DANIŞTAY'a yönelik saldırının arkasında kim var, sorusuna cevap arayan Türkiye, bu sorunun gerçek cevabını asla bulamayacak. Tıpkı yakın geçmişimizde yaşanan saldırı olaylarında olduğu gibi.
Saldırganın ruhsal yapısını etkileyen sebepleri, Türkiye'nin siyasal iklimini, dış dünyanın hesaplarını, yabancı servislerin fonksiyonunu ve saldırının neden olduğu fotoğrafı sorgulamayan sözde kamuoyu oluşturucularının tetiği kim çektirdi sorusuna vereceği cevap, iki kelimeyle sınırlı kalacaktır derin devlet! Muğlak, yoklanamayan, görünmeyen, dedikodu ekseninde şekillenmiş ve bir elin parmak sayısını geçmeyen üniformalının üzerinden tarif edilen derin devlet avcılığına soyunmuş yazar ve çizerin sonunda geleceği yer iki kelimeyle sınırlı kalıyor. Evet ile hayır arasında cevap yetisine sahip bu insanların, yaşadığımız zamanın ruhuna nüfuz etmeleri mümkün değil. Sebep sonuç ölçeğinde olayları değerlendiremeyen bu insanların, bütüncül bir devlet düşmanlığı histerisine kapılarak ahkam kesmek, hafiyeliğe soyunmak ve bilgi kirliliği oluşturmaktan başka meziyetlerinin olmasını beklemek fuzulidir. Bu zevatın eliyle bilgi kirliliğinin içine çekildiğimiz ve AKP'nin kirliliğin oluşmasında çok büyük katkısının olduğu gerçeği her geçen gün daha da netleşiyor. Saldırganın yakalandığı andan itibaren çeşitli yollarla medyayı yönlendiren bilgi akışının arkasında iktidarın olmadığını kim iddia edebilir. Polisin elindeki bir kısım ham bilgi, soruşturma esnasında, hem de suç teşkil etmesine rağmen dışarıya sızdırılıyor. Buna hiçbir kamu görevlisinin cesaret etmesi mümkün değildir.Mevcut iktidarın bu durumu seçmen devşirmek, Türkiye'yi cepheleştirmek için kullanma gayretine girdiği, CHP'nin de bu sürece katkı sağladığı, anayasal kurumların arasındaki güven krizinin son limitine dayandığı dönemeçteyiz. Türk-Kürt ayrışması ve çatışması için gayret eden çevreler, milletimizin sağduyusu karşısında çaresiz kalınca, laik-antilaik ayrışması ve çatışması arayışına yöneldiler. Bu arayışlarda hiç şüphe yok ki milletin sağduyusu karşısında yok olmaya mahkumdur. Ancak, Türkiye'nin bütünlüğünden sorumlu olan iktidarın ve bunu arzu ettiğini ağzının içinde geveleyen bir kısım zevatın, bu süreçten beslendiğinin ve bu sürece katkı sağladığının altını çizmemiz gerekiyor.Gerginliği ve kırılganlığı tetikleyen iktidarın, devlet düşmanı odakların, kurtarıcı rolüne soyunmuş çetelerin ve bir kısım emperyalist güçlerin oyununa gelmeyen milletimizin, yarı münevverlerin derin devlet hezeyanlarını ciddiye almadığı kesin. Devletin, her biriminde olduğu gibi üniformalı bir kısım mensuplarının arızalı davranışları ve bir kısım sapkının ruhsal durumunun ortaya çıkarmış olduğu saldırganlıkları ölçü alarak devlet düşmanlığı yapmak, ancak art niyetle izah edilebilir. Son söz...Puslu havadan medet umanların ve onlara hizmet eden cetelerin, karanlıkların içine itileceği, milletimizin ise aydınlığa ulaşacağı bir dönemdeyiz. Telaşa mahal yok. Sağduyu ve akıl kazanacaktır. Gürcan Dağdaş/ Tercüman
Saldırganın ruhsal yapısını etkileyen sebepleri, Türkiye'nin siyasal iklimini, dış dünyanın hesaplarını, yabancı servislerin fonksiyonunu ve saldırının neden olduğu fotoğrafı sorgulamayan sözde kamuoyu oluşturucularının tetiği kim çektirdi sorusuna vereceği cevap, iki kelimeyle sınırlı kalacaktır derin devlet! Muğlak, yoklanamayan, görünmeyen, dedikodu ekseninde şekillenmiş ve bir elin parmak sayısını geçmeyen üniformalının üzerinden tarif edilen derin devlet avcılığına soyunmuş yazar ve çizerin sonunda geleceği yer iki kelimeyle sınırlı kalıyor. Evet ile hayır arasında cevap yetisine sahip bu insanların, yaşadığımız zamanın ruhuna nüfuz etmeleri mümkün değil. Sebep sonuç ölçeğinde olayları değerlendiremeyen bu insanların, bütüncül bir devlet düşmanlığı histerisine kapılarak ahkam kesmek, hafiyeliğe soyunmak ve bilgi kirliliği oluşturmaktan başka meziyetlerinin olmasını beklemek fuzulidir. Bu zevatın eliyle bilgi kirliliğinin içine çekildiğimiz ve AKP'nin kirliliğin oluşmasında çok büyük katkısının olduğu gerçeği her geçen gün daha da netleşiyor. Saldırganın yakalandığı andan itibaren çeşitli yollarla medyayı yönlendiren bilgi akışının arkasında iktidarın olmadığını kim iddia edebilir. Polisin elindeki bir kısım ham bilgi, soruşturma esnasında, hem de suç teşkil etmesine rağmen dışarıya sızdırılıyor. Buna hiçbir kamu görevlisinin cesaret etmesi mümkün değildir.Mevcut iktidarın bu durumu seçmen devşirmek, Türkiye'yi cepheleştirmek için kullanma gayretine girdiği, CHP'nin de bu sürece katkı sağladığı, anayasal kurumların arasındaki güven krizinin son limitine dayandığı dönemeçteyiz. Türk-Kürt ayrışması ve çatışması için gayret eden çevreler, milletimizin sağduyusu karşısında çaresiz kalınca, laik-antilaik ayrışması ve çatışması arayışına yöneldiler. Bu arayışlarda hiç şüphe yok ki milletin sağduyusu karşısında yok olmaya mahkumdur. Ancak, Türkiye'nin bütünlüğünden sorumlu olan iktidarın ve bunu arzu ettiğini ağzının içinde geveleyen bir kısım zevatın, bu süreçten beslendiğinin ve bu sürece katkı sağladığının altını çizmemiz gerekiyor.Gerginliği ve kırılganlığı tetikleyen iktidarın, devlet düşmanı odakların, kurtarıcı rolüne soyunmuş çetelerin ve bir kısım emperyalist güçlerin oyununa gelmeyen milletimizin, yarı münevverlerin derin devlet hezeyanlarını ciddiye almadığı kesin. Devletin, her biriminde olduğu gibi üniformalı bir kısım mensuplarının arızalı davranışları ve bir kısım sapkının ruhsal durumunun ortaya çıkarmış olduğu saldırganlıkları ölçü alarak devlet düşmanlığı yapmak, ancak art niyetle izah edilebilir. Son söz...Puslu havadan medet umanların ve onlara hizmet eden cetelerin, karanlıkların içine itileceği, milletimizin ise aydınlığa ulaşacağı bir dönemdeyiz. Telaşa mahal yok. Sağduyu ve akıl kazanacaktır. Gürcan Dağdaş/ Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.