(dünden devam…)
Resûlullah'ın (s.a.v.) irad ettiği Gadir-i Hum hutbesinin hemen ardından, Hz. Ali'nin (a.s.) konumuyla ilgili tartışmalar başladı.
Sünni El-Halebî'nin eserinden;
"Ben kimin mevlâsı isem Ali de O'nun mevlâsıdır, buyurduğu etrafa yayıldığında, bu haberi duyan Haris bin Numan El-Fahri hemen Medine'ye gelir. Resûlullah (s.a.v.) mescidinde ashabı ile otururken Haris içeri girip şöyle konuşur: 'Ey Muhammed, Sen Allah'tan başka ilah olmadığına ve Senin Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet getirmemizi istedin, bizler de buna razı olduk. Yine Sen beş vakit namaz kılmamızı, Ramazan ayında oruç tutmamızı, mallarımızın zekatını vermemizi, Kâbe'yi haccetmemizi bizlere emrettin, bizler de emrini yerine getirdik. Bütün bunlar Sana yetmiyormuş gibi, şimdi de kalkmış amcanın oğlu Ali'nin elinden tutup demişsin ki: Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Bununla da Ali'yi üzerimize kılıp tafdil edersin. Bu, Senden mi, yoksa Allah'tan mı?' Bu sözlerden gözleri kızaran Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'O'ndan başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki, Ali'nin bu faziletleri Benden değil, Allah'tandır."
Bunun üzerine Hâris kalkıp dedi ki: 'Ey Allah'ım! Şayet Muhammed (s.a.v.) doğruyu söylüyorsa bana gökten bir taş gönder ki, beni şiddetli bir azabın içinde bıraksın.' Allah'a yemin olsun ki daha Haris mescidin kapısına varmadan gökten bir taş başına düşüp dübüründen çıktı. Bunun üzerine Allah şu ayet-i kerimeyi indirdi: Vâki olan bu azabı sail kendisi istedi (Mearic: 1)." (El-Halebî, Siret El-Halebiyye, c. 3 s. 337).
Başka sahabilerde de Gadir-i Hum hutbesini hiçe sayma hâli gözlenmekte idi. Hz. Ali (a.s.) minberin üzerinde iken şöyle buyurmuştur: "Resûlullah'ın (s.a.v.) Gadr-i Hum denilen yerde Benim hakkımda, 'Allah'ım, O'nu kabul edip yardımcı olana Sen de yardımcı ol ve O'nu kabul etmeyip düşmanlık edene Sen de düşman ol' buyurduğunu duyan Allah aşkına ayağa kalkıp şahitlik etsin!"
Hâzır olanlardan bazıları ayağa kalkıp şahit oldular. Minberin altında Enes bin Malik, Berai bin Azib ve Cerir bin Abdullah mevcut idiler fakat hiçbiri ayağa kalkıp şahit olmadı. Hz. Ali (a.s.) sözlerini bir daha tekrarladı, onlar ise oturdukları yerlerinde kaldılar. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurdu: "Ey Allah'ım! Her kim Resûlullah (s.a.v.)'in Benim hakkımda buyurduklarını duyup bildiği halde ayağa kalkıp şahit olmadıysa ona belli olacak bir alamet vermeden bu dünyadan alma."
Sünni Belazurî, Ebu Vail'den şunları nakletmektedir ki: "Enes bin Mâlik cüzam hastalığına tutuldu. Berai bin Azib kör oldu ve Cerir ise sahraya düşüp Hicret'ten önceki haline döndü." (Ahmed bin Yahya, El-Belazurî, Ensabu'l-Eşraf, s. 156) İşte Hz. Fâtıma (a.s.) babası Resûlullah'tan (s.a.v.) Hz. Ali (a.s.) hakkında duyduğu bu hadislere ters hareket edildiği için çok büyük bir tepki vermiştir.
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020