Ramazan boyunca yazılarımızı takip eden kardeşlerimiz hatırlayacaklardır, ısrarla Kur'an'ın anlaşılması üzerinde durduk, anlayarak okumamız gerektiğinin altını çizdik ve içinde bulunduğumuz bu mübarek ayın da böyle bir çalışma için büyük bir fırsat olduğunu tekrar tekrar hatırlattık.
Etrafımızdan gözlemlediğimiz kadarıyla; eski alışkanlıklar bu Ramazan'da da tekrar edildi, kadınımız erkeğimiz hatim indirme, mukabele takip etme yarışına girdiler ve belki onlarca hatim yaptılar, mukabele takip ettiler ama anlaşılmayı bekleyen mesajlardan birini dahi açıp okumadılar ve anlamadılar.
Bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi, hacı amcam, elli seneden beri hatim dinliyor, mukabele takip ediyor ama Yaratıcının bu ayetlerde ondan ne istediğini ya da nelerden kaçınmasını istediğini bilmiyor, bilmeden de işte ömür gelip geçiyor.
Kur'an bir hayat kitabıdır, Yüce Yaratıcı tarafından insan için yazılmış bir reçetedir.
Dünyanın hiçbir yerinde bugüne kadar, doktor tarafından yazılmış reçeteyi akşam?sabah, gece?gündüz okuyarak tedavi olan, şifa bulan bir kişi ne gördük ne de duyduk.
On dört asırdan bu yana bu kitaba inananların bu kitabı okumadıklarını söyleyebilir miyiz?
Hayat kitabımızı okuduğumuzu iddia ediyoruz ama bize hayat sunmayı vadettiği halde acınacak halimiz de ortada, öyleyse bir yerde bir kopukluk var.
"Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi amel işlerse, biz ona hoş ve huzurlu bir hayat yaşatırız ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse, ona göre ödüllendireceğiz." (Nahl: 97).
Sürekli okudukları halde, her derde derman sunan bu kitaptan neden istifade edemiyorlar ve perişanlıktan kurtulamıyorlar?
Sahabe neslinin arasında bile şu tür şikayetler olmuş ve rivayetler yolu ile bizlere kadar ulaşmıştır. Sahabenin en bilginlerinden Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Ömer diyorlar ki, bizler Resûlullah zamanında, Kur'an'ı hayatımıza uygulamanın ibadet olduğunu bilir ve öyle yapardık şimdi ise bazıları sadece onu okumanın ibadet olduğunu zannediyorlar.
Sadece okumanın, hele hele hiç anlamadan okumanın ibadet olduğu zannı ise bizim milletimiz arasında ne yazık ki had safhalara ulaşmış.
Kur'an kendini yol gösterici, hidayet rehberi, kalplerdeki hastalıklara şifa kaynağı, hem ferdi hem de toplumsal problemlere çareler sunan, insanlar ve toplumlar arasındaki ihtilafları giderici vasıfları ile tanıtmaktadır ve bütün bu özellikler dikkat edilirse tam bir reçetedir.
Başlığımızdaki soruyu tekrar soralım; reçeteyi okuyarak şifa bulan bir hasta gördünüz mü?
Kur'an karşısındaki bu yanlış tavrımızı neden hala ısrarla devam ettiriyoruz, reçete okunarak şifa bulanamayacağı gibi, anlamadan okunan ve dinlene Kur'an da dertlerimize derman olmayacak, problemlerimize çözüm sunmayacaktır çünkü onunla aramızda maalesef dağlar var.
"Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar." (S'ad: 29). Sadece bu ayetin hikmeti gereği amel edebilmek için anlamak, anlayarak okumak olmazsa olmaz şarttır.
Sadece reçeteyi okuyarak tedavi olmayı ummak, şifa beklemek ayrıca bir hastalıktır ki derhal bu hastalıktan kurtulmamız gerekiyor.
Etrafımızdan gözlemlediğimiz kadarıyla; eski alışkanlıklar bu Ramazan'da da tekrar edildi, kadınımız erkeğimiz hatim indirme, mukabele takip etme yarışına girdiler ve belki onlarca hatim yaptılar, mukabele takip ettiler ama anlaşılmayı bekleyen mesajlardan birini dahi açıp okumadılar ve anlamadılar.
Bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi, hacı amcam, elli seneden beri hatim dinliyor, mukabele takip ediyor ama Yaratıcının bu ayetlerde ondan ne istediğini ya da nelerden kaçınmasını istediğini bilmiyor, bilmeden de işte ömür gelip geçiyor.
Kur'an bir hayat kitabıdır, Yüce Yaratıcı tarafından insan için yazılmış bir reçetedir.
Dünyanın hiçbir yerinde bugüne kadar, doktor tarafından yazılmış reçeteyi akşam?sabah, gece?gündüz okuyarak tedavi olan, şifa bulan bir kişi ne gördük ne de duyduk.
On dört asırdan bu yana bu kitaba inananların bu kitabı okumadıklarını söyleyebilir miyiz?
Hayat kitabımızı okuduğumuzu iddia ediyoruz ama bize hayat sunmayı vadettiği halde acınacak halimiz de ortada, öyleyse bir yerde bir kopukluk var.
"Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi amel işlerse, biz ona hoş ve huzurlu bir hayat yaşatırız ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse, ona göre ödüllendireceğiz." (Nahl: 97).
Sürekli okudukları halde, her derde derman sunan bu kitaptan neden istifade edemiyorlar ve perişanlıktan kurtulamıyorlar?
Sahabe neslinin arasında bile şu tür şikayetler olmuş ve rivayetler yolu ile bizlere kadar ulaşmıştır. Sahabenin en bilginlerinden Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Ömer diyorlar ki, bizler Resûlullah zamanında, Kur'an'ı hayatımıza uygulamanın ibadet olduğunu bilir ve öyle yapardık şimdi ise bazıları sadece onu okumanın ibadet olduğunu zannediyorlar.
Sadece okumanın, hele hele hiç anlamadan okumanın ibadet olduğu zannı ise bizim milletimiz arasında ne yazık ki had safhalara ulaşmış.
Kur'an kendini yol gösterici, hidayet rehberi, kalplerdeki hastalıklara şifa kaynağı, hem ferdi hem de toplumsal problemlere çareler sunan, insanlar ve toplumlar arasındaki ihtilafları giderici vasıfları ile tanıtmaktadır ve bütün bu özellikler dikkat edilirse tam bir reçetedir.
Başlığımızdaki soruyu tekrar soralım; reçeteyi okuyarak şifa bulan bir hasta gördünüz mü?
Kur'an karşısındaki bu yanlış tavrımızı neden hala ısrarla devam ettiriyoruz, reçete okunarak şifa bulanamayacağı gibi, anlamadan okunan ve dinlene Kur'an da dertlerimize derman olmayacak, problemlerimize çözüm sunmayacaktır çünkü onunla aramızda maalesef dağlar var.
"Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar." (S'ad: 29). Sadece bu ayetin hikmeti gereği amel edebilmek için anlamak, anlayarak okumak olmazsa olmaz şarttır.
Sadece reçeteyi okuyarak tedavi olmayı ummak, şifa beklemek ayrıca bir hastalıktır ki derhal bu hastalıktan kurtulmamız gerekiyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024