4'lü müzakerelere
bunlar nasıl yansıyacak?
Şu anda halkımız tarafından AKP'ye bir küçük ödül gibi görünen 7-8 puanlık bir tür "avans" verilmiş oldu. Şu Anda hükümetin çok önemli iç ve dış görevleri ve milli dertlerimiz vardır. Bunların başında ise, her Türkü ilgilendiren çok önemli bir "Kıbrıs" konusu mevcuttur. Bakalım bu "avans" o konuya nasıl yansıyacaktır. Siyasilerimiz bunu nasıl kullanacaktır. Bizim kırmızı çizgilerimiz ve olmazsa olmazlarımız ne olacaktır? Bu durumdan müspet netice alınırsa, çok faydalı olur, tersi olursa ise en çok zararı önce milletimiz, sonra da AKP'nin kendisi görür.
Halkımızın geleneksel tutumu
Türk halkı genel olarak çok geniş gönüllüdür. Çok sabırlı ve çok toleranslıdır. Küçük hataları görmezlikten gelir veya görür ve af eder. Ta ki kasıtlılık ortaya çıkana kadar veya beceriksizlik ile bilgisizlikten dolayı işlerin aksaması veya çözümlenememesine kadar bekler. Buna kanaat getirdiği anda ise ilk seçimde onları al aşağı eder.
Genel seçimden sonraki yerel seçimler
Bunun dışında bu oylarının yerel seçimlerde yükseltilmesi adeta bir gelenek haline gelmiş bulunmaktadır. Halkımızın Hükümet'e adeta dercesine: İşte size TBMM ile şehir meclisleri, belediyeler ve onların meclislerini de vermekteyiz. Artık rahat ve huzurla yapmak istediklerinizi yapın. Bundan sonra başarısız olursanız, sorumlusu sadece siz olacaksınız. Biz elimizden geleni yaptık, şimdi bütünüyle işsizlere kalmaktadır. Halkımızın başka bir özelliği de mevcuttur. Bu oy yükseltmesinden sonra hükümetlere karşı çok daha hassas olmaktadır. Adeta isteneni elinize verdik, eğer şimdi de başarılı olamazsanız, o zaman sorumlusu tamamen kendiniz olacaksınız.
Halkımızın bu tutumlarının bilinmesi veya okunması o kadar zor olmamaktadır. Çünkü bu avans oylardan sonraki genel seçimlerde, başarısızlar genellikle tepetaklak olmaktadır. İşte şimdi de aynı konular gazetelerimizin köşelerini, sayfalarını, hatta manşetlerini bile işgal etmektedir.
Türk halkının reaksiyonları biraz ağırdır. Çok düşünür ve çok tolerans tanımaktadır. Hiç bir zaman acele karar vermemektedir. Başındaki idarecilerine sabrının son damlasına kadar düzelme ve çalışma imkanı tanımaktadır. Sabırla isteklerinin ve beklentilerinin anlaşılmasını ve ona göre hareket edilmesini bekler. Hatta kendisi ıstırap içinde olsa bile, bu karakterinden hiç vazgeçmemektedir.
1950'deki Demokrat Parti seçimleri
Biraz yaşlılar hatırlayacaklardır "Demokrat Parti" devrini. Rahmetli Celal Bayar ve merhum Menderes de Demokrat Parti'nin başındayken seçimleri silme kazanmış durumdaydı. Demokrat Parti'nin ilk devresi çok tantanalı geçmişti. Millet onları el üstüne almış durumdaydı. Yeni olarak Demokratik özelliklerle tanışmıştık. Buna milletçe seviniyor ve tadını çıkarmaya çalışıyorduk. Sonra ikinci seçimler oldu. Durumlar biraz karıştı ve sonunda çok dramatik sonuçları hep beraber yaşamış olduk. Tabii ki bu durumda bu olaylardan halkımız sorumlu değildi. Tabii ki demokrasimiz de burada sorumlu olamazdı. Ama içimizde olan bazı menfaat zümreleri, sadece emretmeye alışan idareciler ve arkalarında olan bazı gizli güçlerin bu olaylarda çok büyük kışkırtıcı rolleri olmuştur. Ama sonuç olarak üç en değerli siyasetçimizi - devlet adamımızı kurban ettiler. Türk demokrasisi ve Türk siyaset ağacımız budandı, hatta budandı da denilemez, vuku bulan bu siyasi darbe, siyaset ağacımızı "Kökünden kesti" şeklinde de düşünebiliriz.
Türkiye'de demokrasi biraz düzelme gösteriyor
Daha sonra Demirel, Ecevit, Özal da benzeri derecede seçimlerden zaferle çıkmışlardı. Ama mesela Özal döneminde de aynı şekilde genel seçimlerden sonra yapılan mahalli seçimlerde daha da büyük çapta oylarını arttırarak kazanmış bulunmaktaydı. Hatta onu değerlendirmek istediği için de hemen erken genel seçimlere gitmeyi şiddetle savundu. Sonunda hata yaptığını anladı. Ama biraz geç kalmıştı. Milletimizin en çok iki genel seçimden sonra artık toleransının bittiğini anlamadan da alaşağı oldu.
bunlar nasıl yansıyacak?
Şu anda halkımız tarafından AKP'ye bir küçük ödül gibi görünen 7-8 puanlık bir tür "avans" verilmiş oldu. Şu Anda hükümetin çok önemli iç ve dış görevleri ve milli dertlerimiz vardır. Bunların başında ise, her Türkü ilgilendiren çok önemli bir "Kıbrıs" konusu mevcuttur. Bakalım bu "avans" o konuya nasıl yansıyacaktır. Siyasilerimiz bunu nasıl kullanacaktır. Bizim kırmızı çizgilerimiz ve olmazsa olmazlarımız ne olacaktır? Bu durumdan müspet netice alınırsa, çok faydalı olur, tersi olursa ise en çok zararı önce milletimiz, sonra da AKP'nin kendisi görür.
Halkımızın geleneksel tutumu
Türk halkı genel olarak çok geniş gönüllüdür. Çok sabırlı ve çok toleranslıdır. Küçük hataları görmezlikten gelir veya görür ve af eder. Ta ki kasıtlılık ortaya çıkana kadar veya beceriksizlik ile bilgisizlikten dolayı işlerin aksaması veya çözümlenememesine kadar bekler. Buna kanaat getirdiği anda ise ilk seçimde onları al aşağı eder.
Genel seçimden sonraki yerel seçimler
Bunun dışında bu oylarının yerel seçimlerde yükseltilmesi adeta bir gelenek haline gelmiş bulunmaktadır. Halkımızın Hükümet'e adeta dercesine: İşte size TBMM ile şehir meclisleri, belediyeler ve onların meclislerini de vermekteyiz. Artık rahat ve huzurla yapmak istediklerinizi yapın. Bundan sonra başarısız olursanız, sorumlusu sadece siz olacaksınız. Biz elimizden geleni yaptık, şimdi bütünüyle işsizlere kalmaktadır. Halkımızın başka bir özelliği de mevcuttur. Bu oy yükseltmesinden sonra hükümetlere karşı çok daha hassas olmaktadır. Adeta isteneni elinize verdik, eğer şimdi de başarılı olamazsanız, o zaman sorumlusu tamamen kendiniz olacaksınız.
Halkımızın bu tutumlarının bilinmesi veya okunması o kadar zor olmamaktadır. Çünkü bu avans oylardan sonraki genel seçimlerde, başarısızlar genellikle tepetaklak olmaktadır. İşte şimdi de aynı konular gazetelerimizin köşelerini, sayfalarını, hatta manşetlerini bile işgal etmektedir.
Türk halkının reaksiyonları biraz ağırdır. Çok düşünür ve çok tolerans tanımaktadır. Hiç bir zaman acele karar vermemektedir. Başındaki idarecilerine sabrının son damlasına kadar düzelme ve çalışma imkanı tanımaktadır. Sabırla isteklerinin ve beklentilerinin anlaşılmasını ve ona göre hareket edilmesini bekler. Hatta kendisi ıstırap içinde olsa bile, bu karakterinden hiç vazgeçmemektedir.
1950'deki Demokrat Parti seçimleri
Biraz yaşlılar hatırlayacaklardır "Demokrat Parti" devrini. Rahmetli Celal Bayar ve merhum Menderes de Demokrat Parti'nin başındayken seçimleri silme kazanmış durumdaydı. Demokrat Parti'nin ilk devresi çok tantanalı geçmişti. Millet onları el üstüne almış durumdaydı. Yeni olarak Demokratik özelliklerle tanışmıştık. Buna milletçe seviniyor ve tadını çıkarmaya çalışıyorduk. Sonra ikinci seçimler oldu. Durumlar biraz karıştı ve sonunda çok dramatik sonuçları hep beraber yaşamış olduk. Tabii ki bu durumda bu olaylardan halkımız sorumlu değildi. Tabii ki demokrasimiz de burada sorumlu olamazdı. Ama içimizde olan bazı menfaat zümreleri, sadece emretmeye alışan idareciler ve arkalarında olan bazı gizli güçlerin bu olaylarda çok büyük kışkırtıcı rolleri olmuştur. Ama sonuç olarak üç en değerli siyasetçimizi - devlet adamımızı kurban ettiler. Türk demokrasisi ve Türk siyaset ağacımız budandı, hatta budandı da denilemez, vuku bulan bu siyasi darbe, siyaset ağacımızı "Kökünden kesti" şeklinde de düşünebiliriz.
Türkiye'de demokrasi biraz düzelme gösteriyor
Daha sonra Demirel, Ecevit, Özal da benzeri derecede seçimlerden zaferle çıkmışlardı. Ama mesela Özal döneminde de aynı şekilde genel seçimlerden sonra yapılan mahalli seçimlerde daha da büyük çapta oylarını arttırarak kazanmış bulunmaktaydı. Hatta onu değerlendirmek istediği için de hemen erken genel seçimlere gitmeyi şiddetle savundu. Sonunda hata yaptığını anladı. Ama biraz geç kalmıştı. Milletimizin en çok iki genel seçimden sonra artık toleransının bittiğini anlamadan da alaşağı oldu.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006