Milletçe, nasıl oldu da Diyarbakır rezalet tiyatrosunu seyrettik. Bana göre Türk milleti kadar sabır sahibi bir topluluğa rastlamak mümkün değildir. Bu nedenle her türlü şımarıklığı sineye çekiyor. Bir şey olmamış gibi davranıyoruz. Pes doğrusu. Ülkeyi bölenlere, Kürdistan kurma gayretine düşenlere, Diyarbakır merkez olmak üzere ülkenin tüm güneydoğusunu altın tepsi ile Barzani'ye sunanlara benden bir söz: Türk milletini tanımadınız ve sonunda tanıyacaksınız ama çok geç olacaktır. Atatürk bu milleti çok iyi tanımış ve ona ülkeyi emanetetmiştir. Türk'ü ile Çerkez'i ile Kürt'ü, Boşnak'ı, Roman'ı, Laz'ı, Türkmen'i, Yörük'ü, Arap'ı beraberce bu ülkeyi emanet almıştır. Korumakla mükelleftir. Daha doğrusu Müslüman'ım diyen, bu ülkede yaşayan her fert buna mecburdur. Hele bu ülkeyi idare eden siyasilerin bu koruma işinde en sorumlu kişiler olduğunu söylemeye gerek var mı?.. Halk bunları, kendileri adına ülkenin menfaatlerini gözetmek, can, mal ve namuslarını DÜŞMANLARDAN veya dost görünen yabancılardan korumak maksadı ile seçmiş ve onlardan namusları ve şerefleri üzerine yeminli söz almıştır. Bu nedenle de güven içinde şüphe duymadan sabrederek beklemektedir. Satılmış medya, tüm hakikatleri halkın gözünden, kulağından gizlemektedir. Aslında her türlü risk altında dahi doğruları anlatan kişilere karşı halkımızın gaflet içinde bulunmasından, ülkenin kaderi, parçalanma ve yabancı destekli iç kargaşa olacaktır. Şu anda Ülkenin geleceği defalarca yalan söyleyenlerin elindedir. Ettikleri mukaddes yeminleri asla tutmayanların, bir tane yalanları olsa dahi, üzerine yemin ettikleri değerlerden hiç bir şekilde nasipleri olamaz.Şimdi hayali bir ülke düşünelim. Demokrasi tamamen rafa kaldırılmış, ülke tamamen dışa bağlı bir kişinin iradesine terk edilmiş. İdealleri olan başka küçük bir ülke ve onun hamisi, görünüşte büyük, ama aslında fos bir ülke, hayal ülkesini parmağında oynatıyorsa, hayal ettiğimiz ülkenin meclise benzer bir toplantı salonu ve bu salonda lüks koltuklarda, olmayan demokrasiye göre seçtirilmiş korkulukları, sessiz ve sakin oturuyorsa, sadece el kaldırıp demokrasiyi rafa kaldıran baştakinin emirlerine tabi oluyorlarsa, o ülkenin halkının durumu nasıl olurdu, hiç bunu düşündünüz mü?.. Allah(c.c)'a şükürler olsun ki, Bizim Atatürk'ümüz vardı. Vatanı, demokrasiyi, cumhuriyeti anayasa ile garantiye almıştı. Anayasanın korunması Türk ordusunun göreviydi. Ordu gitti anayasa bitti diye düşünmeyin. Anayasanın bitirilmesi öncelikle ilk üç maddesinin ortadan kaldırılmasıdır. Bunu asla yapamayacaklardır. Kesinlikle bu maddelere dokunmak Anayasa suçudur ve affı olamaz. Bunları tartışmak bile terör demektir. Bunları tartışmaya açanlar, ülkelerini bile, bile teröre teslim etmişler ve bu suçlarını başarı olarak ilan etmişlerdir. Anayasayı tartışmalarına ses çıkarmayan halkımızdan cesaret alarak Kürdistan'ı ilan edenler, karakter ve misyonlarını açığa vurmuşlardır. Ve halkın refleksini ölçmek istemişlerdir. Aslında halkın tepkisizliğinin sebebi: İnanamadıkları bir olayla karşılaşarak, şoka girmeleridir. Salı günü AKP gurup toplantısında, toplantı sonucu hakikat ortaya çıkmış ve milletimiz kesinlikle bölünme tehlikesi ile karşı karşıya gelmiştir. Ey Türk gençliği, Atatürk'ün size hitabetinin önemini ve bir devlet adamının 90 yıl ileriyi nasıl gördüğünü şimdi anladınız mı? O zamandan bu zamana o tarihte 18 yaşındakilerden kalan olmamıştır. Ama bu hitabe her çağın gençlerine yapılmıştır. Ve gençlerimizin beyinlerine yerleşmiştir. Şimdi milletçe düşünmemiz gerekmektedir. İktidar görev olarak ülkeyi parçalamayı hedeflemiştir. Muhalefet nerdedir? Tek karşı duran topluluk BTP'dir. Bu hakikatleri Prof. Dr. Haydar Baş, Irak Kuveyt'e girdiğinde görmüş, hedefin tüm İslam ülkeleri ve esasında Türkiye olduğunu ifade ederek tüm halkımızın dikkatini çekmiştir. O zamandan bu zamana aldatılan halkımız, hala uyanmayacak olursa, parçalanma tehlikesi oluşacaktır. Hiç şüpheniz olmasın ki bu parçalanmada en çok karşı duracak olan Kürt kardeşlerimiz olacaktır. Elbette bizler de onlarla beraberiz hiç korkmasınlar. Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017