Evet, kaldığımız yerden yazımıza devam ediyoruz.
İlk yazımızda diyette başarının kalıcı beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinden geçtiğinden bahsetmiştik.
Fakat bu değişikliklerin hepsini bir anda yapmaya çalışmak hem bizi çok zorlar hem de kalıcı alışkanlıklar edinmemizi engeller.
İlk başta motivasyonumuz çok yüksek olduğu için, bir gayretle hepsini yapmaya başlar ve bir iki hafta hepsini çok güzel uygularız. Güzel de kilo veririz. Ancak daha sonrasında yavaş yavaş tavizler vermeye başlar ve farkında olmadan eski alışkanlıklarımıza tekrar döneriz. En kötüsü de bakmışız ki verdiğimiz kiloları tekrar almışız hem de verdiğimizden daha fazlasını.
İlk yazımızda 1 hafta boyunca uygulayarak alışkanlık haline getirdiğimiz 3 alışkanlıktan sonra, bu haftaki yeni hedefimiz:
Şeker ve şekerli tatlılar, beyaz ekmek, beyaz pirinç, hamur işi, börek, çörek, pasta, kurabiye ve çikolata tüketimimizi sınırlamak.
Beyaz un, "rafinasyon" işlemleri ile üretiliyor.
Bu işlemler yapılırken buğday tanesinin vitamin ve minerallerden zengin olan "rüşeym" kısmı ile "kepeği" ayrıştırılıyor. Geriye nişasta-karbonhidrat yüklü, posadan, vitamin ve mineralden fakirleşmiş kısmı kalıyor.
Posası azalıp, rafine işlemi ile daha küçük parçacıklara ayrılan beyaz un tıpkı rafine şeker gibi hızla emilip, kana çok hızlı bir şekilde giriyor. Sonuçta kan şekerinde ani dalgalanmalar, pankreastan aşırı insülin salınımı ve sonra da "insülin direnci" dediğimiz tablo ortaya çıkıyor.
İnsülin direnci de iştah artışına ve hızlı kilo alımına sebep oluyor. Bu durumda obezite, şeker hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor.
O zaman beyaz undan uzak duracağız. İşlenmemiş undan yani tam buğday unundan, tam çavdar unundan yapılmış ekmekler tercih edeceğiz.
Ama kilo vermek istiyorsak sağlıklı bile olsa ekmeği sınırlı miktarda tüketmemiz gerekecektir. Günde 2-3 dilimden fazla tüketmemeyi alışkanlık haline getirmemiz gerekir.
Ekmek yerine sağlıklı tahılları, kuru baklagilleri (mercimek, nohut, kuru fasulye gibi) ve yağlı tohumları (ceviz, kavrulmamış fındık, badem, kaju gibi) beslenmemize ilave etmemiz gerekir.
Şeker: İşlenmiş un gibi şeker de vücudumuza benzer ama daha fazla zararlar verir.
Fazla alınan şeker karaciğerde hemen yağa dönüştürülür. Bu yağ kan dolaşımına gönderilir. Böylece obezite ve damar tıkanıklığı gibi hastalıklara sebep olur.
Fazla alınan şeker, fazla insülin salınımına sebep olur. Salgılanan insülin yardımı ile alınan şeker yani glukoz hücre içerisine alınır.
Kanımızda glukoz ne kadar çok artar ise insülin de o oranda artacaktır. Glukozun hücre içerisine girmesine yardımcı olan insülin, yağ hücrelerinin ise bulunduğu yere tutunmasını sağlar. Yani bir yandan kilo artar diğer yandan yağ yakma işlemi durur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, şekeri tamamen hayatımızdan çıkarmak zor olabilir. Bundan dolayı daha fazla olmamak koşulu ile kilo verme döneminde haftada 1 defa, kilo koruma döneminde ise 2 defa tatlı yenilebilir.
Tatlı olarak sütlü ve meyveli tatlılar, dondurma, çikolata olarak bitter çikolatalar tercih edilmelidir.
Unutulmamalıdır ki meyvelerde sağlıklı dahi olsa şeker içerir. Kilo verme döneminde günde 2-3 porsiyondan fazla meyve tüketilmemelidir.
Haftaya görüşmek üzere...
- CEZMİ YURTSEVER: Ermeni soykırım yalanları -1- ‘Zeytun’a Ağıt’ olayının gözyaşı hikâyesidir / 23.04.2024
- HİLMİ SALBAŞ: Neden Bağımsız Türkiye Partisi / 25.03.2024
- DİYETİSYEN FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda tatlı krizlerine son / 20.03.2024
- FATMA ÖZDEMİR: Ramazanda beslenmeye dikkat! / 12.03.2024
- YASEMİN ÖZBEY: Muhalif basına açık mektup! Hâlâ mı? / 29.11.2023
- Fatıma Zehra Aydın: İnancımızı anlamadığımız için Atatürk’ü de anlamadık / 20.08.2023
- Rabia Sümeyye Aydın: Yolsuzluk konusunda da ‘NAS’ olduğunu biliyor muydunuz? / 13.08.2023
- JÜLİDE DOYURUM: ‘Allah dostları aynadır’ / 05.07.2023
- İlyas Güneştekin: Seçim analizi ve BTP lideri Hüseyin Baş / 03.06.2023