'Safradaki taş küçüldükçe ameliyat kaçınılmaz oluyor'
Safra kesesi hastalıklarının çoğu kez belirti vermeden ilerlediğini belirten Prof. Dr. Yavuz Selim Sarı, özellikle taşların küçük olması halinde ameliyatın gerekli olabildiğini vurguladı. Prof. Dr. Sarı, ameliyat sonrası yaşanan sorunlara da değindi
26.09.2025 12:59:00
İHA
İHA





Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Selim Sarı, safra kesesinde taş ve iltihabın çoğunlukla bir arada meydana geldiğini belirterek, "Hasta başka bir sebeple doktora gittiğinde doktorun yaptığı muayenede tesadüfen taş bulunabiliyor" dedi. "Safra kesesinde eğer taş varsa burada ameliyat artık gerekiyor" diyen Prof. Dr. Sarı, ameliyat kararının hastanın durumuna göre alındığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Hastalıklar her bireyde farklı şekilde seyredebiliyor. Bu yüzden safra kesesi taşı olan kişileri de ayrı ayrı değerlendirmemiz lazım. Hasta gençse ve beklenen yaşam süresi ileri derecede uzunsa bu durumda ameliyat gerekiyor. Ancak hastada yandaş hastalıklar varsa, anestezi almasına engel olacak durumlar varsa, hastanın ileri derecede kan hastalıkları ya da başka hastalığı varsa bu durumda mutlaka ameliyat etmek gerekmiyor. Kimin ameliyat olup, kimin olmayacağını bireylere özel değerlendirmek gerekiyor."
İleri derecede sirozu, hematolojik hastalığı, ileri derecede kalp yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, kronik akciğer hastalıkları olan hastalarda ameliyatın riskli olduğunu belirten Sarı, "Hastada ne gibi şikayetler var, safra kesesini almak zorunda mıyız, almasak da bu hasta yaşamını devam ettirebilir mi, hastaya ne tür zararlar verebilir, öncelikle bunun muhasebesini yapıyoruz. Eğer safra kesesinde taş kalırsa ve daha fazla zarar veriyorsa riskleri anlatıp, her türlü tedbiri alıp ameliyat ediyoruz" dedi.
"Küçük boyuttaki taşlar safra kanalına düşebilir"
Safra kesesinde küçük boyuttaki taşların daha tehlikeli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz Selim Sarı, "Küçük boyuttaki taşlar daha riskli. Çünkü ana safra kanalına düşme riski ve orayı tıkama, pankreasta iltihap yapma riski var. Böyle bir tablo gelişirse birtakım invaziv müdahalelerle ağızdan girilen bir endoskopla safranın on iki parmak bağırsağından açıldığı yere gidip, bulup, orayı genişletmek ve buradaki taşı çıkartmak gerekiyor. Bu da hasta için ilave bir risk taşıyor. Yani safra kesesinde çok sayıda küçük taşların olması, büyükçe tek bir taşın olmasından daha riskli bir durum" ifadelerini kullandı.
Ameliyat sonrası sürece de değinen Prof. Dr. Sarı, "Ameliyat sonrası safra sürekli bağırsağa akıyor. Buna bağlı olarak bazı hastalarımızda şişkinlik, hazımsızlık gibi birtakım sindirim bozuklukları olabiliyor ama çok önemli şikayetler değil. Çok özel tedaviler uygulamak gerekmiyor. Basit bazı ilaçlarla bunları düzeltiyoruz ve hasta rahat yaşamına devam ediyor. Safra kesesinin alınmış olması hastaya ilave bir zorluk getirmiyor" dedi.
"Hastalıklar her bireyde farklı şekilde seyredebiliyor. Bu yüzden safra kesesi taşı olan kişileri de ayrı ayrı değerlendirmemiz lazım. Hasta gençse ve beklenen yaşam süresi ileri derecede uzunsa bu durumda ameliyat gerekiyor. Ancak hastada yandaş hastalıklar varsa, anestezi almasına engel olacak durumlar varsa, hastanın ileri derecede kan hastalıkları ya da başka hastalığı varsa bu durumda mutlaka ameliyat etmek gerekmiyor. Kimin ameliyat olup, kimin olmayacağını bireylere özel değerlendirmek gerekiyor."
İleri derecede sirozu, hematolojik hastalığı, ileri derecede kalp yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, kronik akciğer hastalıkları olan hastalarda ameliyatın riskli olduğunu belirten Sarı, "Hastada ne gibi şikayetler var, safra kesesini almak zorunda mıyız, almasak da bu hasta yaşamını devam ettirebilir mi, hastaya ne tür zararlar verebilir, öncelikle bunun muhasebesini yapıyoruz. Eğer safra kesesinde taş kalırsa ve daha fazla zarar veriyorsa riskleri anlatıp, her türlü tedbiri alıp ameliyat ediyoruz" dedi.
"Küçük boyuttaki taşlar safra kanalına düşebilir"
Safra kesesinde küçük boyuttaki taşların daha tehlikeli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz Selim Sarı, "Küçük boyuttaki taşlar daha riskli. Çünkü ana safra kanalına düşme riski ve orayı tıkama, pankreasta iltihap yapma riski var. Böyle bir tablo gelişirse birtakım invaziv müdahalelerle ağızdan girilen bir endoskopla safranın on iki parmak bağırsağından açıldığı yere gidip, bulup, orayı genişletmek ve buradaki taşı çıkartmak gerekiyor. Bu da hasta için ilave bir risk taşıyor. Yani safra kesesinde çok sayıda küçük taşların olması, büyükçe tek bir taşın olmasından daha riskli bir durum" ifadelerini kullandı.
Ameliyat sonrası sürece de değinen Prof. Dr. Sarı, "Ameliyat sonrası safra sürekli bağırsağa akıyor. Buna bağlı olarak bazı hastalarımızda şişkinlik, hazımsızlık gibi birtakım sindirim bozuklukları olabiliyor ama çok önemli şikayetler değil. Çok özel tedaviler uygulamak gerekmiyor. Basit bazı ilaçlarla bunları düzeltiyoruz ve hasta rahat yaşamına devam ediyor. Safra kesesinin alınmış olması hastaya ilave bir zorluk getirmiyor" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.