Tarih boyunca hep böyle olmuş.
Fitne-fesat peşinde koşanlar, "Allah'ın ayetlerine karşı mücadelede yarışa girenler" İslam'ın apaçık hakikatleri karşısında duramadıkları için sürekli "sızma" metodunu kullanmışlar.
Anadolu coğrafyasının son elli yılında "sızıntı" etrafında toplanan sözde alimlerin, İslami söylemleri kullanarak bu topraklara ve bu millete nasıl ihanet ettiklerine hep beraber şahit olduk.
"Körler sağırlar bir birini ağırlar" kabilinden kapak attıkları üniversitelerde bol keseden doçentlik ve profesörlük unvanları dağıtarak kendileri gibi "sızıntı" hocalar yetiştirdiler, o hocaları sahaya sürerek önce bu milletin geleceği olan çocuklarını topladılar, topladıkları çocukları emperyalistler adına devşirmek için, masraflarını da fitre, zekat, kurban diyerek o çocukların babalarından topladılar ve ülkeyi getirip bir uçurumun başından aşağı fırlattılar.
Bütün bu acımasız tahribatları yaparken sürekli İslam'ı kullandılar, Kur'an'ı kullandılar, bu milletin saf, temiz duygularını istismar ederek milleti arkadan hançerlediler.
Malum şebekenin, emperyalist güçleri arkalarına alarak bugün sergiledikleri her çeşit çirkeflikleri, hırsızlıkları, arsızlıkları ve yüzsüzlükleri geçmiş devirlerde de yapanlar olmamış mıdır?
İslam'ın içine sokulan bazı uygulamaları, bazı hurafeleri dikkatle incelediğimizde bu tür "sızıntı" alimlerin işleri olduğu kanaatine varıyoruz.
Bugün dahi güncelliğini koruyan bu "talak-ı selase" meselesinin böylesine "sızıntı" alimlerin İslam'a sızma hareketlerinin bir sonucu olduğu kesin gibi.
Başyazarımız Muharrem Bayraktar'ın belgeleriyle ortaya koyduğu gibi, bugün MOSSAD ajanlarının cübbe-sarık giyerek Libya'da imamlık yaptıkları ve gençleri İsrail lehine sahaya sürmeye çalıştıklarını düşünürsek bu düşünce de öyle yabana atılacak gibi durmuyor.
"Sızıntı" şebekesinin elli yıldır bu ülkede yaptığı da zaten bundan baka bir şey değilmiş; "hizmet? hizmet? hizmet" kime hizmet? Küresel işgalci ve tefecilere hizmet.
Devletin resmi kurumu olan Diyanet İşlerinin, kendisine sorulan sorulara; "Evet, koca karısını cep telefonundan göndereceği 'boş ol' mesajı ile de boşayabilir" fetvasını verebildiği günümüzde, insafı olan, vicdanı olan ve konunun uzmanı olan tüm alimleri konuşup yazmaya davet ediyoruz ve diyoruz ki Talak suresinin ilgili ayetlerini hep beraber okuyalım ve bu "üç boşama hakkını tek celsede kullanma" yetkisi bunun neresinde diye soralım?
"Ey Peygamber! Eşlerinizi boşayacağınız vakit onların iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti dikkatle sayın. Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten, özellikle eşlerinizin hukukuna zarar vermekten sakının. Onlar zina gibi açık bir hayâsızlık irtikâb etmedikçe siz onları evlerinizden çıkarmayın. Kendileri de çıkıp gitmesinler. İşte Allah'ın hudutları! Kim Allah'ın hudutlarını çiğnerse hakikaten kendine zulmetmiş olur. Nereden bileceksin, bakarsın Allah bundan sonra yeni bir durum meydana getirir.
Bekleme sürelerinin (üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıkları zaman, onları ya güzelce evinizde alıkoyun, evliliği devam ettirin, yahut güzellikle ayrılın ve bu boşanmaya sizden iki âdil kimseyi şahit tutun ve şahitliği de Allah için dürüst yapın. İşte sizden Allah'a ve âhirete iman edenlere verilen talimat, yapılan tavsiye budur. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah'a dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah her şey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir." (Talak: 1-3).
Fitne-fesat peşinde koşanlar, "Allah'ın ayetlerine karşı mücadelede yarışa girenler" İslam'ın apaçık hakikatleri karşısında duramadıkları için sürekli "sızma" metodunu kullanmışlar.
Anadolu coğrafyasının son elli yılında "sızıntı" etrafında toplanan sözde alimlerin, İslami söylemleri kullanarak bu topraklara ve bu millete nasıl ihanet ettiklerine hep beraber şahit olduk.
"Körler sağırlar bir birini ağırlar" kabilinden kapak attıkları üniversitelerde bol keseden doçentlik ve profesörlük unvanları dağıtarak kendileri gibi "sızıntı" hocalar yetiştirdiler, o hocaları sahaya sürerek önce bu milletin geleceği olan çocuklarını topladılar, topladıkları çocukları emperyalistler adına devşirmek için, masraflarını da fitre, zekat, kurban diyerek o çocukların babalarından topladılar ve ülkeyi getirip bir uçurumun başından aşağı fırlattılar.
Bütün bu acımasız tahribatları yaparken sürekli İslam'ı kullandılar, Kur'an'ı kullandılar, bu milletin saf, temiz duygularını istismar ederek milleti arkadan hançerlediler.
Malum şebekenin, emperyalist güçleri arkalarına alarak bugün sergiledikleri her çeşit çirkeflikleri, hırsızlıkları, arsızlıkları ve yüzsüzlükleri geçmiş devirlerde de yapanlar olmamış mıdır?
İslam'ın içine sokulan bazı uygulamaları, bazı hurafeleri dikkatle incelediğimizde bu tür "sızıntı" alimlerin işleri olduğu kanaatine varıyoruz.
Bugün dahi güncelliğini koruyan bu "talak-ı selase" meselesinin böylesine "sızıntı" alimlerin İslam'a sızma hareketlerinin bir sonucu olduğu kesin gibi.
Başyazarımız Muharrem Bayraktar'ın belgeleriyle ortaya koyduğu gibi, bugün MOSSAD ajanlarının cübbe-sarık giyerek Libya'da imamlık yaptıkları ve gençleri İsrail lehine sahaya sürmeye çalıştıklarını düşünürsek bu düşünce de öyle yabana atılacak gibi durmuyor.
"Sızıntı" şebekesinin elli yıldır bu ülkede yaptığı da zaten bundan baka bir şey değilmiş; "hizmet? hizmet? hizmet" kime hizmet? Küresel işgalci ve tefecilere hizmet.
Devletin resmi kurumu olan Diyanet İşlerinin, kendisine sorulan sorulara; "Evet, koca karısını cep telefonundan göndereceği 'boş ol' mesajı ile de boşayabilir" fetvasını verebildiği günümüzde, insafı olan, vicdanı olan ve konunun uzmanı olan tüm alimleri konuşup yazmaya davet ediyoruz ve diyoruz ki Talak suresinin ilgili ayetlerini hep beraber okuyalım ve bu "üç boşama hakkını tek celsede kullanma" yetkisi bunun neresinde diye soralım?
"Ey Peygamber! Eşlerinizi boşayacağınız vakit onların iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti dikkatle sayın. Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten, özellikle eşlerinizin hukukuna zarar vermekten sakının. Onlar zina gibi açık bir hayâsızlık irtikâb etmedikçe siz onları evlerinizden çıkarmayın. Kendileri de çıkıp gitmesinler. İşte Allah'ın hudutları! Kim Allah'ın hudutlarını çiğnerse hakikaten kendine zulmetmiş olur. Nereden bileceksin, bakarsın Allah bundan sonra yeni bir durum meydana getirir.
Bekleme sürelerinin (üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıkları zaman, onları ya güzelce evinizde alıkoyun, evliliği devam ettirin, yahut güzellikle ayrılın ve bu boşanmaya sizden iki âdil kimseyi şahit tutun ve şahitliği de Allah için dürüst yapın. İşte sizden Allah'a ve âhirete iman edenlere verilen talimat, yapılan tavsiye budur. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah'a dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah her şey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir." (Talak: 1-3).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024