Düğünde, bayramda, sünnet düğünlerinde hemşehrilerinin sevinçlerine sevinç katan, coşkularına coşku katan Çukurovalı davulcu; Adana'sı, canım Gaziantep'i, güzelim Kahramanmaraş'ı haçlı işgaline ve istilasına uğradığı günlerde, işgal komutanının, o günkü şartlara göre bir çuval para teklifi karşısında davul çalmayı reddetmiş, bir dağ gibi kükremiş; "Hemşehrilerimiz kan ağlarken, hem de işgalcilerin başarısına biz davul çalmayız!" demiştir. Detaylarını, o bölgenin insanı Uğur Kepekçi'nin köşesinde okumak isteriz.Fransız işgal komutanının bir çuval parası, bizim delikanlı, mert, yiğit davulcumuzun onurlu duruşu karşısında pula dönmüştür.İşte paranın geçmediği anlar... Bunu da ancak dostunu, düşmanını seçebilenler anlar.Bugün kaybettiğimiz ve mutlaka muhtaç olduğumuz hassasiyet, işte budur. İşgalciye, işbirlikçiye davul çalmayacak, beş kuruşa muhtaç olsa bile, teklif edilen tomar tomar paraları reddedecek, elinin tersiyle itebilecek delikanlı duruşlara, yiğit yüreklere ihtiyacımız var.Bizim dün de, bugün de feryadımız bu yüzdendir ve yarınlarda da devam edecektir. Hassasiyetlerin törpülenmesi, milli reflekslerin yok edilmesine yönelik çalışmaların karşısında bütün milletimizi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Evet, paranın geçmediği, buruşturulup çöpe atılan bir kağıt mesabesine indiği anlar, demler, zamanlar vardır; bunlar yok edilmemeli. İşgalciler, işgali düşünenler, işgal planları yapanlarla işbirliği içinde olanlar istedi diye, para verdi diye davulunu çalmayacak, yüzlerine bakmayacak davulcularımızın nesli tükenmemeli. Böyle yiğit yürekler, delikanlı adamlar, gazeteci erbabının içinde, esnafın tüccarın, sanatkarın, sanatçının içinde, muhitlerinde mutlaka olmalı.Evet, paranın geçmediği anlar vardı, bugün de olmalıdır. İşbirlikçiler için davulunu çalmayan davulcularımız vardı, bugün de olmalı. İşbirlikçiler lehine kalem oynatmayan ehl-i kalemlerimiz vardı, bugün de olmalı.İşgalciler, işbirlikçiler adına casusluk yaptığını duyduğu oğlunu gözden çıkaran, evlatlıktan reddeden Anadolu anaları vardı, bugün de olmalı.Ölüm döşeğinde, iki büklüm yattığı halde, geçmişte ülkesini, şehrini işgal eden işgalcilerin ismini duyar duymaz doğrulan, gözleri şimşek şimşek çakan, gelen ecnebilerle görüşmeyi kabul etmeyen Nene Hatunlarımız vardı, bugün de olmalı.Bu hassasiyetlerin aşınmasına, kalelerimizden hergün bir taşın sökülmesine ve milletimizin açılan bu gediklere alıştırılmasına, razı edilmesine, "yıkık ama böyle de güzel" noktasına getirilmesine karşıyız!Bugün her şeyin satışını kafaya koymuş, "ben paramı, dövizimi tanırım, veren kim olursa olsun" diyen büyük adamlarımızın; para için düşmana, işgalciye davul çalmayan davulcumuzdan öğrenecekleri çok şeyler var elbette!Evet, dün paranın geçmediği anlar vardı, bugün de, yarın da olmalı.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yalana vergi konulsa… / 05.05.2024
- Ümmete ürperti gerek / 04.05.2024
- Talancılar olmasaydı… / 03.05.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Ümmete ürperti gerek / 04.05.2024
- Talancılar olmasaydı… / 03.05.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024