendi rekorunu kırdı geçen ay. Ve bu yılın ilk 8 ayında, ocak ayından ağustos ayına kadar 2 milyon yeni kişi icra takibine alındı; icradaki dosya sayısı 24 milyon 645 bine çıktı. Yani 22 milyonmuş, 24 milyona çıkmış; 2 milyon yeni hacze uğramak üzere olan, icra dairelerine dosyası düşmüş olan vatandaş var sadece 8 ayda. Nüfusa oranlandığında 10 kişiden üçünün icrası var memlekette. Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız" ifadelerini kullandı.
'Vatandaş 'gariban olma bedeli' ödüyor'
Kürsüden elinde "En yoksula en yüksek faiz" yazılı dövizle salondakilere ve televizyondan kendisini izleyen vatandaşlara seslenen CHP lideri, Merkez Bankası politika faizinin yüzde 40,5, kredi kartı ve kredili mevduat bileşik faizinin ise yılda yüzde 95 olduğunu söyledi. Özel, vatandaşın kredi kartı ve kredili mevduat borcunun bir yılda yüzde 50'den fazla arttığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Merkez Bankası'nın faizi yüksek, düşecekti ne güzel; araya 19 Mart'ı yaptılar, o yüzden faizleri tekrar artırdılar, milleti zarara soktular. Memlekette faiz yüzde 40 ama kredi kartına ve kredili mevduat hesabına uygulanan faiz yüzde 4,5. Üstüne de yüzde 30 vergi alıyor banka. Sigorta Muamele Vergisi ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu. Yüzde 5,85'e geliyor aylık. Bunun her ay yüzde 5,85, yıllık bileşeni yüzde 95. Merkez Bankası politika faizi yüzde 40 ama kredi kartını borçla çevirmeye çalışan vatandaş yüzde 40,5'in üzerine yüzde 50 'gariban olma bedeli ödüyor' ve yüzde 95 faiz alıyor. Yüzde 40'a göre parası olana verilen ve sonra geri alınan kredilerde bu rakamlar yüzde 40,5'in biraz üstü uygulanıyor. Ama amcama yüzde 95 faiz uygulanıyor.
Öyle bir noktadayız ki, zenginseniz, örneğin 5 milyon lira faiz geliriniz var; sizden alınan vergi sadece yüzde 17,5 stopaj. Parayı bankaya koyuyorsun, milyonlarca lira faiz alıyorsun, yüzde 17,5'unu faiz diye kesiyorlar. Bu amcamın kredi kartı borcunu öderken sırf yüzde 30 vergi alıyorlar. Faize alınan vergi yüzde 17,5, batmış adamın bankaya ödediği kredi kartına işlenen faizde yüzde 30 vergi var ve katlanıyor, yüzde 95'e geliyor. Mevzuya bakınca, amcamın yüzüne bakınca insan diyor ki: 'Düşmeye gör' Öyle bir nokta ki, başka konularda söylerler. Bu AK Parti'nin yönetim anlayışı tam da bu. Mert olan karşıdan vurur, namertler bazen arkadan vurur. Bu AK Parti'nin yönetimi var ya, bu Erdoğan rejimi, bu saray; yere düşene vuruyor arkadaşlar, yerdekine tekme vuruyor bunlar. Yazıklar olsun. O yüzden, kimi mertçe karşıdan vurur, kimi arkadan vurur namertler. Ama ülkeyi yöneten bu yönetim anlayışı, yere düşene vuruyor."
'Her sabah yataktan bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum'
CHP Genel Başkanı Özel, İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON AŞ'de, taşeron şirketler eliyle yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla açılan ve kamuoyunda "Kooperatif Davası" olarak da adlandırılan davayla ilgili AK Parti'den gelen açıklamalara da tepki gösterdi. Özel, şöyle konuştu:
"İzmir il başkanımızı cezaevine atmışlar, kooperatifçilik suçundan cezaevinde duruyor. Şimdi biz il kongresini yapıp cezaevinde duran arkadaşın yerine yarışıp da 'Sen mi geçeceksin, ben mi geçeceğim?' yapalım; bütün İzmir il örgütü dedi ki, 'Yapmayalım, il başkanımızın arkasında duralım' O çıktıktan sonra bakarız il kongresinde ne yapacağımıza. CHP ailesi ile gurur duydum, hem kendi ailesi memnun oldu.
AK Parti'nin İzmir milletvekili yöneticisi açıklama yapıyor: 'Acaba bu olanlar İzmir il başkanına sus payı mı?' diye.
Öyle biliyorum ki benim yanımda İzmir'de metiyeler düzüyordu, metiyeler. 'Biz birbirimizi severiz, İzmir'de birlikteyiz. Şenol başkan da iş insanıdır' İçeri düşünce arkasında ailesi ve CHP ailesi duruyor. Hapse düşmüş ya, düşene bir tekmeyi ilk o vuruyor; emekliye de çalışana da hapisteki Ekrem başkanımıza, belediye başkanlarımıza da siyasi tutsaklara da ya da her ne sebeple olursa olsun bir şekilde düşene yerde tekme atan bu iktidar anlayışına yazıklar olsun. Her sabah ben yataktan yerdekini tekmeleyen bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum kalkmaya da devam edeceğim."
'Biz yas eviyiz 67 bin cenaze var orada'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Mısır'da gerçekleşen Gazze zirvesine ilişkin olarak, "En büyük utancım şu; dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail Parlamentosunda, ikincisi AK Parti'nin yandaş basınında. Bizim yandaş basın utanmadan sıkılmadan, İsrail Parlamentosu'ndaki o havayı görmeden bunun Erdoğan'a acaba yurt içindeki siyasette bir faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum; biz yas eviyiz, 67 bin tane cenaze var orada siz İsrail'in düğün evinin tefçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki; sizde ne yerlilik var ne millilik var şu kadar vicdan yok sadece yalakalık var" dedi.
"Mısır'da bir ateşkes mütabaatı imzalandı. Biz ilk baştan beri bu sürece şöyle yaklaşıyoruz; bu adil bir barış değil. Ama kötü bir barış, süren bir savaştan iyidir. 67 bin Filistinli ölmüş, yarısı kadın ve çocuk. Ölümler durdurulamıyordu ve Trump'ın hayalleri ortadaydı.
Kan akmamasına, ekmek kuyruklarının taranmamasına bir umut varsa bütün dünya 'peki' dedi. Beklentimiz katliamların tamamen durması, insani yardım ve sağlık hizmetlerinin tam olarak sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze'nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi. Bunun dışında bir şey istemek Filistin davasını terk etmek, Filistin'i yalnızlaştırmak ve İsrail'in kayığına binmektir. İki yıldır kararlı bir şekilde savunduğumuz bu meselede AKP iktidarının ikircikli tutumunu her seferinde eleştirdik. Gazze'nin işgalden kurtarılıp Trump'ın ilhakına açma hevesini de uyanık ve temkinli bir şekilde yaklaşıyoruz.
'Hiç dünkü kadar utanmamıştım, midem bulanmamıştı'
Dün Mısır'da Trump'ın şımarık ve alaycı şovunu bütün dünya ibretle izledi. Trump bu şovdan saatler önce İsrail Parlomentosunda bir konuşma yaptı. Netanyahu'ya 'sen bir savaş kahramanısın' dedi. 'Ona kullanması için en iyi silahlarımızı verdik, o da iyi bir iş çıkardı' dedi. Bütün salondan alkış aldılar. 67 bin katillerini alkışladılar. Trump da onları ayakta alkışladı.
Sumud filosuna saldıranları ayakta alkışladılar ve Trump döndü dedi ki; 'sevinebilirsin, savaşı sen kazandın'. Sonra oradan Mısır'a geçti. Doğru yaptığında AKP'ye söyledik, yanlışlarında eleştirdik. Ama hiç dünkü kadar utanmamıştım, midem bulanmamıştı. İsrail Parlamentosu'ndaki o şov yetmezmiş gibi bir de güya Netanyahu da gelecekmiş de Erdoğan karşı çıkmış. Ya Netanyahu nereye geliyor? Eli kanlı adam, katliamların failini Lahey'de yargılamamız gerekirken, 67 bin kişinin kanının hesabını sormamız gerekirken neredeyse bir araya geleceklermiş de karşı çıkılmış.
'Ne yerlilik var ne millilik var sadece yalakalık var'
En büyük utancım şu; dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail Parlamentosunda, ikincisi AK Parti'nin yandaş basınında. Buradan dün yaşananları bir başarı, bir zafer anlatıyorlar. Ne Erdoğan kazandı? Erdoğan yıllarca Trump'a sustu, Trump Netanyahu'yu övdü, ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı gık demediniz. Ne zaman ki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, 150 ülke Filistin'i tanımışken kendilerince manevra yaptılar.
Bizim yandaş basın utanmadan sıkılmadan, İsrail Parlamentosu'ndaki o havayı görmeden bunun Erdoğan'a acaba yurt içindeki siyasette bir faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalşıyorlar. Buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum; biz yas eviyiz, 67 bin tane cenaze var orada siz İsrail'in düğün evinin tefçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki; sizde ne yerlilik var ne millilik var şu kadar vicdan yok sadece yalakalık var.
İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı. Erdoğan'ın imzasıyla poz verdiği ise bir niyet beyanı. İçinde Filistin devleti yok, Gazze'nin Filistin toprağı olduğu yok. Filistin'in Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. Bu insanlık suçuna karşı bir uluslararası hatırlatma yok, İsrail'de düğün dernek var bizim utanmazlar da konvoy yapıyorlar. 'Bizim çizdiğimiz alanda siyaset yapacaksınız, muhalefet arkama dizileceksiniz'. Geç onları Erdoğan çok geride kaldı onlar! Erdoğan'ın ne arkasına diziliriz ne yanına ne zaman ki bu zulüm biter onun için mücadele ederiz. Trump'tan medet umanlara söylüyoruz; onun da karşısındayız sizin de karşınızdayız. Amerika'nın başkanından çekinseydik Kıbrıs Barış Harekatı yapılamazdı. Türkiye'nin çıkarları CHP'ye emanettir. CHP geliyor, tam bağımsız Türkiye geliyor."
Amasra'daki maden faciasını hatırlattı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında, Amasra'daki Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait maden ocağında, 14 Ekim 2022'de 43 madencinin hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Soma'da 301 evladımızın kaybından ders çıkarmayanlar, o madene dünyanın en güvenli madeni demişlerdi. Oysa o faciadan önce Soma'dan bugüne ölenlerin ailelerine verilen sözler tutulmadı. Kalan madencilere verilen sözler kısmen tutuldu. İş güvenliği ile ilgili taahhütlerde arpa boyu yol alınmadı" dedi. Özel, şunları kaydetti:
"Katliamdan sonra sanıklara verilen cezalar yürekleri soğutmadı. Dört kişi hakkında olası kast suçu, bilinçli taksire çevrildi. İki buçuk, üç yıla kalmaz salıverilecekler. Madenci ailelerinin itirazıyla eski TTK Genel Müdürü ve Enerji Bakanlığı müfettişlerine soruşturma izni verildi. Görevi ihmalden dava açıldı. Cezanın üst sınırı 2 yıl yani yatarı yok. En üst sınırdan ceza alsalar bir gün yatmayacaklar.
CHP bir facia, bir kaza olduğunda o gün ona ağlayan, manşetlerle yas tutan, manşetler susunca, kameralar gidince, köşelerde yer bulmayınca unutan bir parti değil. Soma davasının her bir duruşmasını ilk günden son ana kadar nasıl takip ettiysek, Amasra'yı nasıl takip ettiysek, toplum vicdanında yara açan ve adaletin tecelli ettiğine toplumun vicdanının ikna olmadığı tüm davaları, tüm süreçlerini takip etmeye devam ediyoruz. Gün gelecek, - o gün bu grup burada olmayacak daha büyük olan bir salon var, orada olacağız - ama o gün çıkacağım. O günkü grup toplantımızda Soma aileleri, Amasra aileleri, Ermenek aileleri, Çorlu aileleri, Lokumcu'nun ailesi, Gezi'de katledilen kardeşlerimizin aileleri, Berkin Elvan'ın annesi varken diyeceğiz ki, 'Bu davaların hepsini tekrar açıyoruz'. Bir daha yargılanacaklar.
'Yargılanacaksınız kardeşim'
AK Parti ve MHP'li seçmene söylüyorum. AK Parti'ye üye olmuş olmak, oy vermiş olmak, bir dönem AK Parti'de siyaset yapmış olmak, bunların hiçbir tanesi bizim için husumet meselesi değil. Her yeni kaydettiğimiz beş üyenin bir ya da iki tanesi daha önceden AK Parti'ye üye çıkıyor. Çoğunun haberi yok. O yüzden kimse şu endişeye kapılmasın. 'Yarın CHP gelince acaba bize bir şey olur mu?'. Oy verene, üye olana, siyaset yapana bir şey olmaz. Ama elinde Berkin Elvan'ın kanı olan, Soma'nın kanı olan, Amasra'nın kanı olanlar yargılanacaksınız kardeşim. Bu ülkenin menfaatlerini korumak için taviz verenlerden değiliz. Milletin huzurunu ve refahını savunmak da böyle olmaz zaten."
'Türkiye'de emekli aylığı 348 euro, Belçika'da 619 euro'
Özel, şunları kaydetti: "Belçika'da emekli aylığı bin 619 euro, Avrupa'da 3 bin, 3 bin 500 euro olan ülkeler var. Türkiye'de emekli aylığı 348 euro. Satın alma gücüne bakalım. Bir emekli aylığıyla gittiğinde Türkiye'de 19 kilo dana kıyma alabiliyorsun. Belçika'daki emekli, 108 kilo dana kıyma alabiliyor. Kıyma üzerinden satın alma gücü 6 kat fazla. Türkiye'de 218 litre süt alabiliyor bir emekli maaşı, Belçika'da 1 bin 819 litre alabiliyor. Hem maaştan fark ediyor hem satın alma gücünden misliyle fark ediyor.
Asgari ücret Belçika'da bin 919 euro, Türk parasıyla 93 bin lira. Daha işe girmiş bir yıllık asgari ücretli o yoksulluk sınırının üstünde, yani asgari ücretli zengin kabul ediliyor. Belçikalı asgari ücretli 128 kilo dana kıyma alırken Türkiye'deki asgari ücretli sadece 30 kilo alabiliyor.
Araba aynı araba ama Avrupa'da 18 bin 300 euroya, Türkiye'de 31 bin euroya satılıyor. Aradaki fark, bizimkilerin fazladan aldığı vergi. Araba Türkiye'de üretilmiyor. Belçika'da asgari ücretli bu arabayı almak için 10 ay çalışıyor. 10 aylık asgari ücretini koyduğunda bu arabayı alıyor. Türkiye'de 6 yıl hatta 70 ay çalışarak, 10 ay bir yerde, 72 ay bir yerde, 7 kat var.
Türkiye'de alın terinin karşılığı Belçika'dakinin alın terinin karşılığının 7'de 1'i kadar değil. Şimdi bana diyorlar, 'Ya Avrupa eski gücünde değil'. Doğu ile batı iki farklı yön değil. Zaten doğuda demokrasi varsa doğuya gidelim, kuzeyde varsa kuzeye gidelim. Ama demokrasi neredeyse o yöne gidelim. Onlar gibi yönetelim diyoruz.
'Dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inin ikisi bizde'
Batı'ya gittikçe liderlerin arabaları mütevazileşir. Merkel kendisi Volkswagen Transporter minibüse biniyordu. Dünyanın en pahalı Mercedes'ini o dönemde ürettiler, limuzin Mercedes. İki tanesi yarın grup yaparsa Meclis'e gelecek Sayın Erdoğan'da. Dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inin ikisi bizde. İkisi Katar'da, birisi Birleşik Arap Emirlikleri'nde, öbürü Suudi Arabistan'da. Merkel bu arabayı, bu taraftaki otoriter liderlere satıp, kendisi mütevazi bir minübüse biniyor. Merkel, Türkiye'de uçan saraylar varken tarifeli uçakla uçuyordu. Ama Almanya'daki asgari ücretin Türkiye'dekine göre satın alma gücü 8 kattı. Şimdi daha da fazla olmuş olabilir.
'Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse...'
Demokratik ülkelere gittikçe evler küçülüyor, mütevazileşiyor, konvoylar kısalıyor, arabalar basitleşiyor ama halk zengin. Doğuya doğru gittikçe bin odalı saraylar -elhamdülillah bizimkisinde bin 500 oda var- uzun uzun konvoylar, uçan saraylar, yüzen saraylar, hepsi var. Ahlat'ta kışlık sarayımız, Okluk'ta yüzen yazlık sarayımız var. Bin 500 odalı saray burada var ama millet sürünüyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bundan sonra Türkiye'nin önüne koyduğu en büyük hedef şudur: Biz Erdoğan'ın konvoyuna, limuzin Mercedes'ine, uçan, yüzen, kaçan, yazlık, kışlık saraylarına değil; Türkiye'dekilerin geleceğine, karnının doymasına, Avrupa'daki gibi satın alma gücü olmasına talibiz. Eğer önümüzdeki seçimden sonra Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer. Kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu düzen bir asgari ücretin 8 çeyrek altın aldığı 2002 yılından, 3 çeyrek altın alabildiği bugüne geldi. 8,5 çeyrek altın alınan emekli maaşından 2 çeyrek altın alınan bugüne geldi ve bu düzen bu şekilde devam ediyor.
'Asgari ücretliye verilmeyen zammın 120 katını harcadılar'
Bir gün meydanın birinde sordum. 'Erdoğan sizi seviyor mu?' Dediler 'Hayır'. Niye dedim? Birisi bağırdı oradan 'Fakiriz' diye. O gün bugün kaldı. 'Biz niye fakiriz?' diye soruyor. 19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu devletin kayıtları söylüyor. Sattıkları rezerv, faize binen yük, faiz artışının getirdiği dış borç yükü. 19 Mart darbesinde harcanan bu para, emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar.
Asgari ücretliye verilmeyen zammı, yani 22 bin liaraya, o yok dedikleri paranın 120 katını harcadılar. Çiftçiye destek veriyorlar. Biz diyoruz ki, kanuna göre alınması gereken gayri safi milli hasılanın yüzde 1'i, sizin verdiğiniz yüzde 0,2. 5 katını vermelisiniz, vermeyiz diyorlar. 100 katını bu darbeye harcadılar. Bakın, Türkiye'deki bütün çiftçilerin aldığının 5 katını verseler kanuna uygun şekilde nefes alacak. Oraya vermeyen buraya veriyor.
'2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık'
Plan Bütçe Komisyonu'nda şimdi başlıyor. Geçen sene vazgeçilen gelir vergileri için ayrılan kalem; firma çalışmış, üretmiş, satmış, ihraç etmiş, kar etmiş, vergisi çıkmış. 700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar. Kur korumalı mevduata 2,5 trilyon lira veriyorlar. 'Param var ama dolara mı koysam? Koyma, dolar yükselir. Faize mi koysam? Sen gel bunu kur korumalı mevduata koy. Faiz neyse veririz. Dolar ondan çok yükselirse aradaki farkı aramızda toplar, onu da sana biz öderiz'. Kim topladı biliyor musunuz? Asgari ücretliler, işçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar, yani fakirler. Fakir bıraktıkları aramızda toplayıp 2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık. Daha bu yıl 8 ayda faize 1,5 trilyon lira vergi harcadık. Türkiye'de verginin yüzde 89'unu siz ödüyorsunuz, yüzde 11'ini zenginler ödüyor.
Bir ülkede dolaylı vergi alınır mı? Alınır. OECD ülkelerinde de yüzde 20'lerde dolaylı vergi var. Dolaylı vergi dünyanın en alçak vergisidir, en haksız vergisidir. Niye? Bir fabrikatörle çok para kazanan, fabrikanın kapısındaki bekçi aynı vergiyi veriyor. Elektriğe, suya, cep telefonu görüşmesine, süte, zeytinyağına, yumurtaya, çocuğunun okul servisine... Aynı parayı, aynı vergiyi verir dolaylı vergi. Bu dolaylı verginin oranı Türkiye'de yüzde 66 yani fakir zengin ayırmadan herkesten alınan vergiler.
Sonra bir de yüzde 23'lük bir vergi var. Maaşlardan kesilen vergi. Bütün çalışanların aldıkları maaştan ve emeklilerin aldıkları maaştan sadece asgari ücret kadarki muaf. Türkiye'de ödenen bütün maaşlardan, eline değmeden, cebe çantaya girmeden bordroda kesilen vergi yüzde 23. Etti mi yüzde 89? Geriye ne kalıyor yüzde 11. Bu ne? Kurumlar vergisi. Türkiye'nin dört bir yanında çalışılan, üretilen, ticaret yapılan, hizmet sektörünün bütün alanlarında şirketlerin kazandıklarından ödediği vergi toplam verginin yüzde 11'idir. Yüzde 89 bu salonda oturanlardan; yüzde 11 başımızda parayı kazanıp göbeğini kaşıyanlardan alınan vergi var.
Eğer bu ülkede iktidar değişip de Tayyip Erdoğan'ın yerine emeklinin, çalışanın, işçinin, memurun, çiftçinin ve esnafın dostu bir iktidar gelmezse, bu vergi düzenini alaşağı edip tepetaklak değiştirmezse bu ülkede kimsenin sorunu çözülmez. Biz bu haksız ve namussuz düzeni değiştirmeye talibiz. Başka bir şeye değil."
Bu AK Parti'nin yönetimi var ya, bu Erdoğan rejimi, bu saray; yere düşene vuruyor arkadaşlar, yerdekine tekme vuruyor bunlar. Yazıklar olsun. O yüzden, kimi mertçe karşıdan vurur, kimi arkadan vurur namertler. Ama ülkeyi yöneten bu yönetim anlayışı, yere düşene vuruyor. Her sabah ben yataktan yerdekini tekmeleyen bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum kalkmaya da devam edeceğim" dedi.
'Vergi rekortmenlerinin ilk sırasında teknik direktör var'
AK Parti iktidarını ekonomi politikaları üzerinden eleştiren Özel, geçen günlerde açıklanan vergi rekortmenleri listesine değinerek, açıklanan vergi listelerinde ilk sıralarda, teknik direktör ve futbolcuların yer aldığını hatırlattı.
Adana'da vergi rekortmeninin Milli Takım Teknik Direktörü Vincenzo Montella, Konya ve Sivas'ta ise yabancı futbolcuların rekortmen olduğuna işaret eden Özel, "Konya'da o kadar firma var. Çalışıyorlar, üretiyorlar, anonim şirketler, limited şirketler, holdingler; ama futbolcular vergi rekortmeni oluyor.
Neredeyse Türkiye'nin dört bir yanında gerçek anlamda vergi vermesi gerekenlerin bir şekilde yolunu buldu; hiç elini cebine atmadı. Ama bu salonlarda ya da çağırdığımızda karda kışta meydanlara koşanların cebinden devletin elini çekmediği bir düzendeyiz. Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz, kırıp atacağız; o şefkatli eli milletin sırtına, sırtına dayayacağız" diye konuştu.
'Bireysel kredi borcu 5,3 trilyon lira'
Türkiye'nin gerçek gündeminin geçim olduğunu, vatandaşların tarihin en büyük borç batağında bulunduğunu söyleyen Özgür Özel, "Batık kredi 500 milyar lirayı geçmiş, ama esas mevzu ne biliyor musunuz, bireysel kredi borcu 5,3 trilyon lira ile kendi rekorunu kırdı geçen ay. Ve bu yılın ilk 8 ayında, ocak ayından ağustos ayına kadar 2 milyon yeni kişi icra takibine alındı; icradaki dosya sayısı 24 milyon 645 bine çıktı. Yani 22 milyonmuş, 24 milyona çıkmış; 2 milyon yeni hacze uğramak üzere olan, icra dairelerine dosyası düşmüş olan vatandaş var sadece 8 ayda. Nüfusa oranlandığında 10 kişiden üçünün icrası var memlekette. Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız" ifadelerini kullandı.
'Vatandaş 'gariban olma bedeli' ödüyor'
Kürsüden elinde "En yoksula en yüksek faiz" yazılı dövizle salondakilere ve televizyondan kendisini izleyen vatandaşlara seslenen CHP lideri, Merkez Bankası politika faizinin yüzde 40,5, kredi kartı ve kredili mevduat bileşik faizinin ise yılda yüzde 95 olduğunu söyledi. Özel, vatandaşın kredi kartı ve kredili mevduat borcunun bir yılda yüzde 50'den fazla arttığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Merkez Bankası'nın faizi yüksek, düşecekti ne güzel; araya 19 Mart'ı yaptılar, o yüzden faizleri tekrar artırdılar, milleti zarara soktular. Memlekette faiz yüzde 40 ama kredi kartına ve kredili mevduat hesabına uygulanan faiz yüzde 4,5. Üstüne de yüzde 30 vergi alıyor banka. Sigorta Muamele Vergisi ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu. Yüzde 5,85'e geliyor aylık. Bunun her ay yüzde 5,85, yıllık bileşeni yüzde 95. Merkez Bankası politika faizi yüzde 40 ama kredi kartını borçla çevirmeye çalışan vatandaş yüzde 40,5'in üzerine yüzde 50 'gariban olma bedeli ödüyor' ve yüzde 95 faiz alıyor. Yüzde 40'a göre parası olana verilen ve sonra geri alınan kredilerde bu rakamlar yüzde 40,5'in biraz üstü uygulanıyor. Ama amcama yüzde 95 faiz uygulanıyor.
Öyle bir noktadayız ki, zenginseniz, örneğin 5 milyon lira faiz geliriniz var; sizden alınan vergi sadece yüzde 17,5 stopaj. Parayı bankaya koyuyorsun, milyonlarca lira faiz alıyorsun, yüzde 17,5'unu faiz diye kesiyorlar. Bu amcamın kredi kartı borcunu öderken sırf yüzde 30 vergi alıyorlar. Faize alınan vergi yüzde 17,5, batmış adamın bankaya ödediği kredi kartına işlenen faizde yüzde 30 vergi var ve katlanıyor, yüzde 95'e geliyor. Mevzuya bakınca, amcamın yüzüne bakınca insan diyor ki: 'Düşmeye gör' Öyle bir nokta ki, başka konularda söylerler. Bu AK Parti'nin yönetim anlayışı tam da bu. Mert olan karşıdan vurur, namertler bazen arkadan vurur. Bu AK Parti'nin yönetimi var ya, bu Erdoğan rejimi, bu saray; yere düşene vuruyor arkadaşlar, yerdekine tekme vuruyor bunlar. Yazıklar olsun. O yüzden, kimi mertçe karşıdan vurur, kimi arkadan vurur namertler. Ama ülkeyi yöneten bu yönetim anlayışı, yere düşene vuruyor."
'Her sabah yataktan bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum'
CHP Genel Başkanı Özel, İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON AŞ'de, taşeron şirketler eliyle yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla açılan ve kamuoyunda "Kooperatif Davası" olarak da adlandırılan davayla ilgili AK Parti'den gelen açıklamalara da tepki gösterdi. Özel, şöyle konuştu:
"İzmir il başkanımızı cezaevine atmışlar, kooperatifçilik suçundan cezaevinde duruyor. Şimdi biz il kongresini yapıp cezaevinde duran arkadaşın yerine yarışıp da 'Sen mi geçeceksin, ben mi geçeceğim?' yapalım; bütün İzmir il örgütü dedi ki, 'Yapmayalım, il başkanımızın arkasında duralım' O çıktıktan sonra bakarız il kongresinde ne yapacağımıza. CHP ailesi ile gurur duydum, hem kendi ailesi memnun oldu.
AK Parti'nin İzmir milletvekili yöneticisi açıklama yapıyor: 'Acaba bu olanlar İzmir il başkanına sus payı mı?' diye.
Öyle biliyorum ki benim yanımda İzmir'de metiyeler düzüyordu, metiyeler. 'Biz birbirimizi severiz, İzmir'de birlikteyiz. Şenol başkan da iş insanıdır' İçeri düşünce arkasında ailesi ve CHP ailesi duruyor. Hapse düşmüş ya, düşene bir tekmeyi ilk o vuruyor; emekliye de çalışana da hapisteki Ekrem başkanımıza, belediye başkanlarımıza da siyasi tutsaklara da ya da her ne sebeple olursa olsun bir şekilde düşene yerde tekme atan bu iktidar anlayışına yazıklar olsun. Her sabah ben yataktan yerdekini tekmeleyen bunlara haddini bildirmek üzere kalkıyorum kalkmaya da devam edeceğim."
'Biz yas eviyiz 67 bin cenaze var orada'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Mısır'da gerçekleşen Gazze zirvesine ilişkin olarak, "En büyük utancım şu; dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail Parlamentosunda, ikincisi AK Parti'nin yandaş basınında. Bizim yandaş basın utanmadan sıkılmadan, İsrail Parlamentosu'ndaki o havayı görmeden bunun Erdoğan'a acaba yurt içindeki siyasette bir faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum; biz yas eviyiz, 67 bin tane cenaze var orada siz İsrail'in düğün evinin tefçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki; sizde ne yerlilik var ne millilik var şu kadar vicdan yok sadece yalakalık var" dedi.
"Mısır'da bir ateşkes mütabaatı imzalandı. Biz ilk baştan beri bu sürece şöyle yaklaşıyoruz; bu adil bir barış değil. Ama kötü bir barış, süren bir savaştan iyidir. 67 bin Filistinli ölmüş, yarısı kadın ve çocuk. Ölümler durdurulamıyordu ve Trump'ın hayalleri ortadaydı.
Kan akmamasına, ekmek kuyruklarının taranmamasına bir umut varsa bütün dünya 'peki' dedi. Beklentimiz katliamların tamamen durması, insani yardım ve sağlık hizmetlerinin tam olarak sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze'nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi. Bunun dışında bir şey istemek Filistin davasını terk etmek, Filistin'i yalnızlaştırmak ve İsrail'in kayığına binmektir. İki yıldır kararlı bir şekilde savunduğumuz bu meselede AKP iktidarının ikircikli tutumunu her seferinde eleştirdik. Gazze'nin işgalden kurtarılıp Trump'ın ilhakına açma hevesini de uyanık ve temkinli bir şekilde yaklaşıyoruz.
'Hiç dünkü kadar utanmamıştım, midem bulanmamıştı'
Dün Mısır'da Trump'ın şımarık ve alaycı şovunu bütün dünya ibretle izledi. Trump bu şovdan saatler önce İsrail Parlomentosunda bir konuşma yaptı. Netanyahu'ya 'sen bir savaş kahramanısın' dedi. 'Ona kullanması için en iyi silahlarımızı verdik, o da iyi bir iş çıkardı' dedi. Bütün salondan alkış aldılar. 67 bin katillerini alkışladılar. Trump da onları ayakta alkışladı.
Sumud filosuna saldıranları ayakta alkışladılar ve Trump döndü dedi ki; 'sevinebilirsin, savaşı sen kazandın'. Sonra oradan Mısır'a geçti. Doğru yaptığında AKP'ye söyledik, yanlışlarında eleştirdik. Ama hiç dünkü kadar utanmamıştım, midem bulanmamıştı. İsrail Parlamentosu'ndaki o şov yetmezmiş gibi bir de güya Netanyahu da gelecekmiş de Erdoğan karşı çıkmış. Ya Netanyahu nereye geliyor? Eli kanlı adam, katliamların failini Lahey'de yargılamamız gerekirken, 67 bin kişinin kanının hesabını sormamız gerekirken neredeyse bir araya geleceklermiş de karşı çıkılmış.
'Ne yerlilik var ne millilik var sadece yalakalık var'
En büyük utancım şu; dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail Parlamentosunda, ikincisi AK Parti'nin yandaş basınında. Buradan dün yaşananları bir başarı, bir zafer anlatıyorlar. Ne Erdoğan kazandı? Erdoğan yıllarca Trump'a sustu, Trump Netanyahu'yu övdü, ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı gık demediniz. Ne zaman ki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, 150 ülke Filistin'i tanımışken kendilerince manevra yaptılar.
Bizim yandaş basın utanmadan sıkılmadan, İsrail Parlamentosu'ndaki o havayı görmeden bunun Erdoğan'a acaba yurt içindeki siyasette bir faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalşıyorlar. Buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum; biz yas eviyiz, 67 bin tane cenaze var orada siz İsrail'in düğün evinin tefçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki; sizde ne yerlilik var ne millilik var şu kadar vicdan yok sadece yalakalık var.
İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı. Erdoğan'ın imzasıyla poz verdiği ise bir niyet beyanı. İçinde Filistin devleti yok, Gazze'nin Filistin toprağı olduğu yok. Filistin'in Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. Bu insanlık suçuna karşı bir uluslararası hatırlatma yok, İsrail'de düğün dernek var bizim utanmazlar da konvoy yapıyorlar. 'Bizim çizdiğimiz alanda siyaset yapacaksınız, muhalefet arkama dizileceksiniz'. Geç onları Erdoğan çok geride kaldı onlar! Erdoğan'ın ne arkasına diziliriz ne yanına ne zaman ki bu zulüm biter onun için mücadele ederiz. Trump'tan medet umanlara söylüyoruz; onun da karşısındayız sizin de karşınızdayız. Amerika'nın başkanından çekinseydik Kıbrıs Barış Harekatı yapılamazdı. Türkiye'nin çıkarları CHP'ye emanettir. CHP geliyor, tam bağımsız Türkiye geliyor."
Amasra'daki maden faciasını hatırlattı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında, Amasra'daki Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait maden ocağında, 14 Ekim 2022'de 43 madencinin hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Soma'da 301 evladımızın kaybından ders çıkarmayanlar, o madene dünyanın en güvenli madeni demişlerdi. Oysa o faciadan önce Soma'dan bugüne ölenlerin ailelerine verilen sözler tutulmadı. Kalan madencilere verilen sözler kısmen tutuldu. İş güvenliği ile ilgili taahhütlerde arpa boyu yol alınmadı" dedi. Özel, şunları kaydetti:
"Katliamdan sonra sanıklara verilen cezalar yürekleri soğutmadı. Dört kişi hakkında olası kast suçu, bilinçli taksire çevrildi. İki buçuk, üç yıla kalmaz salıverilecekler. Madenci ailelerinin itirazıyla eski TTK Genel Müdürü ve Enerji Bakanlığı müfettişlerine soruşturma izni verildi. Görevi ihmalden dava açıldı. Cezanın üst sınırı 2 yıl yani yatarı yok. En üst sınırdan ceza alsalar bir gün yatmayacaklar.
CHP bir facia, bir kaza olduğunda o gün ona ağlayan, manşetlerle yas tutan, manşetler susunca, kameralar gidince, köşelerde yer bulmayınca unutan bir parti değil. Soma davasının her bir duruşmasını ilk günden son ana kadar nasıl takip ettiysek, Amasra'yı nasıl takip ettiysek, toplum vicdanında yara açan ve adaletin tecelli ettiğine toplumun vicdanının ikna olmadığı tüm davaları, tüm süreçlerini takip etmeye devam ediyoruz. Gün gelecek, - o gün bu grup burada olmayacak daha büyük olan bir salon var, orada olacağız - ama o gün çıkacağım. O günkü grup toplantımızda Soma aileleri, Amasra aileleri, Ermenek aileleri, Çorlu aileleri, Lokumcu'nun ailesi, Gezi'de katledilen kardeşlerimizin aileleri, Berkin Elvan'ın annesi varken diyeceğiz ki, 'Bu davaların hepsini tekrar açıyoruz'. Bir daha yargılanacaklar.
'Yargılanacaksınız kardeşim'
AK Parti ve MHP'li seçmene söylüyorum. AK Parti'ye üye olmuş olmak, oy vermiş olmak, bir dönem AK Parti'de siyaset yapmış olmak, bunların hiçbir tanesi bizim için husumet meselesi değil. Her yeni kaydettiğimiz beş üyenin bir ya da iki tanesi daha önceden AK Parti'ye üye çıkıyor. Çoğunun haberi yok. O yüzden kimse şu endişeye kapılmasın. 'Yarın CHP gelince acaba bize bir şey olur mu?'. Oy verene, üye olana, siyaset yapana bir şey olmaz. Ama elinde Berkin Elvan'ın kanı olan, Soma'nın kanı olan, Amasra'nın kanı olanlar yargılanacaksınız kardeşim. Bu ülkenin menfaatlerini korumak için taviz verenlerden değiliz. Milletin huzurunu ve refahını savunmak da böyle olmaz zaten."
'Türkiye'de emekli aylığı 348 euro, Belçika'da 619 euro'
Özel, şunları kaydetti: "Belçika'da emekli aylığı bin 619 euro, Avrupa'da 3 bin, 3 bin 500 euro olan ülkeler var. Türkiye'de emekli aylığı 348 euro. Satın alma gücüne bakalım. Bir emekli aylığıyla gittiğinde Türkiye'de 19 kilo dana kıyma alabiliyorsun. Belçika'daki emekli, 108 kilo dana kıyma alabiliyor. Kıyma üzerinden satın alma gücü 6 kat fazla. Türkiye'de 218 litre süt alabiliyor bir emekli maaşı, Belçika'da 1 bin 819 litre alabiliyor. Hem maaştan fark ediyor hem satın alma gücünden misliyle fark ediyor.
Asgari ücret Belçika'da bin 919 euro, Türk parasıyla 93 bin lira. Daha işe girmiş bir yıllık asgari ücretli o yoksulluk sınırının üstünde, yani asgari ücretli zengin kabul ediliyor. Belçikalı asgari ücretli 128 kilo dana kıyma alırken Türkiye'deki asgari ücretli sadece 30 kilo alabiliyor.
Araba aynı araba ama Avrupa'da 18 bin 300 euroya, Türkiye'de 31 bin euroya satılıyor. Aradaki fark, bizimkilerin fazladan aldığı vergi. Araba Türkiye'de üretilmiyor. Belçika'da asgari ücretli bu arabayı almak için 10 ay çalışıyor. 10 aylık asgari ücretini koyduğunda bu arabayı alıyor. Türkiye'de 6 yıl hatta 70 ay çalışarak, 10 ay bir yerde, 72 ay bir yerde, 7 kat var.
Türkiye'de alın terinin karşılığı Belçika'dakinin alın terinin karşılığının 7'de 1'i kadar değil. Şimdi bana diyorlar, 'Ya Avrupa eski gücünde değil'. Doğu ile batı iki farklı yön değil. Zaten doğuda demokrasi varsa doğuya gidelim, kuzeyde varsa kuzeye gidelim. Ama demokrasi neredeyse o yöne gidelim. Onlar gibi yönetelim diyoruz.
'Dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inin ikisi bizde'
Batı'ya gittikçe liderlerin arabaları mütevazileşir. Merkel kendisi Volkswagen Transporter minibüse biniyordu. Dünyanın en pahalı Mercedes'ini o dönemde ürettiler, limuzin Mercedes. İki tanesi yarın grup yaparsa Meclis'e gelecek Sayın Erdoğan'da. Dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inin ikisi bizde. İkisi Katar'da, birisi Birleşik Arap Emirlikleri'nde, öbürü Suudi Arabistan'da. Merkel bu arabayı, bu taraftaki otoriter liderlere satıp, kendisi mütevazi bir minübüse biniyor. Merkel, Türkiye'de uçan saraylar varken tarifeli uçakla uçuyordu. Ama Almanya'daki asgari ücretin Türkiye'dekine göre satın alma gücü 8 kattı. Şimdi daha da fazla olmuş olabilir.
'Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse...'
Demokratik ülkelere gittikçe evler küçülüyor, mütevazileşiyor, konvoylar kısalıyor, arabalar basitleşiyor ama halk zengin. Doğuya doğru gittikçe bin odalı saraylar -elhamdülillah bizimkisinde bin 500 oda var- uzun uzun konvoylar, uçan saraylar, yüzen saraylar, hepsi var. Ahlat'ta kışlık sarayımız, Okluk'ta yüzen yazlık sarayımız var. Bin 500 odalı saray burada var ama millet sürünüyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bundan sonra Türkiye'nin önüne koyduğu en büyük hedef şudur: Biz Erdoğan'ın konvoyuna, limuzin Mercedes'ine, uçan, yüzen, kaçan, yazlık, kışlık saraylarına değil; Türkiye'dekilerin geleceğine, karnının doymasına, Avrupa'daki gibi satın alma gücü olmasına talibiz. Eğer önümüzdeki seçimden sonra Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer. Kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu düzen bir asgari ücretin 8 çeyrek altın aldığı 2002 yılından, 3 çeyrek altın alabildiği bugüne geldi. 8,5 çeyrek altın alınan emekli maaşından 2 çeyrek altın alınan bugüne geldi ve bu düzen bu şekilde devam ediyor.
'Asgari ücretliye verilmeyen zammın 120 katını harcadılar'
Bir gün meydanın birinde sordum. 'Erdoğan sizi seviyor mu?' Dediler 'Hayır'. Niye dedim? Birisi bağırdı oradan 'Fakiriz' diye. O gün bugün kaldı. 'Biz niye fakiriz?' diye soruyor. 19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu devletin kayıtları söylüyor. Sattıkları rezerv, faize binen yük, faiz artışının getirdiği dış borç yükü. 19 Mart darbesinde harcanan bu para, emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar.
Asgari ücretliye verilmeyen zammı, yani 22 bin liaraya, o yok dedikleri paranın 120 katını harcadılar. Çiftçiye destek veriyorlar. Biz diyoruz ki, kanuna göre alınması gereken gayri safi milli hasılanın yüzde 1'i, sizin verdiğiniz yüzde 0,2. 5 katını vermelisiniz, vermeyiz diyorlar. 100 katını bu darbeye harcadılar. Bakın, Türkiye'deki bütün çiftçilerin aldığının 5 katını verseler kanuna uygun şekilde nefes alacak. Oraya vermeyen buraya veriyor.
'2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık'
Plan Bütçe Komisyonu'nda şimdi başlıyor. Geçen sene vazgeçilen gelir vergileri için ayrılan kalem; firma çalışmış, üretmiş, satmış, ihraç etmiş, kar etmiş, vergisi çıkmış. 700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar. Kur korumalı mevduata 2,5 trilyon lira veriyorlar. 'Param var ama dolara mı koysam? Koyma, dolar yükselir. Faize mi koysam? Sen gel bunu kur korumalı mevduata koy. Faiz neyse veririz. Dolar ondan çok yükselirse aradaki farkı aramızda toplar, onu da sana biz öderiz'. Kim topladı biliyor musunuz? Asgari ücretliler, işçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar, yani fakirler. Fakir bıraktıkları aramızda toplayıp 2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık. Daha bu yıl 8 ayda faize 1,5 trilyon lira vergi harcadık. Türkiye'de verginin yüzde 89'unu siz ödüyorsunuz, yüzde 11'ini zenginler ödüyor.
Bir ülkede dolaylı vergi alınır mı? Alınır. OECD ülkelerinde de yüzde 20'lerde dolaylı vergi var. Dolaylı vergi dünyanın en alçak vergisidir, en haksız vergisidir. Niye? Bir fabrikatörle çok para kazanan, fabrikanın kapısındaki bekçi aynı vergiyi veriyor. Elektriğe, suya, cep telefonu görüşmesine, süte, zeytinyağına, yumurtaya, çocuğunun okul servisine... Aynı parayı, aynı vergiyi verir dolaylı vergi. Bu dolaylı verginin oranı Türkiye'de yüzde 66 yani fakir zengin ayırmadan herkesten alınan vergiler.
Sonra bir de yüzde 23'lük bir vergi var. Maaşlardan kesilen vergi. Bütün çalışanların aldıkları maaştan ve emeklilerin aldıkları maaştan sadece asgari ücret kadarki muaf. Türkiye'de ödenen bütün maaşlardan, eline değmeden, cebe çantaya girmeden bordroda kesilen vergi yüzde 23. Etti mi yüzde 89? Geriye ne kalıyor yüzde 11. Bu ne? Kurumlar vergisi. Türkiye'nin dört bir yanında çalışılan, üretilen, ticaret yapılan, hizmet sektörünün bütün alanlarında şirketlerin kazandıklarından ödediği vergi toplam verginin yüzde 11'idir. Yüzde 89 bu salonda oturanlardan; yüzde 11 başımızda parayı kazanıp göbeğini kaşıyanlardan alınan vergi var.
Eğer bu ülkede iktidar değişip de Tayyip Erdoğan'ın yerine emeklinin, çalışanın, işçinin, memurun, çiftçinin ve esnafın dostu bir iktidar gelmezse, bu vergi düzenini alaşağı edip tepetaklak değiştirmezse bu ülkede kimsenin sorunu çözülmez. Biz bu haksız ve namussuz düzeni değiştirmeye talibiz. Başka bir şeye değil."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.