Geçtiğimiz günlerde "Pentagon'un maaşa bağladığı gazeteciler" haberi Türk basınında geniş yankı buldu. Habere göre ABD Savunma Bakanlığı, "Southeast European Times" adlı bir haber sitesinde çalışan 1'i Amerikalı 50 gazeteci, Pentagon'dan aldıkları maaşla, ABD işgal politikalarını destekleyen ve ABD karşıtı politikaları da eleştiren haberler yapıyorlar. Bu site, Türkçe de dahil 10 ayrı dilde yayın yapıyor. Bu sitenin görünürdeki sahibi Anteon isimli bir şirket. Pentagon parayı bu şirket aracılığıyla yerine ulaştırıyor. Anteon'un 2003 gelirinin 1 milyar dolar olduğunu belirterek, Pentagon desteğinin boyutlarını dikkatlerinize sunalım. Aslında bu tür haber sitelerinin ve gazetelerin ABD yönetimi tarafından desteklenip, ABD politikaları lehine yayın yapmalarında şaşacak bir taraf yok. Çünkü Yahudi güdümlü ABD medyasının neredeyse tamamı bu işi zaten yapıyor. Gereken maddi desteği de İsrail ve ABD'den fazlasıyla alıyorlar. Bizim için asıl önemli olan nokta, bu 50 gazeteci arasında 4 Türk gazetecinin bulunması.
Fatih Baran, Mustafa Azizoğlu, Vahit Bora ve H. Ahmet Yılmaz adlı Pentagon'dan maaşlı bu sözde Türk gazeteciler, bu sitede özellikle Türkiye ile ilgili ABD politikasının propagandistliğini yapıyorlar.
Fatih Baran'ın 3 Şubat 2005'te yayınlanan "Erdoğan Türkiye'de Yeni Bir Siyasi Sistem İçin Kampanya Başlattı" başlıklı yazısı ile H. Ahmet Yılmaz'ın 6 Aralık 2004'te yayınlanan "Türk Medyası Asılsız İddialarla Çalkalanıyor" yazısına özellikle dikkat çekmek istiyorum. Aslında bu yazıları, bu haberler çıkmadan önce de okumuştum. Ama bu kişilerin Pentagon'dan maaşlı oldukları haberinden sonra, bu yazılar daha bir anlamlı hale geldi.
H. Ahmet Yılmaz'ın "Türk Medyası Asılsız İddialarla Çalkalanıyor" başlıklı haberinden bazı bölümleri aktaralım:
"Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Bu 'soykırım' veya 'atom bombası' gibi abartılı iddialar temelden yoksundur. Bunlar sadece Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiyi yok etmektedir," dedi.
Türkiye'de, bir siyasinin ABD'yi Felluce'de atom bombası ve kimyasal silah kullanmak ve Hitler ve Mussolini'den daha kötü zulüm uygulamakla suçladığı sözleri sert tepkilere yol açtı.
İktidardaki AKP partisi milletvekili ve Türkiye insan hakları komisyonu üyesi Mehmet Elkatmış, "İnsanlık tarihi böyle bir soykırım ve zulme tanık olmamıştır. Böyle bir soykırıma ne firavunlar (eski Mısır'daki), ne Hitler ne de Mussolini (İtalyan faşist lider Benito) zamanında rastlanmamıştır," şeklinde iddialarda bulundu.
Elkatmış, Türk ve ABD'li yetkililerin sert bir dille reddettiği iddialarını destekleyecek kanıt göstermedi. Ancak bu durum Türk medyasını bu iddiaları tekrarlamaktan da alı koymadı?
Türk halkının büyük kısmı iddialara şüpheli yaklaşırken, bazı radikal gruplar İstanbul caddelerinde protesto gösterileri düzenlediler. "Katil Bush" ve "Felluce'de Soykırımı Durdurun" yazılı pankartlar taşıyan göstericiler İslamcı grupların popüler gösteri alanı olan Beyazıt Camii önünde toplanarak ABD ve İsrail bayraklarını yaktılar. İslamcı Saadet Partisi (SP) Pazar günü bazı Türk sendikalarının da katıldığı büyük bir gösteri düzenledi. 3 Aralık Cuma günü ise 1.000 kadar gösterici İstanbul'daki İngiliz Başkonsolosluğu'na yürüdü.
ABD Büyükelçiliği suçlamaların asılsız olduğu yönünde açıklamada bulundu. ABD'li bir diplomat Reuters'e verdiği demeçte, "Bu gibi asılsız, yanlış ve abartılı iddialar, özellikle Türk kamuoyunun ABD'nin Irak'taki faaliyetlerini eleştirdiği gergin bir dönemde ilişkilerimiz için iyi değildir," dedi. Diplomat ayrıca, Elkatmış'ın Felluce'dekiler gibi asilerin son aylarda çok sayıda Türk kamyon şoförünü kaçırıp başlarını vurduğu gerçeğini gözardı ettiğini de söyledi.
AP'nin aktardığına göre, adı gizli kalmak şartıyla konuşan bir diğer diplomatik kaynak ABD'nin Felluce'de kimyasal, nükleer veya bilyalı bomba kullandığı yönündeki iddialarda gerçek payı bulunmadığını söyledi."
"Vicdan ve cüzdanı Pentagon'a zimmetli" bu gazetecinin haberindeki üslup, habere yaklaşım tarzı ve Türkiye'de bir ajan misali olup bitenlerden ABD yönetimini haberdar etme mantığı şunu gösteriyor: Pentagon'dan aldığı paranın hakkını veriyor!
Fatih Baran'ın "Erdoğan Türkiye'de Yeni Bir Siyasi Sistem İçin Kampanya Başlattı" haberinde de, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemini ne kadar arzu ettiği ve bu yönde çalışmalar başlatılması için Adalet Bakanlığı'nın harekete geçirildiğini aktardıktan sonra, başkanlık sisteminin sözde faydalarından bahsediliyor.
Önemli siyaset bilimcilerden Prof. Morice Duverger'in, "seçilmiş krallar sistemi" olarak değerlendirdiği Başkanlık sistemini Tayyip Erdoğan'ın aklına kimin düşürdüğünü çok iyi biliyoruz. ABD Başkanı Bush'un tavsiye ve telkinleri sonrasında Türkiye'de başkanlık sistemi tartışmalarının başlatıldığı biliniyor. Medya da, bu tartışmanın başlatılmasında en önemli rolü oynuyor.
Ve asıl derin noktaya gelelim? Türk medyasında bu tür yazı ve haberler yüzlerle, binlerle ifade edilecek çoklukta zaten mevcut. Bu iki örneği vermekten muradımız şu: Haberin kaynağını soruşturmayı sevmeyen milletimiz bari habercinin kaynağını soruştursun!
Bu dört kişi ismi açıklananlar. Peki ismi açıklanmayan ve bugün gazete ve televizyonlarımızda en baş köşeleri işgal eden "ruhunu Pentagon'a satmış" gazeteciler ne olacak! Onların ismini kim açıklayacak ya da isimlerini açıklamaya gerek var mı?