Demokratik sistemin vazgeçilmez unsurları şüphesiz siyasi partilerdir. Çok partili sisteme geçişle beraber farklı tezleri işleyen partiler siyaseti renklendirmiş; böylece temeli halka hizmet olan siyaset sanatında, millet yararına çeşitli yeni fikirlerin doğması amaçlanmıştır.
Bu manada siyasi partiler ve liderleri, halkın önünde örnek olan ve topluma yön veren kurumlar ve şahsiyetlerdir.
Bu sebeple, liderlerin halkın içinden çıkmış; toplumun büyük kesimini temsil eder karakterde ve düşünce yapısında olması esastır.
Türk siyasi hayatında uzun yıllar iktidar koltuğunda oturmuş siyasilerin sırları, halka bütünleşmesidir.
Onun yararına çalıştığına ikna olan, onun gibi düşündüğünü bilen halkımız çok yerinde icraatları olmasa da, liderine sonuna kadar sadakatla bağlanmıştır.
Günümüz siyasetinde ise bu vasıflarda liderin neredeyse olmadığını tespit ediyoruz.
Kurucularının belirlediği istikamete veya geçmişteki güçlü lider vasfına sadık kalmayan yeni liderler, kökleri belki de Cumhuriyet tarihi kadar eski partileri bugün halk desteğinin "sıfır"landığı noktalara getirmiştir.
Mazisi eski partilerden, yenilik zamanı diyerek ayrılanlar ise, fikir olarak değişmedikleri için halkın istediğini yine sunamadıkları gibi; toplum nazarında itibarlarını zedelemektedirler.
Türk milleti başa bağlıdır. Sadıktır. Fedakardır. Ancak bu vasıflarının ortaya çıkabilmesi, kendi değerlerine ve özüne sahip çıkan bir lider ile olabilir.
Bu nedenle önemli olan eski veya yeni adlarla ortaya çıkmak değildir. Mevcut siyasilerin tamamının yitirdiği özüne dönmek ve bu millete değerleriyle sahip çıkmaktır.
Siyasilerimiz fikir ve tez olarak yakın geçmişte ciddi ve değişim geçirmiş olabilir. Ama millet hiç değişmemiştir. Değerleri ve ölçüleri çelik gibi sağlamdır. Vatanı ve milleti için canını seve seve verebilir.
Değişen siyasileri ise bu sebeple beğenmemekte ve oyunu vermeye layık görmemektedir.
Bugün Türkiye'nin siyasi, iktisadi, içtimai v.s her sahada pek çok problemi vardır. Bu problemleri 25 yıldır Türkiye'de oy dahi kullanmamış Kemal Derviş ne anlayabilir, ne de bunlara deva olabilir. Boyalı basın istediği kadar pompalasın. Milletinin yaşadığı sıkıntıları uzaktan seyreden hatta son dönemde bunların sebebi görülen bu şahsın millet önünde asla şansı olamaz.
YTP lideri İsmail Cem, bugün hükümetin sadece hortumlanan bankalara kaynak aktardığını ve işçiyi, çiftçiyi, memuru unuttuğunu söyleyecek kadar 360 derecelik bir dönüş yapmıştır.
Siz 3,5 yıldır o hükümette değil miydiniz Sn. Cem?
Ve bugün birlik beraberlik çağrısı yapan siz 1997 yılında, "Türkiye'de zaman zaman memleketi bölelim, yarısında da başka memleket oluşsun. Bunun da özgürlüğü olsun şeklinde tartışmalar gündeme gelmektedir. Bir liberal solcu ve gazeteci olarak bana bu normal gelebilir ve Türkiye'ye hiçbir zarar vermeyeceğini düşünebilirim. Ama bunu siyasete, yaşama geçirmek için belli bir konsensüs lazımdır. Ve o konsensüs inşallah terör meselesi bittikten sonra oluşabilecek bir konsensüstür" diyebilmiştiniz.
Sn. Cem hangisi gerçek düşünceniz? Halkımız, sizi bu eski ve yeni halinizle tartmakta, eski halinizi daha samimi bulmaktadır.
Milletin dini hassasiyetini bir manada istismar eden Sn. Erdoğan siyasete girdiği günden beri Yahudi lobileri ile sıkı ilişkiler içinde icazet arayışındadır.
Tarih boyunca Türk ve Müslüman düşmanı olan Yahudilerle işbirliği içindeki Sn. Erdoğan'ın da gerçek yüzü halkımızca yakından bilinmektedir.
T.C Devleti'nin kurucusu Atatürk'ün partisi bilinen CHP bugün onun izinden giderek ulus-devlet fikrini devam ettireceğine, onun gibi antiemperyalist bir çizgi izleyeceğine büyük törenlerle AB'ci ve IMF'ci Derviş'e kucak açmıştır. Kuruluş misyonuna ve tarihteki tezine ters bu tavır, CHP'nin tabanında ciddi bir oy kaybınaa yol açacaktır.
AB'yi ve IMF'yi savunan bir parti vardır ki izlediği bu politika hepsinden şaşırtıcıdır. Saadet Partisi'nin sağın önde gelen muhafazakar partisinin bu emperyalist sisteme yol vermesi çok enterasandır.
AB'ci ve IMF'ci partilerin yanında bir de parayla parti satın alarak kendine suni bir geçmiş sağlayan ve hiç utanmadan bu partinin adını değiştirerek 3. turda adeta zorla liderliğine geçen Cem Uzan'ı da unutmamak gerekir.
Siyasi ahlakla uzaktan yakından bir alakası olmayan halkın alışık olmadığı bu davranış, onun oy toplamasını sağlamaya yetmeyecektir.
Görüldüğü gibi Türk siyaseti tarihinde yaşamadığı gibi büyük bir entrikanın içindedir. Ülke menfaatlerinin dışında programların hayata geçtiği bir süreçtedir. Türk siyaseti kirlenmiştir.
Ama, bir lider ve parti vardır ki, bu lider kirli siyaseti temizleyecek, tarihteki lider şahsiyetlerin şanına yakışır bir politika izleyecektir.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, beklenen özlenen ve gerçek bir Türk siyasetçisidir.
Milli ve manevi değerlere olan bağlılığı, millet yararına hazırladığı projeleri, AB ve IMF'ye bu sebeple hayır diyen tezi ile tek kurtuluş olmuştur.
Bugünkü siyasi partileri yakından takip eden halkımız diğer liderlerle açık farklarını görmekte ve gittiği yerde onu bağrına basmaktadır.
Uzun süredir AB'nin gerçek niyeti anlatılmadığı halde, onun sırtında siyaset yaparak, milleti adeta bir uçuruma sürükleyen bu partilerin karşısında Atatürk'ün 1923-38 yılları arasındaki projelerini tekrar hayata geçirerek milli bir politikayı benimseyen Prof Dr. Haydar Baş bu sebeble farklıdır ve milleti ona sahip çıkmaktadır.
Değerlerini yitirmiş, kuklalaşmış kendi fikirleri kalmamış siyasiler karşısında tekdir.
Boyalı basının tüm gizlemelerine, saklamalarına rağmen Prof Dr. Haydar Baş ve BTP kadroları, halkın gözünde tanınmış ve bu ülkeyi kurtaracak tek lider ve parti görülmektedir. Doğrusu da budur.
Milli ve manevi değerlerini ve kimliğini kaybetmemiş milletimiz Prof Dr. Haydar Baş'ı seçmekle geleceğini teminat altına almakta özlediği eski günlerine kavuşmanın ilk adımını atmaktadır.
% 40'ların üstünde halk desteğiyle tek başına iktidarı oynayan bu partinin geldiği haklı nokta onun izlediği milli politikaların bir neticesidir. 4 Kasım sabahı tek başına iktidarı ise değerlerini kaybetmiş siyasilere ve partilere en güzel örnek olacaktır.
Bu manada siyasi partiler ve liderleri, halkın önünde örnek olan ve topluma yön veren kurumlar ve şahsiyetlerdir.
Bu sebeple, liderlerin halkın içinden çıkmış; toplumun büyük kesimini temsil eder karakterde ve düşünce yapısında olması esastır.
Türk siyasi hayatında uzun yıllar iktidar koltuğunda oturmuş siyasilerin sırları, halka bütünleşmesidir.
Onun yararına çalıştığına ikna olan, onun gibi düşündüğünü bilen halkımız çok yerinde icraatları olmasa da, liderine sonuna kadar sadakatla bağlanmıştır.
Günümüz siyasetinde ise bu vasıflarda liderin neredeyse olmadığını tespit ediyoruz.
Kurucularının belirlediği istikamete veya geçmişteki güçlü lider vasfına sadık kalmayan yeni liderler, kökleri belki de Cumhuriyet tarihi kadar eski partileri bugün halk desteğinin "sıfır"landığı noktalara getirmiştir.
Mazisi eski partilerden, yenilik zamanı diyerek ayrılanlar ise, fikir olarak değişmedikleri için halkın istediğini yine sunamadıkları gibi; toplum nazarında itibarlarını zedelemektedirler.
Türk milleti başa bağlıdır. Sadıktır. Fedakardır. Ancak bu vasıflarının ortaya çıkabilmesi, kendi değerlerine ve özüne sahip çıkan bir lider ile olabilir.
Bu nedenle önemli olan eski veya yeni adlarla ortaya çıkmak değildir. Mevcut siyasilerin tamamının yitirdiği özüne dönmek ve bu millete değerleriyle sahip çıkmaktır.
Siyasilerimiz fikir ve tez olarak yakın geçmişte ciddi ve değişim geçirmiş olabilir. Ama millet hiç değişmemiştir. Değerleri ve ölçüleri çelik gibi sağlamdır. Vatanı ve milleti için canını seve seve verebilir.
Değişen siyasileri ise bu sebeple beğenmemekte ve oyunu vermeye layık görmemektedir.
Bugün Türkiye'nin siyasi, iktisadi, içtimai v.s her sahada pek çok problemi vardır. Bu problemleri 25 yıldır Türkiye'de oy dahi kullanmamış Kemal Derviş ne anlayabilir, ne de bunlara deva olabilir. Boyalı basın istediği kadar pompalasın. Milletinin yaşadığı sıkıntıları uzaktan seyreden hatta son dönemde bunların sebebi görülen bu şahsın millet önünde asla şansı olamaz.
YTP lideri İsmail Cem, bugün hükümetin sadece hortumlanan bankalara kaynak aktardığını ve işçiyi, çiftçiyi, memuru unuttuğunu söyleyecek kadar 360 derecelik bir dönüş yapmıştır.
Siz 3,5 yıldır o hükümette değil miydiniz Sn. Cem?
Ve bugün birlik beraberlik çağrısı yapan siz 1997 yılında, "Türkiye'de zaman zaman memleketi bölelim, yarısında da başka memleket oluşsun. Bunun da özgürlüğü olsun şeklinde tartışmalar gündeme gelmektedir. Bir liberal solcu ve gazeteci olarak bana bu normal gelebilir ve Türkiye'ye hiçbir zarar vermeyeceğini düşünebilirim. Ama bunu siyasete, yaşama geçirmek için belli bir konsensüs lazımdır. Ve o konsensüs inşallah terör meselesi bittikten sonra oluşabilecek bir konsensüstür" diyebilmiştiniz.
Sn. Cem hangisi gerçek düşünceniz? Halkımız, sizi bu eski ve yeni halinizle tartmakta, eski halinizi daha samimi bulmaktadır.
Milletin dini hassasiyetini bir manada istismar eden Sn. Erdoğan siyasete girdiği günden beri Yahudi lobileri ile sıkı ilişkiler içinde icazet arayışındadır.
Tarih boyunca Türk ve Müslüman düşmanı olan Yahudilerle işbirliği içindeki Sn. Erdoğan'ın da gerçek yüzü halkımızca yakından bilinmektedir.
T.C Devleti'nin kurucusu Atatürk'ün partisi bilinen CHP bugün onun izinden giderek ulus-devlet fikrini devam ettireceğine, onun gibi antiemperyalist bir çizgi izleyeceğine büyük törenlerle AB'ci ve IMF'ci Derviş'e kucak açmıştır. Kuruluş misyonuna ve tarihteki tezine ters bu tavır, CHP'nin tabanında ciddi bir oy kaybınaa yol açacaktır.
AB'yi ve IMF'yi savunan bir parti vardır ki izlediği bu politika hepsinden şaşırtıcıdır. Saadet Partisi'nin sağın önde gelen muhafazakar partisinin bu emperyalist sisteme yol vermesi çok enterasandır.
AB'ci ve IMF'ci partilerin yanında bir de parayla parti satın alarak kendine suni bir geçmiş sağlayan ve hiç utanmadan bu partinin adını değiştirerek 3. turda adeta zorla liderliğine geçen Cem Uzan'ı da unutmamak gerekir.
Siyasi ahlakla uzaktan yakından bir alakası olmayan halkın alışık olmadığı bu davranış, onun oy toplamasını sağlamaya yetmeyecektir.
Görüldüğü gibi Türk siyaseti tarihinde yaşamadığı gibi büyük bir entrikanın içindedir. Ülke menfaatlerinin dışında programların hayata geçtiği bir süreçtedir. Türk siyaseti kirlenmiştir.
Ama, bir lider ve parti vardır ki, bu lider kirli siyaseti temizleyecek, tarihteki lider şahsiyetlerin şanına yakışır bir politika izleyecektir.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, beklenen özlenen ve gerçek bir Türk siyasetçisidir.
Milli ve manevi değerlere olan bağlılığı, millet yararına hazırladığı projeleri, AB ve IMF'ye bu sebeple hayır diyen tezi ile tek kurtuluş olmuştur.
Bugünkü siyasi partileri yakından takip eden halkımız diğer liderlerle açık farklarını görmekte ve gittiği yerde onu bağrına basmaktadır.
Uzun süredir AB'nin gerçek niyeti anlatılmadığı halde, onun sırtında siyaset yaparak, milleti adeta bir uçuruma sürükleyen bu partilerin karşısında Atatürk'ün 1923-38 yılları arasındaki projelerini tekrar hayata geçirerek milli bir politikayı benimseyen Prof Dr. Haydar Baş bu sebeble farklıdır ve milleti ona sahip çıkmaktadır.
Değerlerini yitirmiş, kuklalaşmış kendi fikirleri kalmamış siyasiler karşısında tekdir.
Boyalı basının tüm gizlemelerine, saklamalarına rağmen Prof Dr. Haydar Baş ve BTP kadroları, halkın gözünde tanınmış ve bu ülkeyi kurtaracak tek lider ve parti görülmektedir. Doğrusu da budur.
Milli ve manevi değerlerini ve kimliğini kaybetmemiş milletimiz Prof Dr. Haydar Baş'ı seçmekle geleceğini teminat altına almakta özlediği eski günlerine kavuşmanın ilk adımını atmaktadır.
% 40'ların üstünde halk desteğiyle tek başına iktidarı oynayan bu partinin geldiği haklı nokta onun izlediği milli politikaların bir neticesidir. 4 Kasım sabahı tek başına iktidarı ise değerlerini kaybetmiş siyasilere ve partilere en güzel örnek olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002