Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın etrafında estirilen fitnelerden bahsetmişken, akademik unvanı hakkında estirilen fitnelerden de bahsedelim.Utanmadan sıkılmadan Sayın Baş'ın Profesörlüğünün sahte olduğunu iddia edenlerin yanında, bunlar yetmezmiş gibi YÖK tarafından da bu unvanı kullanamayacağı hakkında dava açılmıştı. Bu ne garip bir olay ki unvan alınan üniversite ile kısa bir yazışma neticesinde bile öğrenilebilecek bu gerçek, ard niyetliler tarafından çarpıtılmaya çalışılmıştır. YÖK'ün iddiası; mademki Sayın Baş bu unvanı Türk Üniversitelerinden almadı o zaman Türkiye'de bu unvanı kullanamazmış. Bu unvanı kullanmak için mutlaka Türk üniversitelerinden denklik almalıymış. Bu iddia çok sürmeden mahkeme kararıyla reddedilerek beratına karar verilmişti. Saçmalığıyla da tarihe geçecek bu iddianın şekline ve içeriğine bakmak yerine medyanın da desteği ile Sayın Baş'ın akademik unvanı etrafında yıllarca fitne estirilmişti. Dünyanın her yerinden alınan unvan gayet tabi geçerli olacaktır. Türk üniversitelerinin dışında unvan alanların unvanını kabul etmemek gibi saçma bir iddia ne kadar ilmi ne kadar gerçekçi olabilirdi ki? Prof. Dr. Haydar Baş Meltem TV'de yayınlanan, Ekoanaliz programında hakkındaki iddialara cevap verirken Akademik unvanı konusundaki tartışmalarla ilgili şu açıklamaları yaptı: "Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 1999-1460 ve 1999-1380 sayılı kesinleşen kararı. YÖK'ün şikâyeti neticesinde benim akademik unvanımla ilgili yapılan yargılamada verilen kararın sonucu şöyledir: "Dosyadaki belgelerden Bakü Devlet Üniversitesi tarafından profesörlük unvanı verildiği ve Azerbaycan Yüksek Onay komisyonu tarafından onaylandığı görülmektedir.Öte yandan iddia ve savunma her ikisi de Mesaj TV'de yapılan bir programda sanığın bu unvanı kullanmasından başka bir eylemi tarif etmemiştir. Hiçbir yasal düzenleme bu unvanı tarif edilen bir şekilde kullanılmasını engelleyemez. Aksi düşünüldüğünde ülkemizde gerçekleştirilen bilimsel toplantılarda yurt dışından gelen yabancı bilim adamlarının bu unvanı kullanmasının ancak müşteki kurumca Türkiye'de geçerli sayılması halinde mümkün olabileceği gibi bir sonuç ortaya çıkartılması gerekmektedir. Oysa günümüzde böyle bir iddia düşünülmeyeceği gibi zaten 2547 sayılı yasada da böyle bir düzenleme yoktur. Öte yandan TCK'nin 252. maddesine göre bilimsel bir unvan olan profesörlüğün mülki ve asgari bir devlet memurluğu olarak düşünülmesi de mümkün olmadığından sanığın üzerine atılan suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraatına karar verilmiştir. Karar tarihi 12,1999."
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- Çanakkale geçildi mi, geçilmedi mi? / 18.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- Çanakkale geçildi mi, geçilmedi mi? / 18.03.2024