Hadis-i kudsî de Allah tarafından buyurulur ki; "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi, sevilmeyi arzu ettim de kâinatı yarattım." (İsmâil Hakkı Bursevî, Kenz-i Mahfî.) Bu muhabbetten de öncelikle Allah'ın habibim, sevgilim dediği Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz ve sonra diğer insanlar ve kâinat yaratılmıştır. Kâinata gönül gözü ile bakabilenler, bütün eşyayı, varlıkları, aşk ve sevginin bir tezahürü olarak görürler. Aşık olmak ya da aşk ile yaşamak beden ve ruh sağlığına iyi geliyor. Öyle ki aşk, en zor anlarında bile kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlayabiliyor. Kastedilen sadece karşı cinse olan aşk değil, aynı zamanda kişinin işine, ailesine, doğaya karşı olan aşk; Allah'a, Peygamberimize, Ehl-i Beyt'e ve Allah dostlarına olan manevi aşk gibi her çeşit aşktan bahsediyoruz.
Aşk ile ilgili çok sayıda bilimsel araştırma yapılmıştır. Rutgers Üniversitesi'nden, aşk üzerine araştırmalar yapan Helen Fisher, dopamin ve noradrenalin hormonlarının birlikte salgılanmasıyla sevinç, yoğun enerji, iştah azalması ve artmış dikkate neden olduğunu ve âşık olunduğunda vücudun bu hormonlardan oluşan "aşk iksirini" salgılamaya başladığını belirtiyor. İnsanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan dopamin hormonu, herhangi bir aktiviteyi gerçekleştirmede motivasyon sağlar, bu hormon olmadan kişinin kılını bile kıpırdatması imkansız gibidir. Fonksiyonel beyin görüntüleme çalışmasında, âşık olunan kişinin fotoğrafına bakıldığı anda yapılan çekimlerde, dopamin reseptöründen zengin beyin bölgelerinde kanlanma artışının olduğu saptanıyor.
University College Londra'dan başka bir araştırma grubunun yaptığı bir çalışmada, aşık olan insanların beyninde mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin başlangıçta azaldığı ve aşık olunan şeye karşı takıntılı bir davranış sergilendiği belirtiliyor. Bu yüzden kişi, âşık olduğu şeyi ya da insanı aklından çıkaramıyor. Âşıklar sevdikleriyle birlikteyken tüm sıkıntılarını unutmaya yönelik davranışlar gösteriyorlar. Salgılanan noradrenaline bağlı kalp hızının artması, vücuda daha fazla kan pompalanmasına neden olarak kalp ve diğer organların daha verimli çalışmasına yol açabiliyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda tutkulu, takıntılı aşkın ömrünün en fazla 2-3 yıl olduğu saptanmış. Gerçek bir aşk varsa dopamin, noradrenalin ve feniletamin zaman içinde azalıyor yerine oksitosin vazopressin ve endorfinler devreye giriyor ve tutkulu, takıntılı duyguların yerini sevgi, huzur, güven gibi duygular alıyor.
University of California ve San Francisco'dan araştırmacılara göre oksitosin, âşık olunan şeye ilginin devamını ve sevgiye dönüşmesini sağlayan hormon. Oksitosin, kan basıncını düşürerek rahatlama sağlar, sosyal ilişkilerdeki güven duygusunu inşa eder, bağışıklık sistemini güçlendirir, damarlardaki iltihabi durumları azaltır.
Vazopressin, sadakat hormonu olarak da bilinir, bağlılık duygusunu yükseltir, kan hacmi ve konsantrasyonu düzenler. Stresin panzehiri olarak gösterilen aşk sayesinde vücuttaki stres hormonu kortizolün azalmasıyla şeker ve kolesterol döngüsünde düzelme izleniyor ve damarlar korunuyor.
Âşık olununca salgılanan hormonlar kişiye mutluluk verirken, adeta birer antidepresan etkisi yaratıyor. Aşk ve sevgi östrojen ve testosteron hormonlarını da artırmaktadır. Östrojen, kemik yapısını koruyup, kalp ve damar sağlığında koruyucu etki gösterirken; testosteron hormonu da güçlü kemikler ve sağlıklı bir bağışıklık sisteminin oluşmasında önemli rol üstlenmektedir.
Aşk ve sevgi dolu insanlarda salgılanan hormonlar saçlara ve cilde parlaklık, gözlere canlılık ve kişiye pozitif yaşam enerjisi veriyor. Kişiler kendilerini hiç olmadıkları kadar güçlü hissediyorlar ve etrafındakilere daha güzel görünmeye başlıyorlar. Ayrıca iştah baskılandığı için kilo verilmesini sağlamaktadır. Aşk tüm vücuda olumlu etkiler yapmaktadır ancak her duygu gibi aşk da ölçülü ve sağlığa zarar vermeyecek şekilde tüm evreleri ile bilinçli bir şekilde yaşanmalıdır.
Mevlâna, Ey benim beşeri aldanışım, ben seni kalbime koyana sevdalıyım diyerek aşktaki hedefi belirtmiştir. Yine "İnsaf et, aşk güzel bir iştir. Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın. Hâlbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur. Aşk, nefsine hâkim olan yiğitlerin işidir." diyerek zamane âşıklara gönderme yapmaktadır.
Aşkı olmayanı insan olarak görmeyen Mevlana, gerçek âşığın bir damla suya bile hürmetle baktığını bildirmektedir. Yunus Emre, âşık olamayan insanın yemişsiz ağaca ve taşa benzediğini, âşkın aslanı bile uysal koyun ettiğini, katı taşı hamur ettiğini, aşk ateşi düşen insanın derviş gibi olduğunu söylemektedir. Yani âşık olan, gönlü sevgiyle dolu olan insandan kimseye zarar gelmez demek istemiştir. Üstelik aşkla, sevgiyle yapılan her şey mükemmel olur, estetik olur, lezzetli olur ve kalıcı olur. Etrafımızda güzel olan ne varsa mutlaka aşkla, sevgiyle yapılmıştır.
Bugün en çok ihtiyacımız olan şey, aşk ve sevgiyle dolu bir hayat. "Cihan, âlem herkes bilsin ki, en büyük ibadet sevebilmektir. Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi, değişimin mührüdür" demiştir Mevlana.
- Sahur şifadır / 12.04.2023
- Teravih şifadır / 07.04.2023
- Oruç şifadır / 31.03.2023
- Ramazan şifadır / 29.03.2023
- Selamlaşmak şifadır / 20.01.2023
- Mutluluk şifadır / 13.12.2022
- Okumak şifadır / 29.11.2022
- Hasta ziyareti şifadır / 15.11.2022
- Dua şifadır -2- / 22.10.2022