'Sadrazam Paşa, Paris’e davet olundu'
Bu sıralarda, İzmir ve Aydın’daki fecayi-i müessirenin tesiriyle de milletin uyanıklığı ve heyecanı nazar-ı dikkati calip bir dereceye varmıştı
20.05.2025 00:48:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bu sıralarda, İzmir ve Aydın'daki fecayi-i müessirenin tesiriyle de milletin uyanıklığı ve heyecanı nazar-ı dikkati calip bir dereceye varmıştı.
Efkâr-ı milleti muvakkaten uyuşturmak emeliyle olacak, Sadrazam Paşa Paris'e davet olundu. Ferit Paşa'nın riyaseti altında giden heyette milletin itimadı taalluk etmedi, ben de şahsan milletin bu musib şüphesine iştirak ettim.
Millet, giden heyetin programını istizah etti. Bu pek nazik zamanda idi ki Harbiye Nazırı'ndan atideki telgrafı aldım:
"Maiyyet-i âlinizdeki istimbotlardan biriyle hemen buraya teşrifiniz rica olunur. 8 Haziran, Sene 335 Harbiye Nazırı Şevket Turgut"
Bu davetin mana ve mahiyetini anlayamadım, istizah ettim; bir taraftan Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi olan Cevat Paşa'dan da sordum, müşarunileyhten 11 Haziran 1335'te aldığım cevapta "kıymetli bir generalin Anadolu'da seyahati efkâr-ı umumiyeye iyi bir tesir yapmayacağı cihetle İngilizlerin beni talep eylediği" bildiriliyordu.
Bu hakikate vâkıf olunca doğrudan doğruya Zat-ı Akdes-i Hazret-i Padişahî'ye şu maruzatta bulundum:
Büyük milletin ve mukaddes hilafetin imâd-ı sahih ve yegânesi bulunan saltanat-ı hümayûnlarını Cenab-ı Hakk masun-ı âfât buyursun! Şevketpenahım! Memleketin bugün uğradığı âfât-ı tazyik ve tehlike-i inkısam karşısında ancak zat-ı hümâyûnları başta olmak üzere, millî ve mukaddes bir kudretin sayha-i mevcudiyeti, vatanı ve istiklal-i devlet ve milleti ve hanedan-ı celilü'ş-şanınızın altı buçuk asırlık mübeccel tarihini kurtarabilir.
Her tarafça bu içtihat ve kanaat yektadır. En son huzur-ı şahânelerinde şeref musûle mazhar buyurulduğumda İzmir vekayi-i müellimesinden pek mahzun olan kalb-i hümayûnlarının bu nokta-i necata ait ilhamatı bu anda dahi hafıza-ârâ-yı intibahımdır.
Bu ilhamatı izah etmek isterim. İstanbul'dan en son müfarakat edeceğim gün şeref musûle nail olmuştum. Bu esnada zat-ı Hazret-i Padişahî Boğaziçi'nde bulunan İngiliz zırhlılarının, saraya müteveccih olan toplarını göstererek, "görüyorsun dedi, ben artık memleket ve milleti nasıl kurtarmak lazım geleceğini tasavvurda tereddüde duçar oluyorum ve ellerini kaldırarak, inşallah millet mütenebbih ve müteyakkız olur, bu vaziyet-i elîmeden gerek beni ve gerekse kendisini tahlis eder" buyurmuşlardı, binaenaleyh maruzatımda arz etmek istediğim bu ifade-i hümayûnlarıdır.
Dilhah-ı milkdarilerinden mülhem azim ve iman ile vazife-i âcizânemde müdavim bulunuyorum. İrade-i mülukâneleri veçhile Sadrazam Paşa kulunuzu daima mehamm-ı umurda tenvir ve icabatını arz ve tatbik etmekteyim.
Şu bir ay zarfında hemen tekmil Anadolu'yu şahânelerinin vilayât, elviye ve kazalarına ve hudut boylarına kadar olan efkâr ve âmâl-i millete ve tekmil kumandanların ve tabakat-ı memurinin hissiyat ve icraatına vukuf ve nüfuz hâsıl ettim.
Binnetice bariz bir surette tahakkuk ediyor ki: Millet baştan aşağı uyanık olup istiklal-i devlet ve milleti ve hukuk-ı âliye-i saltanat ve hilafeti teyit için kavi bir azim ve iman ile mücehhez bulunuyor.
İstanbul'da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız olduğunu tahayyül edemezdim. Şevketpenahım! Bu evsaf ve vaziyette ve zat-ı akdes-i hümayûnlarına revabıt-ı lâyezâl olan millet-i necibelerine tamamıyla istinat ve bilmukabele bütün manasıyla bu millî ve vicdani kuvvete müzaheret olunur. Son hatt-ı hümayûnları umum milletin azim ve celadetini artırmıştır.
Yalnız şayan-ı dikkat ve teessürdür ki: Bu nezih Anadolu halkı bugünkü hassas devirde bile İstanbul'da cari tehalüf ve münaferet-i efkârdan ve ihtirasat-ı fitnekâriden pek müteezzi bulunuyorlar.
Filhakika İstanbul muhitinin tefessuha müsait ahlakı ve bundan istifadeyi bilen ecnebiler devlet ve milletin imhası ve devlet ve millete ve padişahına sadakat ve fedakâriyle hizmet kabiliyetinde olanların ortadan kaldırılması için pek ileri gitmek cüretini gösteriyorlar.
Şevketmeâbım! Hatır-ı nişan-ı milkdârileri olacaktır ki: vezaif-i mevduamın ifası sırasında ecnebilerin ve bazı erbab-ı mefsedetin mutlaka tezvirat ve mümanaatı ihtimalini daha Dersaadet'te cezm ile bunu maruzatım meyanında ihsasa çalışmış ve bilhassa Sadrazam Paşa ile bazı rical-i mühimme-i devlete, pek açık olarak teşrih ve böyle vaziyetler karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki paşaların akıbetine giremeyeceğimi ilave eylemiştim.
İşte vicdan-ı millîdeki intibahat-ı ciddiye ve tecelliyat-ı cedide-i menfaati istilacuyânelerine münafi gören İngilizler ve vatanın zararına da olsa İngilizlere mümaşatı meslek edinen zayıf seciyeliler bu kere âcizlerini biliğfal İstanbul'a celbe teşebbüs ediyorlar.
Hakan-ı celilü'ş-şanına, milletine, vatanına sadık ve bu uğurda ölümleri istihkar ile meluf kulları gibi bir kumandandan elbette hukuk-ı saltanat-ı hümayûnlarının ve milletin beka ve mevcudiyetinin düşmanı olanlara mümaşatkarlık beklenemezdi.
Binaenaleyh abd-i memlukleri bittabi, Malta'ya gitmek veyahut en hafif olarak hâl-i adalete mahkûm edilmek gibi ihtimaller karşısında bırakıldım ve bittabi, buna muvafakatta mazurum ve eğer icbar edilirsem memuriyet-i âcizânemden istifa ederek kemakân Anadolu'da ve sîne-i millette kalacağım ve vezaif-i vataniyeme bu kere daha sarih hatvelerle devam edeceğim.
Ta ki millet mazhar-ı istiklal ve saltanat ve hilafet-i muazzama-i hümayûnları masun-ı indiras olsun, lâyezâl sadakat-i abidânemin daima mütezayit olduğuna itimad-ı şahânelerini arz ve istirhama mücaseret eylerim. 3'üncü Ordu Müfettişi Fahr-i Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mustafa Kemal"
Tekmil milletin vaziyetini idrak ile mukadderatına bizzat hâkim olmağa azmettiğini anlamıştım. Millet ve memleketin hâl ü vaziyetini derpiş ve hukukunu muhafaza ve müdafaa eylemek üzere her türlü tesir ve murakabeden azade bir heyet-i milliyenin vücudunu elzem gördüm.
Bunun için icap edenlerle müzakere ve muhabere ederek Sivas'ta umumi bir millet kongresi akdini kararlaştırdık. Büyük ve kanlı tehlikelere karşı daha ziyade temasta bulunan vilayât-ı şarkiyemiz zaten Erzurum'da mezkûr vilayât namına aynı maksat altında bir kongre akdine teşebbüs eylemişti. Sivas Kongresi için mahrem bir beyanname ve mektubu tamim ettim.
Bu mektup ve beyanname malum-ı âlileridir. Bu esnada Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri'ne ait telgrafnamelerin keşide edilmemesi hakkında Posta ve Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından posta ve telgraf müdürlerine bir emir verildiği haber alındı.
Vatanın esarette bulunduğu bu tarihî anlarda sadâ-yı milleti ismaa yegâne vasıta olan bîtaraf ve sırf millî teşkilatın men-i muhaberesine intisar etmenin millete karşı büyük bir cinayet ve hıyanet ve İslâmiyet'e karşı en azîm bir günah olduğu bedihi idi.
Bu hainâne teşebbüsün derhâl önüne geçmeği vicdani bir vazife addettim ve tamimen her tarafa icap eden emirleri verdim. Keyfiyeti Zat-ı Hazret-i Padişahî'ye arz ettim ve Makam-ı Sadaret'e ve Harbiye Nezareti'ne ve aynen Posta Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi'ne de yazdım.
24 Haziran 1335 tarihinde dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey'in de bir tamiminden haberdar edildim, bu tamimde:
"Hakşikenâne ve gasıbâne ve gaddarâne işgallerden ne derece müteessir olursa olsun hükûmet ne Yunanistan ve ne de kimse ile bu esnada harp ve darbe tutuşamaz. Paris'teki konferansa giden murahhaslarımızın şimdiye kadar eczayı asliye-i vatanı kurtaracaklarına ümidimiz günden güne artmaktadır. Esbab-ı müdafaa hazırlayanları men ediniz, haklarında insafsızca davranınız! Bunlar eski düşmanlarımızdır, işleri bozulmak üzere iken yeniden düzelmesine meydan vermeyin!" denilmekte idi.
Ali Kemal Bey'in de bu teşebbüsünün önüne geçtim; bu münasebetle Atebe-i Ulyâ-yı Cenab-ı Padişahî'ye şu maruzatta bulundum:
"Dâhiliye Nazırı Bey, 18 Haziran 1335 tarihli vilayâta neşrettiği şifreli bir tamimde Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye istihzaratını şiddetle men ediyor. Pek hazin ve müessiftir ki aynı tarihte Posta ve Telgraf Müdir-i Umumisi de sadâ-yı milleti boğmaya matuf gafilâne ve derhâl akamet ve nedamete mahkûm bir telgraf neşreylemişti.
Şevketpenahım! Bilfiil vaki bugünkü tehlike-i inkısam karşısında başında makam-ı akdes-i saltanat-ı hümayûnları olmak üzere mukaddesatını tahlis ve muhafazaya azmetmiş olan millet-i necibelerini böyle hasis ve hatarnâk bir zihniyetle inkâr kudretine tevessül etmek tarihin ve vicdan-ı millînin hiçbir zaman affedemeyeceği hadisattandır.
Gerçi böyle bir zihniyetin hiçbir yerde cây-i kabul ve tatbik bulmadığını maaşşükran arz eylerim. Fakat millet-i necibelerine ve vatan ve devletin tarihine karşı reva görülen bu muameleler mukadderat ile pek zalimâne bir istihza oluyor.
Bu hadisat müteheyyiç olan enzar ve efkâr-ı millete şayi oldukça hükûmet-i merkeziyeye itimatsızlık göstermek gibi fena avakıbı ihzar edeceğinde şüphe yoktur, arz-ı keyfiyete mücaseret eylerken tazimat-ı ubudiyetkârânemi de teyit eylediğim muhât-ilm-i âli buyuruldukta ferman.
3'üncü Ordu Müfettişi Fahr-i Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mustafa Kemal" (Atatürk söylem ve demeçler eserinden)
Efkâr-ı milleti muvakkaten uyuşturmak emeliyle olacak, Sadrazam Paşa Paris'e davet olundu. Ferit Paşa'nın riyaseti altında giden heyette milletin itimadı taalluk etmedi, ben de şahsan milletin bu musib şüphesine iştirak ettim.
Millet, giden heyetin programını istizah etti. Bu pek nazik zamanda idi ki Harbiye Nazırı'ndan atideki telgrafı aldım:
"Maiyyet-i âlinizdeki istimbotlardan biriyle hemen buraya teşrifiniz rica olunur. 8 Haziran, Sene 335 Harbiye Nazırı Şevket Turgut"
Bu davetin mana ve mahiyetini anlayamadım, istizah ettim; bir taraftan Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi olan Cevat Paşa'dan da sordum, müşarunileyhten 11 Haziran 1335'te aldığım cevapta "kıymetli bir generalin Anadolu'da seyahati efkâr-ı umumiyeye iyi bir tesir yapmayacağı cihetle İngilizlerin beni talep eylediği" bildiriliyordu.
Bu hakikate vâkıf olunca doğrudan doğruya Zat-ı Akdes-i Hazret-i Padişahî'ye şu maruzatta bulundum:
Büyük milletin ve mukaddes hilafetin imâd-ı sahih ve yegânesi bulunan saltanat-ı hümayûnlarını Cenab-ı Hakk masun-ı âfât buyursun! Şevketpenahım! Memleketin bugün uğradığı âfât-ı tazyik ve tehlike-i inkısam karşısında ancak zat-ı hümâyûnları başta olmak üzere, millî ve mukaddes bir kudretin sayha-i mevcudiyeti, vatanı ve istiklal-i devlet ve milleti ve hanedan-ı celilü'ş-şanınızın altı buçuk asırlık mübeccel tarihini kurtarabilir.
Her tarafça bu içtihat ve kanaat yektadır. En son huzur-ı şahânelerinde şeref musûle mazhar buyurulduğumda İzmir vekayi-i müellimesinden pek mahzun olan kalb-i hümayûnlarının bu nokta-i necata ait ilhamatı bu anda dahi hafıza-ârâ-yı intibahımdır.
Bu ilhamatı izah etmek isterim. İstanbul'dan en son müfarakat edeceğim gün şeref musûle nail olmuştum. Bu esnada zat-ı Hazret-i Padişahî Boğaziçi'nde bulunan İngiliz zırhlılarının, saraya müteveccih olan toplarını göstererek, "görüyorsun dedi, ben artık memleket ve milleti nasıl kurtarmak lazım geleceğini tasavvurda tereddüde duçar oluyorum ve ellerini kaldırarak, inşallah millet mütenebbih ve müteyakkız olur, bu vaziyet-i elîmeden gerek beni ve gerekse kendisini tahlis eder" buyurmuşlardı, binaenaleyh maruzatımda arz etmek istediğim bu ifade-i hümayûnlarıdır.
Dilhah-ı milkdarilerinden mülhem azim ve iman ile vazife-i âcizânemde müdavim bulunuyorum. İrade-i mülukâneleri veçhile Sadrazam Paşa kulunuzu daima mehamm-ı umurda tenvir ve icabatını arz ve tatbik etmekteyim.
Şu bir ay zarfında hemen tekmil Anadolu'yu şahânelerinin vilayât, elviye ve kazalarına ve hudut boylarına kadar olan efkâr ve âmâl-i millete ve tekmil kumandanların ve tabakat-ı memurinin hissiyat ve icraatına vukuf ve nüfuz hâsıl ettim.
Binnetice bariz bir surette tahakkuk ediyor ki: Millet baştan aşağı uyanık olup istiklal-i devlet ve milleti ve hukuk-ı âliye-i saltanat ve hilafeti teyit için kavi bir azim ve iman ile mücehhez bulunuyor.
İstanbul'da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız olduğunu tahayyül edemezdim. Şevketpenahım! Bu evsaf ve vaziyette ve zat-ı akdes-i hümayûnlarına revabıt-ı lâyezâl olan millet-i necibelerine tamamıyla istinat ve bilmukabele bütün manasıyla bu millî ve vicdani kuvvete müzaheret olunur. Son hatt-ı hümayûnları umum milletin azim ve celadetini artırmıştır.
Yalnız şayan-ı dikkat ve teessürdür ki: Bu nezih Anadolu halkı bugünkü hassas devirde bile İstanbul'da cari tehalüf ve münaferet-i efkârdan ve ihtirasat-ı fitnekâriden pek müteezzi bulunuyorlar.
Filhakika İstanbul muhitinin tefessuha müsait ahlakı ve bundan istifadeyi bilen ecnebiler devlet ve milletin imhası ve devlet ve millete ve padişahına sadakat ve fedakâriyle hizmet kabiliyetinde olanların ortadan kaldırılması için pek ileri gitmek cüretini gösteriyorlar.
Şevketmeâbım! Hatır-ı nişan-ı milkdârileri olacaktır ki: vezaif-i mevduamın ifası sırasında ecnebilerin ve bazı erbab-ı mefsedetin mutlaka tezvirat ve mümanaatı ihtimalini daha Dersaadet'te cezm ile bunu maruzatım meyanında ihsasa çalışmış ve bilhassa Sadrazam Paşa ile bazı rical-i mühimme-i devlete, pek açık olarak teşrih ve böyle vaziyetler karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki paşaların akıbetine giremeyeceğimi ilave eylemiştim.
İşte vicdan-ı millîdeki intibahat-ı ciddiye ve tecelliyat-ı cedide-i menfaati istilacuyânelerine münafi gören İngilizler ve vatanın zararına da olsa İngilizlere mümaşatı meslek edinen zayıf seciyeliler bu kere âcizlerini biliğfal İstanbul'a celbe teşebbüs ediyorlar.
Hakan-ı celilü'ş-şanına, milletine, vatanına sadık ve bu uğurda ölümleri istihkar ile meluf kulları gibi bir kumandandan elbette hukuk-ı saltanat-ı hümayûnlarının ve milletin beka ve mevcudiyetinin düşmanı olanlara mümaşatkarlık beklenemezdi.
Binaenaleyh abd-i memlukleri bittabi, Malta'ya gitmek veyahut en hafif olarak hâl-i adalete mahkûm edilmek gibi ihtimaller karşısında bırakıldım ve bittabi, buna muvafakatta mazurum ve eğer icbar edilirsem memuriyet-i âcizânemden istifa ederek kemakân Anadolu'da ve sîne-i millette kalacağım ve vezaif-i vataniyeme bu kere daha sarih hatvelerle devam edeceğim.
Ta ki millet mazhar-ı istiklal ve saltanat ve hilafet-i muazzama-i hümayûnları masun-ı indiras olsun, lâyezâl sadakat-i abidânemin daima mütezayit olduğuna itimad-ı şahânelerini arz ve istirhama mücaseret eylerim. 3'üncü Ordu Müfettişi Fahr-i Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mustafa Kemal"
Tekmil milletin vaziyetini idrak ile mukadderatına bizzat hâkim olmağa azmettiğini anlamıştım. Millet ve memleketin hâl ü vaziyetini derpiş ve hukukunu muhafaza ve müdafaa eylemek üzere her türlü tesir ve murakabeden azade bir heyet-i milliyenin vücudunu elzem gördüm.
Bunun için icap edenlerle müzakere ve muhabere ederek Sivas'ta umumi bir millet kongresi akdini kararlaştırdık. Büyük ve kanlı tehlikelere karşı daha ziyade temasta bulunan vilayât-ı şarkiyemiz zaten Erzurum'da mezkûr vilayât namına aynı maksat altında bir kongre akdine teşebbüs eylemişti. Sivas Kongresi için mahrem bir beyanname ve mektubu tamim ettim.
Bu mektup ve beyanname malum-ı âlileridir. Bu esnada Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri'ne ait telgrafnamelerin keşide edilmemesi hakkında Posta ve Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından posta ve telgraf müdürlerine bir emir verildiği haber alındı.
Vatanın esarette bulunduğu bu tarihî anlarda sadâ-yı milleti ismaa yegâne vasıta olan bîtaraf ve sırf millî teşkilatın men-i muhaberesine intisar etmenin millete karşı büyük bir cinayet ve hıyanet ve İslâmiyet'e karşı en azîm bir günah olduğu bedihi idi.
Bu hainâne teşebbüsün derhâl önüne geçmeği vicdani bir vazife addettim ve tamimen her tarafa icap eden emirleri verdim. Keyfiyeti Zat-ı Hazret-i Padişahî'ye arz ettim ve Makam-ı Sadaret'e ve Harbiye Nezareti'ne ve aynen Posta Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi'ne de yazdım.
24 Haziran 1335 tarihinde dâhiliye Nazırı Ali Kemal Bey'in de bir tamiminden haberdar edildim, bu tamimde:
"Hakşikenâne ve gasıbâne ve gaddarâne işgallerden ne derece müteessir olursa olsun hükûmet ne Yunanistan ve ne de kimse ile bu esnada harp ve darbe tutuşamaz. Paris'teki konferansa giden murahhaslarımızın şimdiye kadar eczayı asliye-i vatanı kurtaracaklarına ümidimiz günden güne artmaktadır. Esbab-ı müdafaa hazırlayanları men ediniz, haklarında insafsızca davranınız! Bunlar eski düşmanlarımızdır, işleri bozulmak üzere iken yeniden düzelmesine meydan vermeyin!" denilmekte idi.
Ali Kemal Bey'in de bu teşebbüsünün önüne geçtim; bu münasebetle Atebe-i Ulyâ-yı Cenab-ı Padişahî'ye şu maruzatta bulundum:
"Dâhiliye Nazırı Bey, 18 Haziran 1335 tarihli vilayâta neşrettiği şifreli bir tamimde Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye istihzaratını şiddetle men ediyor. Pek hazin ve müessiftir ki aynı tarihte Posta ve Telgraf Müdir-i Umumisi de sadâ-yı milleti boğmaya matuf gafilâne ve derhâl akamet ve nedamete mahkûm bir telgraf neşreylemişti.
Şevketpenahım! Bilfiil vaki bugünkü tehlike-i inkısam karşısında başında makam-ı akdes-i saltanat-ı hümayûnları olmak üzere mukaddesatını tahlis ve muhafazaya azmetmiş olan millet-i necibelerini böyle hasis ve hatarnâk bir zihniyetle inkâr kudretine tevessül etmek tarihin ve vicdan-ı millînin hiçbir zaman affedemeyeceği hadisattandır.
Gerçi böyle bir zihniyetin hiçbir yerde cây-i kabul ve tatbik bulmadığını maaşşükran arz eylerim. Fakat millet-i necibelerine ve vatan ve devletin tarihine karşı reva görülen bu muameleler mukadderat ile pek zalimâne bir istihza oluyor.
Bu hadisat müteheyyiç olan enzar ve efkâr-ı millete şayi oldukça hükûmet-i merkeziyeye itimatsızlık göstermek gibi fena avakıbı ihzar edeceğinde şüphe yoktur, arz-ı keyfiyete mücaseret eylerken tazimat-ı ubudiyetkârânemi de teyit eylediğim muhât-ilm-i âli buyuruldukta ferman.
3'üncü Ordu Müfettişi Fahr-i Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mustafa Kemal" (Atatürk söylem ve demeçler eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.