AKP'nin 14 yılda Türkiye'yi getirdiği nokta içler acısı!..
Yerinden yurdundan göç eden insanları görmeye başladık. Sokağa çıkma yasakları, harabeye dönen şehirler, her gün gelen şehit haberleri?
Görüntüler bize Irak'ı, Libya'yı, Suriye'yi anımsatıyor.
Irak'ın işgalinde AKP'nin ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın katkısı büyük. Hava sahamızı ABD'ye açarak Irak'ın bombalanmasını, masum insanların öldürülmesini ve ülkenin parçalanmasını sağlamışlardı.
Libya'nın da bugünkü içler acısı durumunda AKP ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın katkısı çok. İzmir'i NATO'nun merkez üssü yapan, buradan kalkan uçaklarla Libyalı Müslümanların ölümüne sebep olanlardandır kendileri. Şimdi Libya'nın petrollerini sömürenlerin başını Fransa çekiyor. Libyalılar eski günlerini mumla arıyor.
IŞİD'in doğum yeridir aslında Libya. Burada Kaddafi'yi devirmek için beslenen, silahlandırılan teröristler işleri bitince yeni görev yerleri olan Suriye'ye gönderilmişlerdi. Hatırlarsınız, Libya'da savaşan teröristler Antalya'da 5 yıldızlı otellerde ağırlanarak bir bakıma ödüllendirilmişlerdi?
Gelelim Suriye'ye?
Suriye'de insanlar huzur içerisinde yaşarken, işlerinde güçlerindeyken, çocuklar okullarına giderken, akşamları herkes evlerine dönüp aileleriyle hoş sohbet otururken bir gece ansızın ne hikmetse(!) eli silahlı teröristler sardı ülkeyi. Hatta o kadar huzurlu memleketti ki Suriye, Başbakan Tayyip Erdoğan ailesiyle birlikte Esad ve ailesini ziyaret ediyor, hediyeleşiyor, vizeleri kaldırıyordu. Sonra yine ne hikmetse(!) kardeş Esad bir gecede kalleş Esed oluverdi. Halkını öldüren bir katil olmakla suçlandı!..
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye eli silahlı bir örgüt türedi birden bire. Sonra baktık dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan bu eli silahlı örgütü destekliyor!.. Sınırlarımız bu süreçte, Suriye'yi kan gölüne çeviren teröristlerin geçiş güzergahı haline geldi. Yine hatırlarsınız bir canlı yayında röportaj yapılan kişi sınırı nasıl ellerini kollarını sallaya sallaya geçtiklerini orada savaştıktan sonra yine ellerini kollarını sallaya sallaya nasıl Türkiye'ye girdiklerini anlatmıştı.
Bir de sınırlarımızdan oraya TIR'larla silah götürülmesi var ki, o konuya hiç girmeyeyim?
Bahsettiğimiz ülkelerin bu duruma gelmesinde, AKP ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan hep başı çekti. Karışıklığı ve çatışmayı körüklemek için aynı zihniyet, Alevi-Sünni ayrımcılığını kullanmaktan da çekinmediler. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın! Türkiye'de insanlar terör yüzünden evlerini terk ediyorlar. Öğretmenler bavullarını alıp tabiri yerindeyse memleketlerine kaçıyorlar. Bunun bir adım ötesi kendi ülkemizde mülteci durumuna düşmektir.
Bu kara günlerle karşılaşacağımızı bize çok önceden bildiren Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu. Türk milletini ayıktırmak için çok uğraştı, çok çalıştı. Alevi-Sünni üzerinden oynanan kirli oyunları Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla ve yazdığı Ehl-i Beyt külliyatıyla bozmaya çalıştı. Bizler şahidiz, Allah da şahit? Fakat milletimizin ekserisi bu gayretlere, hakaret, iftira ve dedikodularla karşılık verdi.
Zifiri karanlığın derinliklerine doğru sürüklendiğimiz bu günlerin mesuliyeti, şimdiye kadar uyarılara kulaklarını tıkayan milletimize aittir. Türkiye'nin geldiği bu durumun sorumluluğunu başkalarına yüklemeye kalkmak ise akılla izah edilemez.
Can güvenliği olmadığı için vatandaşlarımız bavullarını alıp yollara düşmek zorunda kalıyor artık. Tüm sorumluluk sahibi olanlara sesleniyorum! Gözünüz aydın?
Yerinden yurdundan göç eden insanları görmeye başladık. Sokağa çıkma yasakları, harabeye dönen şehirler, her gün gelen şehit haberleri?
Görüntüler bize Irak'ı, Libya'yı, Suriye'yi anımsatıyor.
Irak'ın işgalinde AKP'nin ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın katkısı büyük. Hava sahamızı ABD'ye açarak Irak'ın bombalanmasını, masum insanların öldürülmesini ve ülkenin parçalanmasını sağlamışlardı.
Libya'nın da bugünkü içler acısı durumunda AKP ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın katkısı çok. İzmir'i NATO'nun merkez üssü yapan, buradan kalkan uçaklarla Libyalı Müslümanların ölümüne sebep olanlardandır kendileri. Şimdi Libya'nın petrollerini sömürenlerin başını Fransa çekiyor. Libyalılar eski günlerini mumla arıyor.
IŞİD'in doğum yeridir aslında Libya. Burada Kaddafi'yi devirmek için beslenen, silahlandırılan teröristler işleri bitince yeni görev yerleri olan Suriye'ye gönderilmişlerdi. Hatırlarsınız, Libya'da savaşan teröristler Antalya'da 5 yıldızlı otellerde ağırlanarak bir bakıma ödüllendirilmişlerdi?
Gelelim Suriye'ye?
Suriye'de insanlar huzur içerisinde yaşarken, işlerinde güçlerindeyken, çocuklar okullarına giderken, akşamları herkes evlerine dönüp aileleriyle hoş sohbet otururken bir gece ansızın ne hikmetse(!) eli silahlı teröristler sardı ülkeyi. Hatta o kadar huzurlu memleketti ki Suriye, Başbakan Tayyip Erdoğan ailesiyle birlikte Esad ve ailesini ziyaret ediyor, hediyeleşiyor, vizeleri kaldırıyordu. Sonra yine ne hikmetse(!) kardeş Esad bir gecede kalleş Esed oluverdi. Halkını öldüren bir katil olmakla suçlandı!..
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye eli silahlı bir örgüt türedi birden bire. Sonra baktık dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan bu eli silahlı örgütü destekliyor!.. Sınırlarımız bu süreçte, Suriye'yi kan gölüne çeviren teröristlerin geçiş güzergahı haline geldi. Yine hatırlarsınız bir canlı yayında röportaj yapılan kişi sınırı nasıl ellerini kollarını sallaya sallaya geçtiklerini orada savaştıktan sonra yine ellerini kollarını sallaya sallaya nasıl Türkiye'ye girdiklerini anlatmıştı.
Bir de sınırlarımızdan oraya TIR'larla silah götürülmesi var ki, o konuya hiç girmeyeyim?
Bahsettiğimiz ülkelerin bu duruma gelmesinde, AKP ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan hep başı çekti. Karışıklığı ve çatışmayı körüklemek için aynı zihniyet, Alevi-Sünni ayrımcılığını kullanmaktan da çekinmediler. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın! Türkiye'de insanlar terör yüzünden evlerini terk ediyorlar. Öğretmenler bavullarını alıp tabiri yerindeyse memleketlerine kaçıyorlar. Bunun bir adım ötesi kendi ülkemizde mülteci durumuna düşmektir.
Bu kara günlerle karşılaşacağımızı bize çok önceden bildiren Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu. Türk milletini ayıktırmak için çok uğraştı, çok çalıştı. Alevi-Sünni üzerinden oynanan kirli oyunları Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla ve yazdığı Ehl-i Beyt külliyatıyla bozmaya çalıştı. Bizler şahidiz, Allah da şahit? Fakat milletimizin ekserisi bu gayretlere, hakaret, iftira ve dedikodularla karşılık verdi.
Zifiri karanlığın derinliklerine doğru sürüklendiğimiz bu günlerin mesuliyeti, şimdiye kadar uyarılara kulaklarını tıkayan milletimize aittir. Türkiye'nin geldiği bu durumun sorumluluğunu başkalarına yüklemeye kalkmak ise akılla izah edilemez.
Can güvenliği olmadığı için vatandaşlarımız bavullarını alıp yollara düşmek zorunda kalıyor artık. Tüm sorumluluk sahibi olanlara sesleniyorum! Gözünüz aydın?
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022