Sofi, "Sofi'nin Dünyası"ndaki Sofi'dir. "Sofi'nin Dünyası" da Jostein Gaarder adlı Norveçli bir yazarın bütün dünyada çok satan kitabının adıdır.
Gaarder bu kitaptan o kadar çok para kazanmış ki, eşi Sri Dannevig ile beraber 1997'de, "her yıl çevrenin korunması ve dünya kaynaklarının daha hakça paylaşılması için gereken sorumluluğu sergileyen örgüt ve kişilere verilmek üzere bir ödül oluşturmuştur. 'Sofi Ödülü' adını verdikleri ödül bu gün yeryüzünde verilen en önemli çevre ödülüdür."
Bu bilgileri 30 Haziran 2002 tarihli Cumhuriyet Dergi'den aldık.
Aynı yazıdan öğrendiğimize göre "yeryüzünün bu en önemli çevre ödülü" bu yıl bir Türk'e verilmiş.
Daha doğrusu yazının yazarı Selçuk Erez'in, yazısına uygun gördüğü başlık o.
Dünyanın her yerinde her yazar yazısına uygun gördüğü başlığı koyabilir.
Fakat konu ve dolayısı ile başlık kendisinden başkalarını da ilgilendirdiği zaman atışın destekli olması lâzım.
Yazıyı okuyunca anlıyoruz ki bahse konu "Türk", Fener Rum Patriği Barthalemeos...
Ve yine yazıyı okuyunca anlıyoruz ki ne Gaarder, ne eşi Dannevig, ne Sofi, ve hâttâ ne de Barthalemeos'un; kendisinin Türk olduğundan haberi yok. Bu Erez'in Barthalemeos'a uygun gördüğü bir rütbe, bir makam, bir unvan.
Çünkü yazı metninde iki yerde "doğru" olan şekil, yâni Barthalemeos'un "vatandaşımız" olduğu geçiyor. Doğrudur, çünkü "Türk" ile "Türk vatandaşı" arasında dereler, dağlar, denizler, okyanuslar kadar fark vardır.
Türk Devleti aleyhine çalıştıkları sabit olmadığı sürece bütün Türk vatandaşlarına elbette saygım var. Ama ne çare ikisi birbirinden hayli farklı...
Nasıl kolaylıkla Alman, Amerikan, İngiliz vatandaşı olabiliyorsanız aynı kolaylıkla gerekli şartları yerine getirdiğinizde Türk vatandaşı olabilirsiniz.
Ama "değilseniz", ağzınızla kuş tutsanız Alman, Amerikan, İngiliz, Türk olamazsınız. Almanlar, Alman vatandaşı Türkleri, Alman mı sayıyorlar?
Çünkü nüfus cüzdanı ve pasaport sonradan alınabilir ama etnik yapı değiştirilmez.
Türk olunmaz, Türk doğulur.
Türk vatandaşlarının bazılarının isimleri değişiktir; Hırant, Vitali, Cefi, İsak gibi... Bazıları da aynı sizin, benim gibi isimlere sahiptir.
Devlet aleyhine çalışmadıkları, çalıştıkları ispat edilmediği sürece hepsine saygı duyuyorum ama benim onlardan ufak bir farkım var; Ben hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hem Türk'üm..
Tıpkı Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Azerbaycan Türkleri, Kıbrıs Türkleri, Batı Trakya Türkleri ilh. gibi...Bu saydıklarımın değişik pasaport taşıyor olmaları Türk olmadıkları anlamına gelmez. Çünkü Türklüğün sınırı yoktur. Sadece Türkiye Cumhuriyeti ya da Özbekistan vatandaşları Türk diyemezsiniz.
Onun için ben de yazıma "Sofi'nin Buğday Ambarı" başlığını uygun gördüm.
Aç tavuk kendisini buğday ambarında zannedermiş ya.
Aslında Barthalemeos bunu hep yapıyor. Daha doğrusu o yapmıyor ama yapılanlara, yazılanlara ses çıkarmadığı için yanlışa ortak oluyor, "mış" gibi görünmek hoşuna gidiyor.
1995'te de Sabah'ta Ruhat Mengi'nin yine Barthalemeos'tan bahseden "Barthalemeos;Ben de Türk'üm" başlığını taşıyan bir yazısı yayınlanmıştı. O yazının metninde de iki yerde Rum patriğin doğru şekilde sadece "Türk vatandaşı" olduğu geçiyordu fakat tesadüf, başlık öyle atılmıştı. Demek ki birileri Barthalemeos'un ille de Türk sayılmasından menfaat umuyorlardı. Demek ki Rum Patriğe "Türklüğü" her iki yazıda da "yakıştıran"lar yazıyı kaleme alan Selçuk Erez ve Ruhat Mengi'ydi.
Bu kadar açıklamadan sonra kendilerini "buğday ambarında zanneden aç tavuklar"ın kimler olduğu da hiçbir yanlışlığa mahâl bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıyor mu?
Bu yazı "sataşma" olduğu gerekçesi ve cevap hakkı bâbında; ve gol pası verildiği için büyük bir keyifle kaleme alınmıştır.
Daha veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse, Barthalemeos Türk'se ben de tayyareyim.
Gaarder bu kitaptan o kadar çok para kazanmış ki, eşi Sri Dannevig ile beraber 1997'de, "her yıl çevrenin korunması ve dünya kaynaklarının daha hakça paylaşılması için gereken sorumluluğu sergileyen örgüt ve kişilere verilmek üzere bir ödül oluşturmuştur. 'Sofi Ödülü' adını verdikleri ödül bu gün yeryüzünde verilen en önemli çevre ödülüdür."
Bu bilgileri 30 Haziran 2002 tarihli Cumhuriyet Dergi'den aldık.
Aynı yazıdan öğrendiğimize göre "yeryüzünün bu en önemli çevre ödülü" bu yıl bir Türk'e verilmiş.
Daha doğrusu yazının yazarı Selçuk Erez'in, yazısına uygun gördüğü başlık o.
Dünyanın her yerinde her yazar yazısına uygun gördüğü başlığı koyabilir.
Fakat konu ve dolayısı ile başlık kendisinden başkalarını da ilgilendirdiği zaman atışın destekli olması lâzım.
Yazıyı okuyunca anlıyoruz ki bahse konu "Türk", Fener Rum Patriği Barthalemeos...
Ve yine yazıyı okuyunca anlıyoruz ki ne Gaarder, ne eşi Dannevig, ne Sofi, ve hâttâ ne de Barthalemeos'un; kendisinin Türk olduğundan haberi yok. Bu Erez'in Barthalemeos'a uygun gördüğü bir rütbe, bir makam, bir unvan.
Çünkü yazı metninde iki yerde "doğru" olan şekil, yâni Barthalemeos'un "vatandaşımız" olduğu geçiyor. Doğrudur, çünkü "Türk" ile "Türk vatandaşı" arasında dereler, dağlar, denizler, okyanuslar kadar fark vardır.
Türk Devleti aleyhine çalıştıkları sabit olmadığı sürece bütün Türk vatandaşlarına elbette saygım var. Ama ne çare ikisi birbirinden hayli farklı...
Nasıl kolaylıkla Alman, Amerikan, İngiliz vatandaşı olabiliyorsanız aynı kolaylıkla gerekli şartları yerine getirdiğinizde Türk vatandaşı olabilirsiniz.
Ama "değilseniz", ağzınızla kuş tutsanız Alman, Amerikan, İngiliz, Türk olamazsınız. Almanlar, Alman vatandaşı Türkleri, Alman mı sayıyorlar?
Çünkü nüfus cüzdanı ve pasaport sonradan alınabilir ama etnik yapı değiştirilmez.
Türk olunmaz, Türk doğulur.
Türk vatandaşlarının bazılarının isimleri değişiktir; Hırant, Vitali, Cefi, İsak gibi... Bazıları da aynı sizin, benim gibi isimlere sahiptir.
Devlet aleyhine çalışmadıkları, çalıştıkları ispat edilmediği sürece hepsine saygı duyuyorum ama benim onlardan ufak bir farkım var; Ben hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hem Türk'üm..
Tıpkı Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Azerbaycan Türkleri, Kıbrıs Türkleri, Batı Trakya Türkleri ilh. gibi...Bu saydıklarımın değişik pasaport taşıyor olmaları Türk olmadıkları anlamına gelmez. Çünkü Türklüğün sınırı yoktur. Sadece Türkiye Cumhuriyeti ya da Özbekistan vatandaşları Türk diyemezsiniz.
Onun için ben de yazıma "Sofi'nin Buğday Ambarı" başlığını uygun gördüm.
Aç tavuk kendisini buğday ambarında zannedermiş ya.
Aslında Barthalemeos bunu hep yapıyor. Daha doğrusu o yapmıyor ama yapılanlara, yazılanlara ses çıkarmadığı için yanlışa ortak oluyor, "mış" gibi görünmek hoşuna gidiyor.
1995'te de Sabah'ta Ruhat Mengi'nin yine Barthalemeos'tan bahseden "Barthalemeos;Ben de Türk'üm" başlığını taşıyan bir yazısı yayınlanmıştı. O yazının metninde de iki yerde Rum patriğin doğru şekilde sadece "Türk vatandaşı" olduğu geçiyordu fakat tesadüf, başlık öyle atılmıştı. Demek ki birileri Barthalemeos'un ille de Türk sayılmasından menfaat umuyorlardı. Demek ki Rum Patriğe "Türklüğü" her iki yazıda da "yakıştıran"lar yazıyı kaleme alan Selçuk Erez ve Ruhat Mengi'ydi.
Bu kadar açıklamadan sonra kendilerini "buğday ambarında zanneden aç tavuklar"ın kimler olduğu da hiçbir yanlışlığa mahâl bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıyor mu?
Bu yazı "sataşma" olduğu gerekçesi ve cevap hakkı bâbında; ve gol pası verildiği için büyük bir keyifle kaleme alınmıştır.
Daha veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse, Barthalemeos Türk'se ben de tayyareyim.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002