Bu kez mahkemelerin duruşma salonlarında değil, sandık başında olacaklar?
İki gün sonra 23 Ekim'de avukatlar İstanbul'da başkanlarını seçecek. 2014-2016 Kongre döneminin sona ermesi nedeniyle İstanbul Barosu önümüzdeki 2 yıllık dönem için görev üstlenecek Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerini seçecek.
Barolar avukatların meslek örgütüdür. Bunların da oluşturdukları bir üst meslek birliği vardır: Türkiye Barolar Birliği (TBB). TBB Başkanı ile dönemin Başbakanı Erdoğan arasındaki gerilim nedeniyle toplum, barolar ve barolar birliği hakkında bilgi sahibi olmuştu. Erdoğan bile ya dil sürçmesi ya da yanlış bilgilendirme sonucu barolar birliği başkanı ile baro başkanı arasındaki farkı öne çıkaramamış, TBB Başkanı Feyzioğlu'nu baro başkanı olarak anmıştı.
Oysa barolar ve barolar birliği gibi meslek örgütleri kamuoyu oluşturan çok önemli "baskı" gruplarıdır. Burada baskı sözcüğü olumlu anlamda ele alınmalıdır. Siyasal iktidarı sadece yargı kontrol etmez, sivil toplum kuruluşları da iktidarın keyfiliğini önlemek için kamuoyu oluşturur.
Barolara dönelim;
Ve şu soruyu soralım: "Bunlar meslek örgütü değil mi, öyleyse meslek ve meslek mensuplarının sorunlarıyla ilgilensinler!" Soruda haklılık payı bulunmakla beraber barolar sadece meslek örgütü değildirler. Hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının hayata geçirilmesini üstlenen bir mesleğin mensuplarının örgütüdür. Hak arama özgürlüğünün etkili şekilde işlemediği, savunma hakkının özgür bir ortamda ve gereği gibi yerine getirilemediği hal ve şartlarda, adalete erişimden, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden söz edilemez.
Hukuk ve insan hak ve özgürlüklerinden nasibini almamış bir yerde avukata da ihtiyaç yoktur. Avukatlık mesleğinin varlığını sürdürebilmesi için hukuka, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan bir toplum, iktidar yapısı gerektiğinden bu misyonu iktidarla çatışmayı gerektirir. Hiçbir iktidar türü, kontrol edilmekten, sınırlanmaktan hoşlanmaz.
Demokratik toplumlarda bile iktidar, kendisini denetlemekle görevli "yargı kuvveti" ni etkisizleştirmek için çalışır. Bu nedenle avukatların örgütü olarak barolar kendilerini daha çok sivil toplum içinde tanımlamak, gücünü oradan ve uluslararası sözleşmelerden almak zorundadır. Baro ve barolar birliğini devletin baskı aygıtı içine hapsetmek bu örgütleri işlevsiz hale getirir.
Baroların bağımsız davranması, hukuki argümanları kullanması ve hukuksuz uygulamalar karşısında sesini ilk yükseltecek kurumlar olması gerektiği ortadadır.
Bu nedenle meslektaşlarımın Pazar günü yapılacak baro seçiminde oylarını kullanırken;
İnsanı ve yaşamı ilgilendiren her toplumsal sorunda önleyici, uzlaştırıcı, belirleyici ve çözümleyici aktif bir baroyu amaçlasınlar.