İsrail ve Filistin arasında barışı tesis etmek adına ortaya atılan Yol Haritası, beklenmedik olay ve gelişmelere kapı aralıyor.
Yol Haritası neleri öngörüyor: İsrail - Filistin yönetimleri karşılıklı ilişkilerde söylevlerini yumuşatacaklar. İsrail ordusu son yıllarda işgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek, mülteci kamplarına yönelik şiddeti dondurarak, yeni yerleşim alanları açmaktan vazgeçek. Filistin yönetimi ise muhalif eylemlerde bulunmayı bırakarak, içerideki İsrail muhalefetini yumuşatacak, İsrail'le masabaşı turları artıracak. Nihai aşama olarak görülen 2005'te de devlet kurabilme yetisine ulaşacak.
ABD, AB, Rusya ve BM'nin hazırlamış olduğu Yol Haritası, özünde sağlam ve mantıklı maddeler içeriyor. Her iki tarafın marjinal unsurlar hariç siyasa yapıcıları, kendilerine sunulan bu planı okeyliyor. Harita, İsrail ve Filistin'e Barak-Arafat döneminde yaşanan sıcak ilişkilere benzer bir zemin sunuyor.
Filistin'in ilk Başbakanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen) ve Filistin Parlamentosu Yol Haritası'na paralel olarak ikili ilişkilere ivme verdiler.
Gerek Filistin meclis temsilcileri , gerekse Başbakan Abbas ve Arafat batılı kurum ve ülke temsilcileriyle sık sık biraraya gelerek barış adına müzakerelerde bulunuyorlar.
2005 takvimli devlet vaadinin Filistinliler'e barış ve huzur getireceği kanaatini taşıyan Filistin Hükümeti, marjinal olarak tanımlanan bazı örgütleri frenlemiş bulunuyor.
Tek taraflı alınan bu kadar, anlamlı olduğu kadar da umut verici.
Buraya kadar herşey normal. Ama; İsrail cephesinde durum farklı.
Filistin'in eylemlerine devam edeceği paranoyasına saplanan İsrail ordusu hemen hergün beşer onar Filistinli avlamaya devam ediyor. Barış ister gibi görünen Şaron yönetimi, "Yol Haritası'nı nasıl delebilirim'' in hesabını yapıyor.
İsrailliler, Filistin'i komşu devlet olarak görmek istemiyor anlayacağınız.
Filistin'e fırça atan, Arafat'ı bölgeden tecrit etmek isteyen bazı çevrelerin ikili oynaması ise Şaron'u daha da yüreklendiriyor.
Onca eleştiriye rağmen bildiğini okuyan Şaron, kendisini eleştiren çevrelere ateş püskürmekten de geri kalkıyor.
Şaron, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'ın "Batılı ülkeler Filistin'e karşı ikiyüzlü davranıyorlar'' sözüne kızarak İngiltere'ye adeta ültimatom verdi.
Şaron bununla kalmadı, "Arafat Filistin'in devlet başkanıdır'' diyen AB Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'yı Persona Non Granta yani İstenmeyen adam ilan etti. Şuan bölgede Solana'ya boykot uygulanıyor.
Bu da yetmedi; Aynı zamanda AB'nin Dönem Başkanlığı'nı da yapan Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu da kendine düşün payı aldı.
Papandreu ne demişti: "İsrail yönetimi bölgesel barış için bazı adımlar atmaladır'' Evet sadece bu. İsrail de barış istiyorsa bazı adımlar atmalıdır.
Filistin tarafının onca adımlarına rağmen tatmin olmayan batılı başkentlerin İsrail'in sert ve anlaşılmaz söylem ve eylemlerine ikircikli tutum takınmaları bölge barışın sakat doğacağı tezlerini güçlendiriyor.
"Ortadoğu'ya demokrasi ve barış getireceğim'' diyen ABD'nin İsrail yönetimine es geçmesini anlamak mümkün değil.
Ahbap çavuş nitelikli süren ABD-İsrail ilişkilerinden umutvar olmak mümkün değil. Değişik ülkelerden, farklı diplomatik misyon temsilcilerinin İsrail'e yönelik eleştirilerinin duvara toslaması umutları kırıyor.
Bölgesel dokunulmazlık zırhına bürünen İsrail'in barış adına birşeyler yapmasını bekleyenler yanılıyorlar.
Dünyanın en karmaşık ve en karanlık diyasporasına sahip İsrail'in, batı ülkelerinin siyasal karar süreçlerindeki etkinliği düşünülecek olursa Şaron'a ve İsrail'e dokunanın yandığını/yanacağını görürsünüz.
Yol Haritası neleri öngörüyor: İsrail - Filistin yönetimleri karşılıklı ilişkilerde söylevlerini yumuşatacaklar. İsrail ordusu son yıllarda işgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek, mülteci kamplarına yönelik şiddeti dondurarak, yeni yerleşim alanları açmaktan vazgeçek. Filistin yönetimi ise muhalif eylemlerde bulunmayı bırakarak, içerideki İsrail muhalefetini yumuşatacak, İsrail'le masabaşı turları artıracak. Nihai aşama olarak görülen 2005'te de devlet kurabilme yetisine ulaşacak.
ABD, AB, Rusya ve BM'nin hazırlamış olduğu Yol Haritası, özünde sağlam ve mantıklı maddeler içeriyor. Her iki tarafın marjinal unsurlar hariç siyasa yapıcıları, kendilerine sunulan bu planı okeyliyor. Harita, İsrail ve Filistin'e Barak-Arafat döneminde yaşanan sıcak ilişkilere benzer bir zemin sunuyor.
Filistin'in ilk Başbakanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen) ve Filistin Parlamentosu Yol Haritası'na paralel olarak ikili ilişkilere ivme verdiler.
Gerek Filistin meclis temsilcileri , gerekse Başbakan Abbas ve Arafat batılı kurum ve ülke temsilcileriyle sık sık biraraya gelerek barış adına müzakerelerde bulunuyorlar.
2005 takvimli devlet vaadinin Filistinliler'e barış ve huzur getireceği kanaatini taşıyan Filistin Hükümeti, marjinal olarak tanımlanan bazı örgütleri frenlemiş bulunuyor.
Tek taraflı alınan bu kadar, anlamlı olduğu kadar da umut verici.
Buraya kadar herşey normal. Ama; İsrail cephesinde durum farklı.
Filistin'in eylemlerine devam edeceği paranoyasına saplanan İsrail ordusu hemen hergün beşer onar Filistinli avlamaya devam ediyor. Barış ister gibi görünen Şaron yönetimi, "Yol Haritası'nı nasıl delebilirim'' in hesabını yapıyor.
İsrailliler, Filistin'i komşu devlet olarak görmek istemiyor anlayacağınız.
Filistin'e fırça atan, Arafat'ı bölgeden tecrit etmek isteyen bazı çevrelerin ikili oynaması ise Şaron'u daha da yüreklendiriyor.
Onca eleştiriye rağmen bildiğini okuyan Şaron, kendisini eleştiren çevrelere ateş püskürmekten de geri kalkıyor.
Şaron, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'ın "Batılı ülkeler Filistin'e karşı ikiyüzlü davranıyorlar'' sözüne kızarak İngiltere'ye adeta ültimatom verdi.
Şaron bununla kalmadı, "Arafat Filistin'in devlet başkanıdır'' diyen AB Ortak Savunma ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana'yı Persona Non Granta yani İstenmeyen adam ilan etti. Şuan bölgede Solana'ya boykot uygulanıyor.
Bu da yetmedi; Aynı zamanda AB'nin Dönem Başkanlığı'nı da yapan Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu da kendine düşün payı aldı.
Papandreu ne demişti: "İsrail yönetimi bölgesel barış için bazı adımlar atmaladır'' Evet sadece bu. İsrail de barış istiyorsa bazı adımlar atmalıdır.
Filistin tarafının onca adımlarına rağmen tatmin olmayan batılı başkentlerin İsrail'in sert ve anlaşılmaz söylem ve eylemlerine ikircikli tutum takınmaları bölge barışın sakat doğacağı tezlerini güçlendiriyor.
"Ortadoğu'ya demokrasi ve barış getireceğim'' diyen ABD'nin İsrail yönetimine es geçmesini anlamak mümkün değil.
Ahbap çavuş nitelikli süren ABD-İsrail ilişkilerinden umutvar olmak mümkün değil. Değişik ülkelerden, farklı diplomatik misyon temsilcilerinin İsrail'e yönelik eleştirilerinin duvara toslaması umutları kırıyor.
Bölgesel dokunulmazlık zırhına bürünen İsrail'in barış adına birşeyler yapmasını bekleyenler yanılıyorlar.
Dünyanın en karmaşık ve en karanlık diyasporasına sahip İsrail'in, batı ülkelerinin siyasal karar süreçlerindeki etkinliği düşünülecek olursa Şaron'a ve İsrail'e dokunanın yandığını/yanacağını görürsünüz.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005