Yaşadığımız coğrafya her gün
yeni bir gündemle, sıradışı
olayla çalkalanıyor...
Millet neyin ne olduğunu
anlayamadan
kavrayamadan
konuşamadan
farklı bir konuyla
karşı karşıya bırakılıyor...
Şaşkınlık, tuhaflık,
karmaşa, hiç bu kadar
zirve yapmamıştı zahir...
Bir günde on gündemle
yandaş/paydaş medya
gözlere, kulaklara üfürüyor...
Millet tam bir düşünce
karmaşasının içinde,
boş gözlerle birbirine bakıyor...
Bu, siyasette eskiden
beri çekilen numaralardan
biri ve en klişesidir...
Salla, karıştır, hikâyeden kükre,
bırak dağınık kalsın...
Ne bu iktidar, ne de meclisteki
muhalifleri (?), söylediklerinde,
yaptıklarında
kendi iradelerine göre hareket etmezler
edemezler!..
Bunun sebebi açıktır:
Hepsi ABD’nin ve ortaklarının
prezente ettiği, desteklediği
fakat programını/isteklerini de
dikte ettiği siyasilerdir...
Bir harf, bir adım “söz/emir”
dışına çıkamazlar...
Bunların aklı ve ömrü,
talimatı anlamaya
onu eksiksiz uygulamaya vakfedilmiştir...
Geriye dönük kronolojiye bakın, anlayacaksınız...
***
Bir de gücünü milletten, inancından
örfünden, ilminden ve yeteneğinden alan
bir siyaset ve düşünce var Anadolu yaylasında...
Dünyaya dalga dalga yayılan bu bakış,
Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve O’nun asil kadrosunun
şerefli ve onurlu duruşudur...
Milli Ekonomi Modeli/Sosyal-Milli Devlet anlayışını
tez halinde başta Rusya ve 130 dünya ülkesine tavsiye eden
ve insanların dört elle sarıldığı bu kutlu düşünce yapısı, milleti derinden sarsmakta ve adım adım şaşkınlığını, gözlerindeki pusu kaldırmaktadır...
Haftasonu Elazığ’da kolkola girmiş
Zaza, Kırmançi Kürtlerini,
Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı
aynı salonda aynı marşı aşkla söylerken gördük...
Gözlerde yaş, ellerde bayrak,
yüreklerde kardeşliğin titrettiği
heyecan ve mutluluk vardı...
Onları bir araya getiren,
hamurlarını yoğuran, gönül tellerini bağlayan
Prof. Dr. Haydar Baş’tı...
Bir daha yazalım, söyleyelim:
Siyaset; akıl, fikir, düşünce,
cesaret, emek ister, doğru...
Ancak “gönlü” olmayan, “gönül”e giremeyen, gönül gözü olmayan,
ne bu milleti anlar, ne de bahadır olur!..
Artık zaman, burnunun dibindeki
ateşi görmez, hissetmez adamlara güle güle;
Baştürk’e “hoş geldin” deme, zamanıdır...
Bu tercih, milletin geleceği ve bekası için
son şansımız, emin olunuz...
yeni bir gündemle, sıradışı
olayla çalkalanıyor...
Millet neyin ne olduğunu
anlayamadan
kavrayamadan
konuşamadan
farklı bir konuyla
karşı karşıya bırakılıyor...
Şaşkınlık, tuhaflık,
karmaşa, hiç bu kadar
zirve yapmamıştı zahir...
Bir günde on gündemle
yandaş/paydaş medya
gözlere, kulaklara üfürüyor...
Millet tam bir düşünce
karmaşasının içinde,
boş gözlerle birbirine bakıyor...
Bu, siyasette eskiden
beri çekilen numaralardan
biri ve en klişesidir...
Salla, karıştır, hikâyeden kükre,
bırak dağınık kalsın...
Ne bu iktidar, ne de meclisteki
muhalifleri (?), söylediklerinde,
yaptıklarında
kendi iradelerine göre hareket etmezler
edemezler!..
Bunun sebebi açıktır:
Hepsi ABD’nin ve ortaklarının
prezente ettiği, desteklediği
fakat programını/isteklerini de
dikte ettiği siyasilerdir...
Bir harf, bir adım “söz/emir”
dışına çıkamazlar...
Bunların aklı ve ömrü,
talimatı anlamaya
onu eksiksiz uygulamaya vakfedilmiştir...
Geriye dönük kronolojiye bakın, anlayacaksınız...
***
Bir de gücünü milletten, inancından
örfünden, ilminden ve yeteneğinden alan
bir siyaset ve düşünce var Anadolu yaylasında...
Dünyaya dalga dalga yayılan bu bakış,
Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve O’nun asil kadrosunun
şerefli ve onurlu duruşudur...
Milli Ekonomi Modeli/Sosyal-Milli Devlet anlayışını
tez halinde başta Rusya ve 130 dünya ülkesine tavsiye eden
ve insanların dört elle sarıldığı bu kutlu düşünce yapısı, milleti derinden sarsmakta ve adım adım şaşkınlığını, gözlerindeki pusu kaldırmaktadır...
Haftasonu Elazığ’da kolkola girmiş
Zaza, Kırmançi Kürtlerini,
Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı
aynı salonda aynı marşı aşkla söylerken gördük...
Gözlerde yaş, ellerde bayrak,
yüreklerde kardeşliğin titrettiği
heyecan ve mutluluk vardı...
Onları bir araya getiren,
hamurlarını yoğuran, gönül tellerini bağlayan
Prof. Dr. Haydar Baş’tı...
Bir daha yazalım, söyleyelim:
Siyaset; akıl, fikir, düşünce,
cesaret, emek ister, doğru...
Ancak “gönlü” olmayan, “gönül”e giremeyen, gönül gözü olmayan,
ne bu milleti anlar, ne de bahadır olur!..
Artık zaman, burnunun dibindeki
ateşi görmez, hissetmez adamlara güle güle;
Baştürk’e “hoş geldin” deme, zamanıdır...
Bu tercih, milletin geleceği ve bekası için
son şansımız, emin olunuz...
Ahmet Emin Bektaş / diğer yazıları
- Sancaktar / 11.05.2020
- Ve yemneunel maun... / 15.07.2013
- Gerçek hayat başlar / 12.07.2013
- İçini söyle! / 11.07.2013
- Yaz'da Ramazan / 09.07.2013
- Sabah ezanları / 04.07.2013
- Kimin adamısın? / 03.07.2013
- Akiller / 01.07.2013
- Kapanmayan yara / 28.06.2013
- Zor olan... / 27.06.2013
- Ve yemneunel maun... / 15.07.2013
- Gerçek hayat başlar / 12.07.2013
- İçini söyle! / 11.07.2013
- Yaz'da Ramazan / 09.07.2013
- Sabah ezanları / 04.07.2013
- Kimin adamısın? / 03.07.2013
- Akiller / 01.07.2013
- Kapanmayan yara / 28.06.2013
- Zor olan... / 27.06.2013