Türkiye S-400'leri teslim almaya başladı ya! Hanidir gündemde olan yaptırımlar sıraya giriverdi. ABD Kongre'si yaptırım isterken, Avrupa Birliği (AB) boş durur mu; Doğu Akdeniz'de sondaj çalışmalarımız bu arkadaşları rahatsız ettiğinden ki, bu rahatsızlıkları doğaldır zira başkalarının tabii kaynaklarını sömürüp durdukları için, kendi kaynaklarımıza sahip çıkmamız AB'de hazımsızlığa yol açmış, Türkiye aleyhine siyasi ve mali yaptırımlara yönelik karar almışlardır.
Bitmedi… Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye'nin kredi notunu düşürmüştür. Bahanesi çok da, bunların arasında Rusya'dan aldığımız S-400'ler için ABD'nin Türkiye'ye uygulayacağı yaptırımların risk oluşturması, öne çıkmaktadır. Yani doğmamış çocuğa don biçilmiştir.
F-35 olsun, S-400 olsun yani sistemi değişik ülkelerden almamız, tek kaynağa mahkûm olmamamız, savunmamızı bağımsız kılmaz.
Sadece savunmamız değil, siyasi boyutlarıyla da ülkemizin tam bağımsızlığı ekonomik özgürlüğümüzden, ekonomik bağımsızlığından geçer. Aksi halde sömürgeci takımı, emperyalist güçler sülük gibi ensemizdedir. Ve kanımızı içmek için her yolu dener, her fırsattan yararlanırlar.
Hem davacı hem kadı durumundadırlar aynı zamanda. Hukuku kendileri çiğner ama sizi hukuksuzlukla suçlar, şantaj ve tehditler gırla gider. Örnek mi, en tazesini verelim: AB, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de arama ve sondaj çalışmaları nedeniyle yaptırım kararı alırken, Türkiye'nin uluslararası hukuka aykırı hareket ettiğini gerekçe olarak göstermektedir. Oysa, Doğu Akdeniz bölgesinde doğal kaynaklarımız için arama/sondaj çalışmaları yapmamız BM (Birleşmiş Milletler) Uluslararası Deniz Hukuku Antlaşması'na ve bu konuda Uluslararası Adalet Divanı (UAD) içtihadına uygundur. Zira Türkiye, kıyı devleti olarak, kıta sahanlığının uzantısında hem su yüzeyi hem de suyun altında ve kıta sahanlığının toprağın altında kalan bölümünde MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) hakkına sahiptir. Nitekim Karadeniz'de MEB ilân etmiş ve başta Rusya olmak üzere diğer komşu kıyı devletleriyle de mutabakata varılmıştır. Durum Doğu Akdeniz için de aynıdır.
Ancak, haklılığımızı uluslararası platformlarda ve uluslararası yargı önünde duyurabilmemiz için sesimizin gür çıkması gerekir. Sesimiz, gücünü ekonomik varlığımızdan alacaktır. Ekonomimiz güçlüyse, bağımlı değilse dik durabiliriz, sesimiz gür çıkar.
İçerde olsun dışarda olsun hukukun değişmeyen temeli adalet ve eşitlik ilkeleridir. Ne çare ki, günümüzde güçlü olan haklı çıkmaktadır. Üstünlerin, güçlülerin sesi hukuka galebe gelmektedir.
Çıkış arayışımız için önümüzdeki rehberin adı MEM'dir (Milli Ekonomi Modeli); zehir saçan emperyalist güçlere karşı panzehir olan MEM mümzisi Prof. Dr. Haydar Baş, pek çok ülkenin örneğin Çin'in son 20 yıldır ABD ile olan ekonomi açığını kapatmasında başrolü oynamıştır.
Biz Türk Milleti'nin bizden başka dostu yoktur. Bu gerçekten hareketle, bir Türk evlâdı Haydar Baş'ın dünyanın temeline inşa ettiği projesinin uygulama sorumluluğunu, çok geçmeden üstlenelim.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023