Kimilerine göre heyecansız, kimilerine göre ise heyecanlı ve hatta yapılan 1.5 yıllık icraatın referandumu gibi sayılacak olan, son seçimler de artık, geride kalmış oldu.
Türkiye'deki seçimleri, seçim sistemlerini ve bir yere kadar halkımızın bazı özelliklerini daima öğrenmeye çalışıyoruz. Her seçimden sonra bazı köşe yazarlarımız, televizyon konuşmacılarımız kolları sıvayarak halkın : "VERDİ?İ MESAJI " okumaya çalışmaktadır. Tabii ki mesajların okunmasında, her kafadan ayrı bir ses çıkmaktadır. Bir mesajın olduğunu hemen hemen herkes kabul etmekte, fakat ona yaklaşım tarzını, herkes kendi iç dünyasına, kendi yapısına, bilgisine, tecrübesine, meyil verdiği partilerin tutumlarına, kendi içindeki arzularına, hayallerine ve kapasitesine göre bir yön vermeye çalışmaktadır. Böylece bu analizlerde de çok yönlü bir yelpaze şeklinde, adeta bir fikir yelpazesi, veya "Spektrumu" meydana gelmektedir. Hatta bazen onların hepsini okumaya çalışanların durumuna, halkımız bile şaşırıp kalmaktadır. Halkımız bu durumda: Ben oyumu verirken bu söylenenleri hiç düşünmedim.
Ama yine de bizim yazarlarımız Halkımızın oy verirken ne düşündüğünü çözmekte maharetler göstermeye çalışmaktadırlar.
Seçimlerden önce medyanın rolü
Seçimlerden önce de genellikle, açık oturumlar, tahminler, saldırıya varacak şekilde zorlamalar ve yönlendirmeler yapılmaktadır. Ama her seferinde halkımızın iradesi sağlıklı kalmakta ve çok fazla etkilenmemektedir. Türkiyede halkımızın içinde özel bir duygu "Hissi kablel vuku" vardır ki, bunu, onun gibi düşünmeyenlerin ne anlaması ne de hissetmesi mümkün olmamaktadır. Onları analiz etmek ise o kadar kolay olmamaktadır.
Türkiye'de medyamızın tutumu
Şu anda Medyamız hey şeyi, iktidarın nerdeyse tam yanlısı olarak yazıp çizmektedir. Yani medyamızın büyük bir kısmının tutumu iktidar yanlısı yazılar yazmaktadır. Ama bu her zaman hükümetlerin ilk dönemlerinde bu tutum böyle olmaktadır. Daha sonraları ise bu balayı bitmekte ve zıt kutuplara ayrılmaktadır. O zaman da bizim medyamız hükümete veya ortaklarına ver yansın etmekte ve onu yıkıncaya kadar uğraş vermektedir. Fakat şu anda Türkiyede çok ilginç bir durum mevcuttur. Bazı medya mensuplarımız adeta Türkiye'nin medyası değilmiş gibi hareket etmektedir. Onun da ötesinde onlar, adeta "Dünya liberal kanadın" kumandasına bağımlı bir organ gibi hareket etmekte ve kendi halkına değişik "Psikolojik baskılar " uygulamaktadır. Böylece verdikleri hizmetin faydası, sanki yurt içinde yaşayanlardan ziyade, ABD'de ve AB'de yaşayanlara dönük olmaktadır.
Medyamızın eski geleneği
Bir müddet sonra, Medyamız elinden geleni yaparak, iktidarda olanları genellikle er veya geç olarak, alaşağı etmeyi başarmaktadır. Hükümet yıkımlarında bu durum, yıllardan beri aynen devam etmektedir. Kısacası medyamız hükümetlerin yıkımlarında genellikle, çok başarılı olmaktadır. Ancak yeniden seçilmelere gelince, medyamız her zaman halkımıza istediklerini pek dikte edememekte ve kendi istediklerini tam olarak seçtirememektedir. Halkımız yine de, kısmen de olsa, bağımsız olarak kendi istediklerini oylarıyla seçebilmektedir. Bu seçimlerde bazen büyük sürprizler de yapabilmektedir. Mesela geçen genel seçimlerde ( 3 Kasım 2002) tüm meclisteki Hükümet ortaklarını bir anda meclis dışına bırakıverdi. Kısacası TBMM tamamen yenilenmiş oldu.
Öte yandan, Milletimizin, Türk halkının acaba "Toplu seçim"deki hareketleri bir nevi " Toplum-Birlik Aklı" veya" Toplum zekası" şeklinde mütalaa edilebilir mi? Yoksa bu seçim sonuçları sadece kolektif işlemlerin bir kolektif sonucu mu olmaktadır. Ama sonucun ve yönlendirmenin de bir dengeli akli kontrolü olursa, ancak istenilenler elde edilebilmektedir. Aksi takdirde hiçbir şeye veya hiç kimseye yararı olmayan, tam bir dağınıklık ve belirsizlik ortaya çıkabilir! Halbuki bizdeki seçimlerin sonuçları, hemen hemen her zaman belirli yönlendirmelerin hareket noktası şeklinde zuhur etmektedir.
Türkiye'deki seçimleri, seçim sistemlerini ve bir yere kadar halkımızın bazı özelliklerini daima öğrenmeye çalışıyoruz. Her seçimden sonra bazı köşe yazarlarımız, televizyon konuşmacılarımız kolları sıvayarak halkın : "VERDİ?İ MESAJI " okumaya çalışmaktadır. Tabii ki mesajların okunmasında, her kafadan ayrı bir ses çıkmaktadır. Bir mesajın olduğunu hemen hemen herkes kabul etmekte, fakat ona yaklaşım tarzını, herkes kendi iç dünyasına, kendi yapısına, bilgisine, tecrübesine, meyil verdiği partilerin tutumlarına, kendi içindeki arzularına, hayallerine ve kapasitesine göre bir yön vermeye çalışmaktadır. Böylece bu analizlerde de çok yönlü bir yelpaze şeklinde, adeta bir fikir yelpazesi, veya "Spektrumu" meydana gelmektedir. Hatta bazen onların hepsini okumaya çalışanların durumuna, halkımız bile şaşırıp kalmaktadır. Halkımız bu durumda: Ben oyumu verirken bu söylenenleri hiç düşünmedim.
Ama yine de bizim yazarlarımız Halkımızın oy verirken ne düşündüğünü çözmekte maharetler göstermeye çalışmaktadırlar.
Seçimlerden önce medyanın rolü
Seçimlerden önce de genellikle, açık oturumlar, tahminler, saldırıya varacak şekilde zorlamalar ve yönlendirmeler yapılmaktadır. Ama her seferinde halkımızın iradesi sağlıklı kalmakta ve çok fazla etkilenmemektedir. Türkiyede halkımızın içinde özel bir duygu "Hissi kablel vuku" vardır ki, bunu, onun gibi düşünmeyenlerin ne anlaması ne de hissetmesi mümkün olmamaktadır. Onları analiz etmek ise o kadar kolay olmamaktadır.
Türkiye'de medyamızın tutumu
Şu anda Medyamız hey şeyi, iktidarın nerdeyse tam yanlısı olarak yazıp çizmektedir. Yani medyamızın büyük bir kısmının tutumu iktidar yanlısı yazılar yazmaktadır. Ama bu her zaman hükümetlerin ilk dönemlerinde bu tutum böyle olmaktadır. Daha sonraları ise bu balayı bitmekte ve zıt kutuplara ayrılmaktadır. O zaman da bizim medyamız hükümete veya ortaklarına ver yansın etmekte ve onu yıkıncaya kadar uğraş vermektedir. Fakat şu anda Türkiyede çok ilginç bir durum mevcuttur. Bazı medya mensuplarımız adeta Türkiye'nin medyası değilmiş gibi hareket etmektedir. Onun da ötesinde onlar, adeta "Dünya liberal kanadın" kumandasına bağımlı bir organ gibi hareket etmekte ve kendi halkına değişik "Psikolojik baskılar " uygulamaktadır. Böylece verdikleri hizmetin faydası, sanki yurt içinde yaşayanlardan ziyade, ABD'de ve AB'de yaşayanlara dönük olmaktadır.
Medyamızın eski geleneği
Bir müddet sonra, Medyamız elinden geleni yaparak, iktidarda olanları genellikle er veya geç olarak, alaşağı etmeyi başarmaktadır. Hükümet yıkımlarında bu durum, yıllardan beri aynen devam etmektedir. Kısacası medyamız hükümetlerin yıkımlarında genellikle, çok başarılı olmaktadır. Ancak yeniden seçilmelere gelince, medyamız her zaman halkımıza istediklerini pek dikte edememekte ve kendi istediklerini tam olarak seçtirememektedir. Halkımız yine de, kısmen de olsa, bağımsız olarak kendi istediklerini oylarıyla seçebilmektedir. Bu seçimlerde bazen büyük sürprizler de yapabilmektedir. Mesela geçen genel seçimlerde ( 3 Kasım 2002) tüm meclisteki Hükümet ortaklarını bir anda meclis dışına bırakıverdi. Kısacası TBMM tamamen yenilenmiş oldu.
Öte yandan, Milletimizin, Türk halkının acaba "Toplu seçim"deki hareketleri bir nevi " Toplum-Birlik Aklı" veya" Toplum zekası" şeklinde mütalaa edilebilir mi? Yoksa bu seçim sonuçları sadece kolektif işlemlerin bir kolektif sonucu mu olmaktadır. Ama sonucun ve yönlendirmenin de bir dengeli akli kontrolü olursa, ancak istenilenler elde edilebilmektedir. Aksi takdirde hiçbir şeye veya hiç kimseye yararı olmayan, tam bir dağınıklık ve belirsizlik ortaya çıkabilir! Halbuki bizdeki seçimlerin sonuçları, hemen hemen her zaman belirli yönlendirmelerin hareket noktası şeklinde zuhur etmektedir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006