27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlandı. Törenler, ödüller...
Bence bu alanda en büyük ödülü AKP hak ediyor.
Siyasal iktidarı tiyatroya çeviren, orta oyuncularıyla pek çok yerde sahne alan AKP, bu dalda ünlenmiş gerçek sanatçıları bile geride bırakmıştır.
Hep “benim” diyen AKP kadrosu, tiyatroda kendisine rakip gördüğü Levent Kırca, Müjdat Gezen’e bile televizyon kanallarını dar getirmiştir.
Ne yapsın gerçek sanatçılar?
Onlar da, inadına tiyatro diyen iktidara karşı “inadına sanat” diyerek kıyama kalktı.
Sergilenen oyunlara bakalım:
Siyaset sahnesinde bu arkadaşların pek zorlandıkları söylenemez. ABD ekseninde, yabancılar tarafından kaleme alınmış metinler uyarlanıyordu. Son perdede bir eski ABD tasarımını hatırlamamak mümkün mü?
Oyun kurucu Obama ile “hemfikir” olan Erdoğan Kore’de başbaşa verdi. Konu, ağırlıklı olarak Suriye idi. Kore buluşması bizi 1950 yılına götürdü. O yılda ABD’nin yayılmacı emellerine Türk askeri alet edilmiş, Kore’de nice evladımız hayatını kaybetmişti. Şimdi de benzer oyun Kore’de yazılmış ama sahneleneceği mekan Suriye. Dileğimiz, dualarımız askerimiz için Suriye ikinci bir Kore olmasın.
Bir başka sahne Hukuk...
Hukukun en başta gelen kurumu Yargıdır. Burada da iktidar projeleri öndedir. Sözü buradan, tutuklu yargılanan, silahlı çete reisi yakıştırılan, eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’a bırakalım.
Sözü bıraktık ama Başbuğ, savunma yapmam dedi ve duruşma salonunu terketti.
Gerekçesi acı ve de düşündürücüdür. İşte Paşanın sözleri: “Bu iddialarla suçlanmak sadece yetersizliğin bir komedisidir”.
Paşa’nın da cuk oturan sözleriydi bu. Komedileri bile yetersizdi.
Savunmaların ve de savunmanların (avukatların) cezalandırılması hayal edilmesi dahi mümkün olmayan yargı adaletinde bu, AKP’nin epik tiyatrosunda sahnelenebiliyordu.
Tiyatroyu da beceremeyen bu sahne patronlarına bir çift sözümüz var:
Bırakın, tiyatroyu gerçek sanatçılar yapsın.
Siz de, siyaseti doğru dürüst, hak ettiği konuma oturtarak yapın ki, sizi de alkışlayalım, gerçek sanatı ve sanatçıları alkışladığımız gibi.
Siyasetçinin kumaşı defolu ise, gerek toplum hayatımızda, gerekse yaşamımızda ve yaşantılarımızda gördüğümüz ve hissettiğimiz pek çok aksaklık, terslik, pişmanlık üstüste gelir.
Hiç kimse hele hele siyasetçi, karşısındakine “üstün ben” penceresinden bakmamalı, “kişiliksiz ben” de olmamalıdır.
Yine siyasete yön verenler, insanı, insan haklarını, insana bağlı değerleri karşılarına almamalıdır.
Ve de hoşgörü bu işin olmazsa olmazıdır.
İnsana, insan haklarını, insana bağlı değerleri öğretebilirsiniz ama hoşgörü öğretilemez.
Hamurunuzda bu varsa vardır: yoksa, taşıma suyla değirmeni döndüremezsiniz.
Hoşgörü, “adalet”i çağrıştırıyor.
Adalet en genel tanımlamayla hakkın, hak kavramının yaşama hakim olmasıdır ve bu da her insana hak ettiğinin verilmesidir. Bu anlayıştan hareket edersek, “hoşgörü”, bir insanın, kendisinin dışında birilerinin de olduğunun farkına ve bilincine varmasıdır, diyebiliriz.
Karşısındakini taraf olarak bile hesaba katmayan siyaset erbabına sesleniyoruz: biraz hoşgörü!
Bence bu alanda en büyük ödülü AKP hak ediyor.
Siyasal iktidarı tiyatroya çeviren, orta oyuncularıyla pek çok yerde sahne alan AKP, bu dalda ünlenmiş gerçek sanatçıları bile geride bırakmıştır.
Hep “benim” diyen AKP kadrosu, tiyatroda kendisine rakip gördüğü Levent Kırca, Müjdat Gezen’e bile televizyon kanallarını dar getirmiştir.
Ne yapsın gerçek sanatçılar?
Onlar da, inadına tiyatro diyen iktidara karşı “inadına sanat” diyerek kıyama kalktı.
Sergilenen oyunlara bakalım:
Siyaset sahnesinde bu arkadaşların pek zorlandıkları söylenemez. ABD ekseninde, yabancılar tarafından kaleme alınmış metinler uyarlanıyordu. Son perdede bir eski ABD tasarımını hatırlamamak mümkün mü?
Oyun kurucu Obama ile “hemfikir” olan Erdoğan Kore’de başbaşa verdi. Konu, ağırlıklı olarak Suriye idi. Kore buluşması bizi 1950 yılına götürdü. O yılda ABD’nin yayılmacı emellerine Türk askeri alet edilmiş, Kore’de nice evladımız hayatını kaybetmişti. Şimdi de benzer oyun Kore’de yazılmış ama sahneleneceği mekan Suriye. Dileğimiz, dualarımız askerimiz için Suriye ikinci bir Kore olmasın.
Bir başka sahne Hukuk...
Hukukun en başta gelen kurumu Yargıdır. Burada da iktidar projeleri öndedir. Sözü buradan, tutuklu yargılanan, silahlı çete reisi yakıştırılan, eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’a bırakalım.
Sözü bıraktık ama Başbuğ, savunma yapmam dedi ve duruşma salonunu terketti.
Gerekçesi acı ve de düşündürücüdür. İşte Paşanın sözleri: “Bu iddialarla suçlanmak sadece yetersizliğin bir komedisidir”.
Paşa’nın da cuk oturan sözleriydi bu. Komedileri bile yetersizdi.
Savunmaların ve de savunmanların (avukatların) cezalandırılması hayal edilmesi dahi mümkün olmayan yargı adaletinde bu, AKP’nin epik tiyatrosunda sahnelenebiliyordu.
Tiyatroyu da beceremeyen bu sahne patronlarına bir çift sözümüz var:
Bırakın, tiyatroyu gerçek sanatçılar yapsın.
Siz de, siyaseti doğru dürüst, hak ettiği konuma oturtarak yapın ki, sizi de alkışlayalım, gerçek sanatı ve sanatçıları alkışladığımız gibi.
Siyasetçinin kumaşı defolu ise, gerek toplum hayatımızda, gerekse yaşamımızda ve yaşantılarımızda gördüğümüz ve hissettiğimiz pek çok aksaklık, terslik, pişmanlık üstüste gelir.
Hiç kimse hele hele siyasetçi, karşısındakine “üstün ben” penceresinden bakmamalı, “kişiliksiz ben” de olmamalıdır.
Yine siyasete yön verenler, insanı, insan haklarını, insana bağlı değerleri karşılarına almamalıdır.
Ve de hoşgörü bu işin olmazsa olmazıdır.
İnsana, insan haklarını, insana bağlı değerleri öğretebilirsiniz ama hoşgörü öğretilemez.
Hamurunuzda bu varsa vardır: yoksa, taşıma suyla değirmeni döndüremezsiniz.
Hoşgörü, “adalet”i çağrıştırıyor.
Adalet en genel tanımlamayla hakkın, hak kavramının yaşama hakim olmasıdır ve bu da her insana hak ettiğinin verilmesidir. Bu anlayıştan hareket edersek, “hoşgörü”, bir insanın, kendisinin dışında birilerinin de olduğunun farkına ve bilincine varmasıdır, diyebiliriz.
Karşısındakini taraf olarak bile hesaba katmayan siyaset erbabına sesleniyoruz: biraz hoşgörü!
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023