Savaş girdapları ve dönme dolaplar-XI

Şu andaki ABD'nin hatalı adımları

Batı dünyasının genel bir taktiği vardır. Onların bütün emperyalist çıkarcı savaşlarında, ortak bir sloganları mevcuttur. Bu slogan ise biz sizdeki geri kalmışlığı gidermeye geliyoruz. Size "Medeniyeti-demokrosiyi" getireceğiz.

Sonunda bu yalanlara kanmayan ülkelere bu demokrasiyi, toplarla, tüfeklerle, bombalarla ve kitle katliamlarıyla getirmektedirler. Aynı demokrasi önce Afganistan'a şimdi de Irak'a getirilmektedir.

ABD-Irak Savaşı şu anda sarpasarmaktadır. Aslında büyük bir çıbanbaşına dönüşebilir. Savaşlar her türlü olabilmektedir. Ama aynı benzeri savaşılarla, Nasizmin, Faşizmin, Emperyalizmin ve Neoemperyalizmin, hatta bütün izimlerin etraftakilere bir nevi zorla kabul ettirilmesidir. Globalizasyon-veya küreselleşme de bunların ambalajlı bir şekli olmaktadır. Küreselleşme, bir nevi belirli kimselerin, şirketlerin, devletlerin veya inançlarının dünyadaki diğer devletlerin de zorlamalarıyla içlerinde çeşitli krizleri oluşturarak, birbirlerine üstünlük sağlama çabalarıdır ve bu ise açıkça bir zorbalıktır. Dikkat edilirse bunları da hep demokrasi adına, serbest pazar ve açık ekonomi adına yapmaktadırlar. Önce o devletleri demokrasinin faziletlerine inandırmaktadırlar. Ondan sonra o devletlerin içindeki medyaya sahip olmaya bakmaktadırlar. O medyaya içerden ve dışardan her türlü yardımı yapmaktadırlar. Daha sonra bazı siyasi köprü başlarını tutmaya çaba gösterirler. Değişik yerlerdeki bürokrasilerde, üniversitelerde de kadrolaşma peşine düşerler. Bunlara sahip olmak için bazı dış ve iç sermayeler yapdımcı olurlar.

Zamanla bütün bu değerlere sahip olduktan sonra, istedikleri sonuçları elde etmek için, ekonomik ortama el atarlar, suni krizler olşutururlar. Ondan sonra kurtarmak için yardımcı olmaya kalkarlar ve istedikleri yasaların çıkartılmasını dikte etmeye başlarlar. Bu yasalar çıktıktan ve yürürlüğe girdikten sonra ise, o ülke ekonomisine artık büyük çapta sahip olmaktadırlar.

Kalkınmamış devletlerin kalkınmış ülkelere karşı hiçbir tedbir almadan pazarlarını tamamen gümrüksüz duruma getirmeleri ise, bir nevi ekonomik intihardır. Ama bu devletler bunu yapmaya adeta mahkûm olmaktadır.

Türkiye'nin ekonomik hatası

Türkiye'nin durumunda da AB'ye karşı bu hata yapılmıştır. Bunu bir sayın hanım ekonomist başbakanımız, zamanında bizlere, büyük bir sevinçle müjdelemişti! Üstelik hiçbir yardım almadan bunu kabul etmişti! AB idaresinde ise hiçbir hakkımız yoktu. Ortak pazara girdikten sonra büyük yardımlar alarak yapılan gümrükleri açma hususu, Ortak pazara girmeden ve hiçbir yardım almadan yapmış bulunuyorduk. Doğrusu buna pes demek gerekir! Bu hatayı ancak "Büyük" bir ekonomist yapabilirdi. Türkiye o zamandan beri bu sebeple her yıl on milyarlarca dolar zarar görmektedir. Üstelik hiçbir hak elde edemeden en büyük kozumuz bedavaya harcamış olarak. Bunun dışında, üçüncü ülkelere karşı haklarımızın da alınmış olduğunu yeni yeni öğrenmiş bulunuyoruz. Yani AB dışındaki ülkelere de biz istediğimiz gümrükleri uygulayamıyoruz. Çünkü bunları da AB tespit etmektedir.

Biz şimdi korkunç bir borç altında inim inim inliyoruz. Yılda 30-35 milyar dolarlık faiz ve borç ödüyoruz. Yatırımlar büyük çapta azalıyor. İşsizlik ve ona bağlı yoksulluk devamlı çoğalmakta. Tam bir fasit daireye girmiş durumdayız.

Öte yandan şimdilerde, adeta IMF diktası altına girmiş bulunmaktayız. IMF'ye sormadan hiçbir ekonomik işlem yapılmamaktadır. Ekonomik bağımsızlık olmadan da siyasi bağımsızlığı tam olarak kullanmak mümkün olmamaktadır.

Türkiye şu anda ne yapabilir?

Yapacağımız ilk çare IMF'nin cenderesinden ve AB'nin kara sevdasından kurtulmaktadır. Çünkü ancak ondan sonra kendimize dönük ülkemize faydalı kararları alabiliriz. Dünyadaki güveneceğimiz tek güç kendi milletimizin gücüdür, iman gücümüzdür.

Buna karar vermek için büyük cesaret, bilgi ve beceri gerekmektedir. Ama bu yapılamazsa, dolap beygiri gibi ekonomik gırdap içinde dönüp dururuz. Ta ki siyasi bağımsızılığımız tehlikeye düşünceye kadar. Ama zamanında uyanamazsak onu da elimizden almaya kalkışacaklardır.

Zaten son zamanlarda gerek ABD, gerekse AB'nin içindeki değişik devlet adamları ile Rusya, bize karşı açık olarak tehditler savurmaktadırlar. Bunun yanında Arap alemi de bizden hiç memnun olmadıklarını dile getirmektedir. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin nerdeyse hiçbir hakiki dostu kalmamış gibidir. Allah yardımcımız olsun. Atılan en ufak yanlış adım felaketimize sebep olabilir. Çünkü etrafımızdaki güçler, adeta avını gözleyen piranalar gibi paramparça etmeye hazır duruma gelmiş bulunmaktadır. (Son)