Okuyacağınız aşağıdaki yazı, yıllar önce muhterem hocamın yaptığı, bugünümüze ışık tutan, ışık tutmak bir yana, günümüzde geldiğimiz vahameti o yıllardan haber veren ifadeleriyle doludur.
O yılların idarecileri bu uyarılara dikkat etseydi, bugün geldiğimiz hal zuhur etmeyecekti.
Bugün ülkeyi idareye talip olanlar şayet bu uyarıları dikkate alırsa; "zararın neresinden dönersek kardır" misali, çok ciddi kazanımlar mümkündür.
Bir kısım vatandaşların kızına, Amine ismi koymasının yasak olduğu ülkemizde, bir kısım vatandaşların işyerine ad koyduğu o efsunlu "Millenyum" meğer ne manaya geliyormuş.
Yazıyı okuyalım.
"Milenyum'un Türk milletini, daha doğrusu müslümanları ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Her ne kadar, gazete-dergi-televizyon reklamlarında bu kavram, farklı bir mana ile gündem ediliyorsa da milenyumun hakiki manası;
"Cenab-ı Hakk'ın, Hz. İsa'nın bedeninde aleme teşrif etmesidir." Muharref Hıristiyanlık inancında, Allah baba, oğlu İsa ve Ruhu'l Kudüs üçlüsünden oluşan bir inanç vardır. Buna da teslis akidesi denir. Kur'an'da Cenab-ı Vacibu'l Vücud Hazretlerinin reddettiği bu inancın; Allah'ın, Hz. İsa'ya hulul etmesi manasına gelir ki, korkunç derecede bir şirktir. Ama şimdi insanımız öyle mukallid duruma geldi ki, bize ne uzatıyorlarsa, "bu nedir, ne değildir?" diye hiç araştırmadan, önüne ve arkasına bakmadan alıp hemen hayatımıza geçiriyoruz.
Böyle yapınca da, hem manevi değerlerimizle, örfümüzle, adetimizle, geleneğimizle, hem de milli değerlerimizle kabul etsek de etmesek de maalesef ters düşüyoruz.
Her milletin millet olma vasıflarını ortaya çıkartan bir takım değerleri vardır. Bu değerlerin, o millet tarafından yaşanmasına, paylaşılmasına milli değerler diyoruz. Her milletin kendine mahsus milli değeri olur da tarihin en eski bir milleti olan Türk milletinin kendine mahsus bir değeri, milli bir karakteri, endazesi olmaz mı?
Elbette olacaktır. Milletler, bu değerlere sahip olduğu nispette vardır. Bunları kaybettiği nispette de tarih sahnesinden silinmek mecburiyetindedir. Yani siz kendinizi ne kadar kabul ederseniz, şahsiyetiniz o nispette güçlüdür. Ne kadar inkar ederseniz o nispette siz toplumda yoksunuz demektir.
Millet, kendini, kendi değerlerini kabul eden bir birey, bir şahsiyet olarak hayatına devam edebilmeli ki o milletin varlığı söz konusu olabilsin?
Sen, bu değerleri kabul etmiyorsun. Bir başka milletin kimliğine, yani bir başka olgunun kimliğine bürünmek istiyorsun. O zaman asıl değerlerini kaybedersen sen, sen olmaktan çıkarsın. Kimliğine bürünmek istediğin dünyanın bir insanı, bir vatandaşı, bir bireyi olursun. O zaman da sen, sen olmaktan çıkarsın. Millet olmaktan o zaman o millet maalesef mağdur olur.
Bir başka milletin mahkumiyetine, esaretine boyun eğmek mecburiyetinde kalır. Onun için tarihte dikkat ederseniz birçok savaşların asıl sebebi kimlikleri korumak içindir. Öyle değil mi? Yani her ne kadar görünen arazi davaları var ise de işin önünde veya arkasında; hakikatte o milletin kimliğini koruma mücadelesi vardır. Binaenaleyh biz de milli değerlerimize sahip çıkarak başka değerlerin esaretinden kurtulmak mecburiyet ve de mükellefiyetinde olduğumuzu hatırımızdan bir saniye dahi çıkarmamalıyız.
Nedir bu değerler? Bu değerler milletin örfüdür, adetleridir, gelenekleridir. Milletin dilidir, tarihidir, milletin kültürüdür. Milletin maneviyatıdır. Yani dinidir. Şimdi siz bu değerlerden müteşekkil manevi bir kimlik sahibisiniz. "Türk" dendiği zaman bu değerlerin vücuda getirdiği bir şahsiyet vardır. O şahsiyet bütün bunlardan müteşekkil bir kimliktir.
Şimdi sen bunun maneviyatını kırparsan, dilini kırparsan, örfünü kırparsan, adetini kırparsan, hülasa bunun ögelerini dağıtırsan ve bunun yerine başka şeyler ikame etmeye çalışır ve bu değerlere göre bir kimlik ortaya koymaya gayret edersen bu kimlik o zaman Türk kimliği olmaz. Hangi millete benzemek istemişseniz o milletten olursunuz. Zaten hadis-i şerifte bu denmiyor mu?
Allah'ın Sevgilisi onu beyan etmiyor mu? Şimdi biz, kendi kimliğimizi korumak mecburiyetinde ve mükellefiyetindeyiz."
Okuyacağınız aşağıdaki yazı, yıllar önce muhterem hocamın yaptığı, bugünümüze ışık tutan, ışık tutmak bir yana, günümüzde geldiğimiz vahameti o yıllardan haber veren ifadeleriyle doludur.
O yılların idarecileri bu uyarılara dikkat etseydi, bugün geldiğimiz hal zuhur etmeyecekti.
Bugün ülkeyi idareye talip olanlar şayet bu uyarıları dikkate alırsa; "zararın neresinden dönersek kardır" misali, çok ciddi kazanımlar mümkündür.
Bir kısım vatandaşların kızına, Amine ismi koymasının yasak olduğu ülkemizde, bir kısım vatandaşların işyerine ad koyduğu o efsunlu "Millenyum" meğer ne manaya geliyormuş.
Yazıyı okuyalım.
"Milenyum'un Türk milletini, daha doğrusu müslümanları ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Her ne kadar, gazete-dergi-televizyon reklamlarında bu kavram, farklı bir mana ile gündem ediliyorsa da milenyumun hakiki manası;
"Cenab-ı Hakk'ın, Hz. İsa'nın bedeninde aleme teşrif etmesidir." Muharref Hıristiyanlık inancında, Allah baba, oğlu İsa ve Ruhu'l Kudüs üçlüsünden oluşan bir inanç vardır. Buna da teslis akidesi denir. Kur'an'da Cenab-ı Vacibu'l Vücud Hazretlerinin reddettiği bu inancın; Allah'ın, Hz. İsa'ya hulul etmesi manasına gelir ki, korkunç derecede bir şirktir. Ama şimdi insanımız öyle mukallid duruma geldi ki, bize ne uzatıyorlarsa, "bu nedir, ne değildir?" diye hiç araştırmadan, önüne ve arkasına bakmadan alıp hemen hayatımıza geçiriyoruz.
Böyle yapınca da, hem manevi değerlerimizle, örfümüzle, adetimizle, geleneğimizle, hem de milli değerlerimizle kabul etsek de etmesek de maalesef ters düşüyoruz.
Her milletin millet olma vasıflarını ortaya çıkartan bir takım değerleri vardır. Bu değerlerin, o millet tarafından yaşanmasına, paylaşılmasına milli değerler diyoruz. Her milletin kendine mahsus milli değeri olur da tarihin en eski bir milleti olan Türk milletinin kendine mahsus bir değeri, milli bir karakteri, endazesi olmaz mı?
Elbette olacaktır. Milletler, bu değerlere sahip olduğu nispette vardır. Bunları kaybettiği nispette de tarih sahnesinden silinmek mecburiyetindedir. Yani siz kendinizi ne kadar kabul ederseniz, şahsiyetiniz o nispette güçlüdür. Ne kadar inkar ederseniz o nispette siz toplumda yoksunuz demektir.
Millet, kendini, kendi değerlerini kabul eden bir birey, bir şahsiyet olarak hayatına devam edebilmeli ki o milletin varlığı söz konusu olabilsin?
Sen, bu değerleri kabul etmiyorsun. Bir başka milletin kimliğine, yani bir başka olgunun kimliğine bürünmek istiyorsun. O zaman asıl değerlerini kaybedersen sen, sen olmaktan çıkarsın. Kimliğine bürünmek istediğin dünyanın bir insanı, bir vatandaşı, bir bireyi olursun. O zaman da sen, sen olmaktan çıkarsın. Millet olmaktan o zaman o millet maalesef mağdur olur.
Bir başka milletin mahkumiyetine, esaretine boyun eğmek mecburiyetinde kalır. Onun için tarihte dikkat ederseniz birçok savaşların asıl sebebi kimlikleri korumak içindir. Öyle değil mi? Yani her ne kadar görünen arazi davaları var ise de işin önünde veya arkasında; hakikatte o milletin kimliğini koruma mücadelesi vardır. Binaenaleyh biz de milli değerlerimize sahip çıkarak başka değerlerin esaretinden kurtulmak mecburiyet ve de mükellefiyetinde olduğumuzu hatırımızdan bir saniye dahi çıkarmamalıyız.
Nedir bu değerler? Bu değerler milletin örfüdür, adetleridir, gelenekleridir. Milletin dilidir, tarihidir, milletin kültürüdür. Milletin maneviyatıdır. Yani dinidir. Şimdi siz bu değerlerden müteşekkil manevi bir kimlik sahibisiniz. "Türk" dendiği zaman bu değerlerin vücuda getirdiği bir şahsiyet vardır. O şahsiyet bütün bunlardan müteşekkil bir kimliktir.
Şimdi sen bunun maneviyatını kırparsan, dilini kırparsan, örfünü kırparsan, adetini kırparsan, hülasa bunun ögelerini dağıtırsan ve bunun yerine başka şeyler ikame etmeye çalışır ve bu değerlere göre bir kimlik ortaya koymaya gayret edersen bu kimlik o zaman Türk kimliği olmaz. Hangi millete benzemek istemişseniz o milletten olursunuz. Zaten hadis-i şerifte bu denmiyor mu?
Allah'ın Sevgilisi onu beyan etmiyor mu? Şimdi biz, kendi kimliğimizi korumak mecburiyetinde ve mükellefiyetindeyiz."
O yılların idarecileri bu uyarılara dikkat etseydi, bugün geldiğimiz hal zuhur etmeyecekti.
Bugün ülkeyi idareye talip olanlar şayet bu uyarıları dikkate alırsa; "zararın neresinden dönersek kardır" misali, çok ciddi kazanımlar mümkündür.
Bir kısım vatandaşların kızına, Amine ismi koymasının yasak olduğu ülkemizde, bir kısım vatandaşların işyerine ad koyduğu o efsunlu "Millenyum" meğer ne manaya geliyormuş.
Yazıyı okuyalım.
"Milenyum'un Türk milletini, daha doğrusu müslümanları ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Her ne kadar, gazete-dergi-televizyon reklamlarında bu kavram, farklı bir mana ile gündem ediliyorsa da milenyumun hakiki manası;
"Cenab-ı Hakk'ın, Hz. İsa'nın bedeninde aleme teşrif etmesidir." Muharref Hıristiyanlık inancında, Allah baba, oğlu İsa ve Ruhu'l Kudüs üçlüsünden oluşan bir inanç vardır. Buna da teslis akidesi denir. Kur'an'da Cenab-ı Vacibu'l Vücud Hazretlerinin reddettiği bu inancın; Allah'ın, Hz. İsa'ya hulul etmesi manasına gelir ki, korkunç derecede bir şirktir. Ama şimdi insanımız öyle mukallid duruma geldi ki, bize ne uzatıyorlarsa, "bu nedir, ne değildir?" diye hiç araştırmadan, önüne ve arkasına bakmadan alıp hemen hayatımıza geçiriyoruz.
Böyle yapınca da, hem manevi değerlerimizle, örfümüzle, adetimizle, geleneğimizle, hem de milli değerlerimizle kabul etsek de etmesek de maalesef ters düşüyoruz.
Her milletin millet olma vasıflarını ortaya çıkartan bir takım değerleri vardır. Bu değerlerin, o millet tarafından yaşanmasına, paylaşılmasına milli değerler diyoruz. Her milletin kendine mahsus milli değeri olur da tarihin en eski bir milleti olan Türk milletinin kendine mahsus bir değeri, milli bir karakteri, endazesi olmaz mı?
Elbette olacaktır. Milletler, bu değerlere sahip olduğu nispette vardır. Bunları kaybettiği nispette de tarih sahnesinden silinmek mecburiyetindedir. Yani siz kendinizi ne kadar kabul ederseniz, şahsiyetiniz o nispette güçlüdür. Ne kadar inkar ederseniz o nispette siz toplumda yoksunuz demektir.
Millet, kendini, kendi değerlerini kabul eden bir birey, bir şahsiyet olarak hayatına devam edebilmeli ki o milletin varlığı söz konusu olabilsin?
Sen, bu değerleri kabul etmiyorsun. Bir başka milletin kimliğine, yani bir başka olgunun kimliğine bürünmek istiyorsun. O zaman asıl değerlerini kaybedersen sen, sen olmaktan çıkarsın. Kimliğine bürünmek istediğin dünyanın bir insanı, bir vatandaşı, bir bireyi olursun. O zaman da sen, sen olmaktan çıkarsın. Millet olmaktan o zaman o millet maalesef mağdur olur.
Bir başka milletin mahkumiyetine, esaretine boyun eğmek mecburiyetinde kalır. Onun için tarihte dikkat ederseniz birçok savaşların asıl sebebi kimlikleri korumak içindir. Öyle değil mi? Yani her ne kadar görünen arazi davaları var ise de işin önünde veya arkasında; hakikatte o milletin kimliğini koruma mücadelesi vardır. Binaenaleyh biz de milli değerlerimize sahip çıkarak başka değerlerin esaretinden kurtulmak mecburiyet ve de mükellefiyetinde olduğumuzu hatırımızdan bir saniye dahi çıkarmamalıyız.
Nedir bu değerler? Bu değerler milletin örfüdür, adetleridir, gelenekleridir. Milletin dilidir, tarihidir, milletin kültürüdür. Milletin maneviyatıdır. Yani dinidir. Şimdi siz bu değerlerden müteşekkil manevi bir kimlik sahibisiniz. "Türk" dendiği zaman bu değerlerin vücuda getirdiği bir şahsiyet vardır. O şahsiyet bütün bunlardan müteşekkil bir kimliktir.
Şimdi sen bunun maneviyatını kırparsan, dilini kırparsan, örfünü kırparsan, adetini kırparsan, hülasa bunun ögelerini dağıtırsan ve bunun yerine başka şeyler ikame etmeye çalışır ve bu değerlere göre bir kimlik ortaya koymaya gayret edersen bu kimlik o zaman Türk kimliği olmaz. Hangi millete benzemek istemişseniz o milletten olursunuz. Zaten hadis-i şerifte bu denmiyor mu?
Allah'ın Sevgilisi onu beyan etmiyor mu? Şimdi biz, kendi kimliğimizi korumak mecburiyetinde ve mükellefiyetindeyiz."
Okuyacağınız aşağıdaki yazı, yıllar önce muhterem hocamın yaptığı, bugünümüze ışık tutan, ışık tutmak bir yana, günümüzde geldiğimiz vahameti o yıllardan haber veren ifadeleriyle doludur.
O yılların idarecileri bu uyarılara dikkat etseydi, bugün geldiğimiz hal zuhur etmeyecekti.
Bugün ülkeyi idareye talip olanlar şayet bu uyarıları dikkate alırsa; "zararın neresinden dönersek kardır" misali, çok ciddi kazanımlar mümkündür.
Bir kısım vatandaşların kızına, Amine ismi koymasının yasak olduğu ülkemizde, bir kısım vatandaşların işyerine ad koyduğu o efsunlu "Millenyum" meğer ne manaya geliyormuş.
Yazıyı okuyalım.
"Milenyum'un Türk milletini, daha doğrusu müslümanları ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Her ne kadar, gazete-dergi-televizyon reklamlarında bu kavram, farklı bir mana ile gündem ediliyorsa da milenyumun hakiki manası;
"Cenab-ı Hakk'ın, Hz. İsa'nın bedeninde aleme teşrif etmesidir." Muharref Hıristiyanlık inancında, Allah baba, oğlu İsa ve Ruhu'l Kudüs üçlüsünden oluşan bir inanç vardır. Buna da teslis akidesi denir. Kur'an'da Cenab-ı Vacibu'l Vücud Hazretlerinin reddettiği bu inancın; Allah'ın, Hz. İsa'ya hulul etmesi manasına gelir ki, korkunç derecede bir şirktir. Ama şimdi insanımız öyle mukallid duruma geldi ki, bize ne uzatıyorlarsa, "bu nedir, ne değildir?" diye hiç araştırmadan, önüne ve arkasına bakmadan alıp hemen hayatımıza geçiriyoruz.
Böyle yapınca da, hem manevi değerlerimizle, örfümüzle, adetimizle, geleneğimizle, hem de milli değerlerimizle kabul etsek de etmesek de maalesef ters düşüyoruz.
Her milletin millet olma vasıflarını ortaya çıkartan bir takım değerleri vardır. Bu değerlerin, o millet tarafından yaşanmasına, paylaşılmasına milli değerler diyoruz. Her milletin kendine mahsus milli değeri olur da tarihin en eski bir milleti olan Türk milletinin kendine mahsus bir değeri, milli bir karakteri, endazesi olmaz mı?
Elbette olacaktır. Milletler, bu değerlere sahip olduğu nispette vardır. Bunları kaybettiği nispette de tarih sahnesinden silinmek mecburiyetindedir. Yani siz kendinizi ne kadar kabul ederseniz, şahsiyetiniz o nispette güçlüdür. Ne kadar inkar ederseniz o nispette siz toplumda yoksunuz demektir.
Millet, kendini, kendi değerlerini kabul eden bir birey, bir şahsiyet olarak hayatına devam edebilmeli ki o milletin varlığı söz konusu olabilsin?
Sen, bu değerleri kabul etmiyorsun. Bir başka milletin kimliğine, yani bir başka olgunun kimliğine bürünmek istiyorsun. O zaman asıl değerlerini kaybedersen sen, sen olmaktan çıkarsın. Kimliğine bürünmek istediğin dünyanın bir insanı, bir vatandaşı, bir bireyi olursun. O zaman da sen, sen olmaktan çıkarsın. Millet olmaktan o zaman o millet maalesef mağdur olur.
Bir başka milletin mahkumiyetine, esaretine boyun eğmek mecburiyetinde kalır. Onun için tarihte dikkat ederseniz birçok savaşların asıl sebebi kimlikleri korumak içindir. Öyle değil mi? Yani her ne kadar görünen arazi davaları var ise de işin önünde veya arkasında; hakikatte o milletin kimliğini koruma mücadelesi vardır. Binaenaleyh biz de milli değerlerimize sahip çıkarak başka değerlerin esaretinden kurtulmak mecburiyet ve de mükellefiyetinde olduğumuzu hatırımızdan bir saniye dahi çıkarmamalıyız.
Nedir bu değerler? Bu değerler milletin örfüdür, adetleridir, gelenekleridir. Milletin dilidir, tarihidir, milletin kültürüdür. Milletin maneviyatıdır. Yani dinidir. Şimdi siz bu değerlerden müteşekkil manevi bir kimlik sahibisiniz. "Türk" dendiği zaman bu değerlerin vücuda getirdiği bir şahsiyet vardır. O şahsiyet bütün bunlardan müteşekkil bir kimliktir.
Şimdi sen bunun maneviyatını kırparsan, dilini kırparsan, örfünü kırparsan, adetini kırparsan, hülasa bunun ögelerini dağıtırsan ve bunun yerine başka şeyler ikame etmeye çalışır ve bu değerlere göre bir kimlik ortaya koymaya gayret edersen bu kimlik o zaman Türk kimliği olmaz. Hangi millete benzemek istemişseniz o milletten olursunuz. Zaten hadis-i şerifte bu denmiyor mu?
Allah'ın Sevgilisi onu beyan etmiyor mu? Şimdi biz, kendi kimliğimizi korumak mecburiyetinde ve mükellefiyetindeyiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024