Peygamber Efendimizin emanetlerine sahip çıkmak

Mümin olmanın vasıfları; emanete hıyanet etmemek, verilen sözü tutmak, yalan söylememek. Bu vasıflar sen de yoksa münafık olmak söz konusudur. Öyle ise Hatem-ül Enbiya olan Peygamber Efendimizin bize bıraktığı emanetlere sahip çıkmalıyız. Bu emanetlere sahip çıkmazsak Cenab-ı Allah' a kul olamayız.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) veda hutbesinde "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı Kur'an ve diğeri ıtretim Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyuruyor.

Kur' an-ı Kerim, İslam âleminin kutsal kitabıdır. Allah' ın (c.c.) bize haram ettiklerimden uzak durmalıyız, helal ettiklerini yapmalıyız. İnsanlara iyiliği yapmalarını söylemeli, kötülükten uzak tutmalıyız. Ailevi işlerimizde, toplumsal işlerimizde her zaman Allah' ın (c.c.) emir ve yasaklarına göre yaşamalıyız. Cenabı Allah'ın rızası olmayan hiçbir işi yapmamalıyız.

Kur'an mücerrettir yani cansızdır. Kur'an'ı anlamak için müşahhas olan yani Kur'an'ı canlı yaşayan Peygamber Efendimize ve onun tertemiz olan Ehl-i Beyt'ine uymalıyız.

Kur'an'ı doğru anlamak için yaşayan Kur'anlara uymalıyız. Her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyt'tir. Tevhid ancak Ehl-i Beyt çatısı altında olur.

Allah (c.c.) Meveddet ayetinde şöyle buyurmuştur: "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum." (Şura 23)

İmam Müslim'in Sahih adlı eserinde şöyle ifade edilir: "Mübahale ayeti nazil olunca Peygamberimiz, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve 'Allah'ım bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir' diye buyurdular."    

Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş hocam şöyle söylemişti: "Onlar, İslam terbiyesiyle yoğrulmuş güzel ahlakın, adaletin, cömertliğin, muhabbetin, Allah rızası istikametinde yaşamanın, nezaketin ve nezafetin örnekleridir. Allah'ın (c.c.) kalplerine ilim yazdığı salih kullarıdır. Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk'ın (c.c) doğru, temiz ve sevilmesini şart buyurduğu Peygamber ailesidir.

Allah (c.c.) Rad Suresi 7. ayetinde; "Sen ancak bir uyarıcısın, her toplumun ise bir yol göstericisi vardır." İmam Muhammed Bakır bu ayet hakkında şöyle diyor: "Uyarıcı Resulullah'tır. Bizden her zaman insanları Allah'ın Peygamberinin getirdiği şeylere hidayet eden bir yol gösterici vardır. Resulullah'tan sonra yol gösterici İmam Ali'dir ve O'nun ardından birbirinden sonra gelen vasilerdir."

Peygamber şöyle buyurdu: "Allah Peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır. Ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır. 

Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin bu ağacın meyveleridir. Bize tabi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. 

Sahabe-i Kiram, "Allah ve melekleri Peygambere salat etmektedirler. Ey inananlar! Siz de O'na salat edin, içtenlikle selam edin!" (Ahzab 56) ayetiyle ilgili olarak Resulullah'a 'sana nasıl salât edelim?' diye sorduğunda şöyle buyurdu: 

"Şu şekilde deyin: Allah'ım, İbrahim'e ve Al-i İbrahim'e bereket verdiğin gibi Muhammed ve Al-i Muhammed'e (Ehl-i Beyt'e) de bereket ver. Doğrusu Sen övülen ve ulusun."

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ehl-i Beyt Nuh'un gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmeyen boğulur."

İnsanların can, mal, namus emniyetinin, din ve vicdan hürriyetinin temin edilebilmesi için Kur'an ve Ehl-i Beyt anlayışının gönüllerde hâkim kılınması ile sağlanabilir. Bütün insanlık da bu anlayışa muhtaçtır. İnsanlığın kurtuluşu için bu anlayışın hayata geçmesi de şarttır.

Selam olsun; Allah Resulünün emanetleri olan Kur'an'a ve Ehl-i Beyt'ine sahip çıkıp yaşayanlara…