Bir yolculuğunda abdest almak istedi. Suyu yoktu. Üzüldü. O anda birisi, içi su dolu yeşil bir ibrik getirdi. Önüne koyup gitti.
Bir Cumâ namazından önce evine bir kimse geldi. İçeride buyük bir yılan gördü. Durakladı. Sehl-i Tüsterî Hazretleri; "İçeri gir!. Kişi, yeryüzündeki yılandan bu kadar korkarsa, âhiretteki yılanlardan daha çok korkması lâzım değil mi?" buyurdu. Sonra yılanı tuttu. Başka bir odaya aldı. "Kişi dünyâda yılanlarla arkadaşlık edebilirse, mezarda diğer yılanlar, çıyanlar ona dokunmaz" buyurdu ve; "Cumâ namazı kılar mısın?" buyurdu. O zât; "Câmi ile aramızda bir günlük mesâfe var" dedi. Sehl Tüsterî Hazretleri onun elini tutup, hemen câmiye getirdi. O kimse dedi ki: "Birlikte namaz kıldık. Sonra çıktı. Câmiden çıkanlara bakıp: "Lâ ilâhe illallah diyen çoktur, ama ihlâs sâhipleri azdır" buyurdu.
Talebesi Abdurrahmân bin Ahmed; "Efendim, abdest alınca ekseriye uzuvlarımdan akan su, altın ve gümüşten bıçak oluyor" deyince, Sehl Hazretleri; "Bilmez misin ki, çocuklar ağlayınca, meşgûl etmek için ellerine silâh verirler" buyurdu.
Sehl Hazretlerinin yanına köse bir adam geldi. Sakalının gelmesi için duâ istedi. Sehl Hazretleri; "Ey genç! Elini yüzüne sür, elini yüzüne sür!" buyurdu. Bu sözü bir kaç defâ tekrarladılar. Adam söyleneni aynen yaptı. O anda eline bir tutam sakal geldi.