Geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı Gül'ün BM'deki konuşması, CHP'nin ABD ziyareti izlenimleri, Başbakan Erdoğan hakkında yabancı basında çıkan makaleler konuşuldu. Bir de Bingöl cezaevinden tünel kazarak firar eden ve enteresan bir şekilde hemen yakalanan mahkûmlar konusu da gündemi meşgul etti. Bir türlü açıklanamayan demokratikleşme paketi halen netleşmiş değil.* * *68. Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında konuşma yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Suriye'de asli sorumluluğunu yerine getirmedeki başarısızlığının utanç verici olduğunu söyledi BM Güvenlik Konseyi'nin asli vazifesi, Birleşmiş Milletler'in ana şartnamesinde 1. Maddede asli sorumluluk şöyle kaleme alınmıştır:"1- Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla; barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak? ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini? gerçekleştirmektir." Bu madde çerçevesinde, BM'den Suriye konusunda bir müdahale kararı çıkmaması, Suriye'de halkın zaten kabul etmediği ama Batı'nın var olduğunu iddia ettiği sorunun hallinin barışçıl yollarla çözümünün benimsenmesi hem ana amacı dünya barışı olan BM'nin kuruluş gerekçesine, hem de milletlerin beklentilerine uygundur.Utanç verici olan, yabancı basında, Suriye liderince, Rusya Dışişleri Bakanı'nın ağzından ve Hizbullah tarafından dile getirilen Türkiye'nin muhaliflere verdiği söylenen destektir.Savaşı istemek, akacak kandan rahatsız olmamaktır.Sayın Gül bunları ifade ederken, Rusya, ABD ile barış üzerinde anlaşmış; sergilenen bu tavır, Rusya liderine "dünya lideri" vasfını kazandırmıştı.* * *Financial Times gazetesinde Daniel Dombey imzasıyla yayınlanan makalede, Başbakan Erdoğan hakkında şu görüşlere yer verildi:"Uzun yıllardan beri Türkiye hakkında sorulan başlıca soru, kendini Ortadoğu'da evinde mi hissedeceği, yoksa Avrupa istikametinde adım atmaya devam mı edeceğiydi.Şimdi ortada yeni bir cevap var: İkisi de değil! Zira, Türkiye'nin iki tarafla da ilişkileri zor bir halde.Türkiye'nin frenlenemeyen başbakanı Recep Tayyip Erdoğan en son Birleşmiş Milletler koridorlarında 2011 yılında yürüdüğünde o yıl Mısır, Tunus ve Libya'da kendisine sevgi gösterilerinde bulunulmuştu.Ama o zamandan bu yana çok şey değişti."Yabancı basında artık bunlar kaleme alınıyor ve Erdoğan ve Türk siyaseti hakkında bunların hepsi doğru tespitler. Dengeler Türkiye aleyhine değişti. Eski prestij, sevgi kalmadı.Türk dış siyaseti ülkeyi ne İslam alemine yaklaştırdı, ne de hükümetin tüm gayretlerine rağmen Batı tarafından kabul edildi.Hıristiyan inancını asla unutmayan Batı, Müslüman Türkiye'yi reddediyor, izlenen politikalar Türkiye'yi derin yalnızlığa itti.* * * CHP'nin Irak'tan sonra ABD'ye yaptığı ziyaret de konuşulmakta.Irak'ta, Şii lider Sistani tarafından kabul edilmeyenler ABD'de Yahudi lobileri ile kolayca görüştüler.Türkiye siyasetinde okyanus ötesinden icazetle koltuk arayışı meşhurdur.CHP'den Loğoğlu, ABD ziyareti ile ilgili şunları söyledi:"Amerikalı muhataplarımızın tavrı CHP'yi önümüzdeki dönemde bir iktidar partisi olarak değerlendirdikleri izlemini bizde yarattı." CHP de, tıpkı AKP gibi iktidara giden yolu ABD'de ve Yahudi lobilerinde arıyor ve bunu gizlemiyor. Ne acı?* * * Demokratikleşme paketi, yeni anayasa ve içeriği konusunda MHP'nin görüşlerini yazamıyoruz. Çünkü ses seda yok? Bu derin sessizliğin milliyetçilikle alakası kalmadı, Türklükle bağı koparıldı?* * * BTP Genel Başkanı Prof. Dr.
Haydar Baş ise, "Milli Kahramanlarımızı Anma Programları" çerçevesinde yurdu gezmeye devam ediyor.Tek milli ses, tek milli duruş, tek cesur yürek olarak?Yabancı basın, onun
Milli Ekonomi Modeli'ni 3. büyük tez ve dünya ekonomilerinin tek kurtuluşu olarak yazıyor. Cenab-ı Hak cümlemize, aradaki farkı görmek için, basiret sahibi göz ve işiten kulak versin?