Sizce ekonomik tablo nasıl?

Gönül ister ki, hep olumlu şeyler yazalım, kimsenin moralini bozmayalım. Ama bugünümüz ve yarınımız hakkında ciddi endişeler taşıyor ve hiçbir düzelme emaresi görmüyorsak; elbette ki gerçekleri dile getirmek, rayından çıkmış olan treni yeniden rayına sokmak için tavsiyelerimizi ifade etmek boynumuzun borcudur.

Birilerinin yaptığı gibi; yanlışları görmezden gelip, yanlış yapanların şakşakçılığını yapıp, hızla yaklaştığımız kötü sonun sonuçlarını, oluşturacağı depremi ve tsunamileri gizlemeye çalışabiliriz ama bunun kime ne faydası olacak?

Türkiye'nin ekonomideki gidişatını görmek için bütçe rakamlarına bakmak yeterli…

Bütçe açığı 2017 yılında 47,8 milyar TL olurken, 2018 yılında 72,6 milyar TL'ye fırladı.

2019 yılı bütçe açığı hedefi 80,6 milyar TL idi, görünen o ki, ihtiyat akçesi kullanılmasına rağmen hedefin oldukça üstünde bir bütçe açığı yaşanacak.

Peki, geçtiğimiz günlerde kabul edilen 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nde öngörülen bütçe açığı ne kadar, tam 138,9 milyar TL…

2017'den 2020'ye 47,8 milyar TL'den 138,9 milyar TL'ye çıkan bir bütçe açığı…

Sizce ekonomik tablomuz nasıl?

Bütçe açığı demek; daha fazla borç demek, daha fazla faiz demek, daha fazla bağımlılık ve taviz demek, vatandaşın sırtına vergi üstüne vergi yüklenmesi demek…

2017'de bütçeden 56,7 milyar TL faiz ödemesi yapıldı; 2018 yılında faize ödenen meblağ 74 milyar TL'ye çıktı. Peki, 2020 yılı için ne kadar faiz ödemesi hedeflenildi? 138,9 milyar TL…

2017'den 2020'ye 56,7 milyar TL'den 138,9 milyar TL'ye çıkan bir faiz ödemesi…

Elbette ki bu faiz ödemeleri, faiz borcumuzun tümü değil…  Bu kadarını ödeyebiliyoruz, geri kalan faiz de ana borcumuza ilave ediliyor.

Kredi kartlarındaki asgari ödeme miktarı gibi…

Bütçe açığı da faiz ödemeleri de katlanarak artıyor.

Borç alırsın, çalışıp, üretip bu borcu ödersin, bunun bir mantığı var. 

Ama söyler misiniz çalıştığın ve ürettiğin halde borç da, faizi de katlanarak artıyorsa bunun mantığı nedir?

Merkez Bankası'nın açıkladığı verilere göre, 1 yıl içinde ödememiz gereken kısa vadeli borç miktarı 167,4 milyar dolar… Bu, yaklaşık 1 trilyon TL yapıyor. 2020 yılı için hedeflenen toplam bütçe geliri 956,6 milyar TL…

Bütçe gelirlerinin tamamını bu borca ayırsak yetmiyor.

Uyguladıkları yanlış ekonomik program sebebiyle bütçesi yama tutmayan hükümet, doğal olarak, vergilere, cezalara ve zamlara yöneliyor ve de yönelecek.

Bu, yeni vergiler ve zamlar demektir.

Bakın, yılsonu enflasyonu yüzde 12 tahmin edilmesine rağmen, vergi ve cezalara uygulanan zam oranı yüzde 22,58 olarak belirlendi. Elbette bununla da yetinilmeyecek, çünkü bütçe açığı artmaya devam ediyor. Peki, vatandaş bu tabloyu kaldırabilir mi? Elbette ki hayır…

Geliri yetmeyen vatandaş tamamen borca, yani banka kredilerine yöneldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verilerine göre, vatandaşlar, 457 milyar TL'si tüketici kredisi, 116 milyar TL'si de kredi kartı borcu olmak üzere toplam 573 milyar TL bankalara borçlandılar. Borçlandılar da ödeyebiliyorlar mı? Bu borcun 145 milyar TL'si batak… Zaten batakta olan vatandaşa yeni vergiler, yeni cezalar ve yeni zamlar yüklüyorsunuz, siz söyleyin bunu kaldırabilirler mi?

İntiharlar, boşanmalar, cinayetler neden artıyor zannediyorsunuz? Önceden insanlar birer birer intihar ediyordu, şimdi ağırlıklı ekonomik nedenlerden toplu olarak, ailece intihar ediyor.

Geçtiğimiz yıllarda elektrik ve doğalgaz faturaları hane halkı harcamalarında çok fazla bir yük oluşturmuyordu, bugün en önemli giderler arasında yer alıyor. 

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, 2014-2018 yılları arasında 14,5 milyon ailenin, elektrik borcunu ödeyemediği için elektriği kesildi, 5 milyon 400 bin ailenin ise doğalgazı kesildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de yaptığı açıklamada, 2019 yılının ilk 9 ayında 3 milyon 365 bin 784 kişi hakkında elektrik borcunu ödeyemedikleri gerekçesiyle işlem yapıldığını belirtmiş; doğalgaz borcunu ödeyemeyenlerin sayısını ise 710 bin 364 olarak açıklamıştı. 

Kısaca, bütçe açığı arttıkça artıyor, yük vatandaşın sırtına yıkılıyor ama vatandaş da bitik vaziyette… 

Şimdi siz söyleyin, bu ekonomik tablo nereye gider?

Bugün Türkiye'nin yaşadığı bu karanlık tablo, hala ısrarla uygulanan kapitalist ekonomi sebebiyledir. Borca dayalı bir ekonomiyle ancak buraya kadar…

Bu tablodan kurtuluş için yepyeni bir anlayış lazım; o da elbette ki BRICS devletlerini ekonomik ve finansal bağımsızlığa kavuşturan, dünyanın zirvesine oturtan, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.

Milli Ekonomi Modeli'nin, emek ve üretim karşılığı ve de kaynaklar karşılığı devreye konulan Milli Para projesi, bizi hem borçlanmaktan, hem faiz yükünden hem de taviz vermekten kurtaracak yegâne çözümdür.

Milli Ekonomi Modeli, ekonominin yükünü, bırakın vatandaşın sırtına yüklemeyi, vatandaşının cebine para koyan, onu baş tacı eden sistemin adıdır.

İnşallah yaşadığımız şu karanlık tablo biz Türk milletini ayıktırır da çözümün tek adresinde buluşuruz.