DTH'nin "Dış Ticaret Haddi" olduğunu biliyordum; ama aynı harflerin Demokratik Toplum Hareketi diye bir siyasi oluşumun kısaltması olduğunu yeni farkettim.Türk siyasetine yeni giren, daha doğrusu sokulmaya çalışılan, bir yapılanma.Başbakan Erdoğan'ın " Kürt Sorunu" tanımlamasından sonra örgütlenmesine ivme kazandıran ve kendini Türk siyasetine monte etmeye çalışan hatta "Kürt sorunu(!)"nu dile getirme gayesindeki bu hareketin ayrılıkçı ve bölücü bir oluşum olduğu biliniyor.Partinin dolaylı sözcülerinin beyanları ve temsilcilerinin hareketleri de bunu teyit ediyor.Ulusal mecliste elbette her dinden her etnik kökenden temsilci olacaktır ve olmalıdır da.Önemli olan bu etnik ve dini farklılıkların temsil edilmesi, vatandaşlık bilincinin perçinlenmesi ve onların sorunlarının, dertlerinin birileri tarafından gündeme getirilmesi.Bu talepler dile getirilirken meclisten öteye taşıyorsa, ülkenin dini ve milli bütünlüğüne zarar veriyorsa elbette engellenmek durumunda. Türk siyasi tarihi bunun örnekleriyle doludur. Sağ ve soldan pekçok parti bu nedenle kapatılmıştır. Birileri birilerini kullanmaya çalışıp bundan siyasal rant elde etmek ve insanları kullanmak gayesini güderek gündemi saptırıyorsa frenleme olacak.Türk, Kürt, Çerkez, Laz farketmez. Türkiye Cumhuriyeti'nin şemsiyesi altında biraraya gelen tüm kesimler eşittir ve bu zamana kadar da eşit muamele görmüşlerdir. Mecliste bu unsurların sorunu varsa elbette bir şekilde dile getirilecek ve çözüm önerileri ele alınacaktır. Yok eğer bu sorunu ulusal boyuta çekip siyasal sapmalar ve ayrışmalar gösterirseniz karşınıza diğer devlet erkleri çıkacaktır.Kürt vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal sorunlarını siyasal platforma taşıyarak tahrik eylemlerini devam ettiren kesimlerden anlamlı adım beklenemez.HADEP ve DEHAP silsilesini yeni formülüze ederek, damıtarak Demokratik Toplum Hareketi diye başlatılan son hareketin bu noktada iyi irdelenmesi gerekmekte.Hangi demokratik taleplerle, hangi toplum adına ve nasıl bir hareket ve bu hareketin sınırları ve asıl gayesi ne?Bunların Türk halkına anlatılması ve eylemlerin ve beyanların da bu paralelde ikna edici olması gerekiyor.Bölücübaşlarının talimatlarıyla, Türk toplumunu dinamitleyici beyan veren bölücü beyinli siyasilerle belli bir kesimin sözcülüğünü yapmaya soyunanlar iyi görülmeli."Kürt Sorunu" diye Türkiye'nin bir sorunu yoktur. Bunu sorun olarak görmeye ve kullanmaya çalışan sorunlu kafalar vardır. Türkiye'de herkesin sorunu vardır. Türkün, Kürdün, Lazın,Çerkezin, Alevisinin, Sünnisinin...Çocuğunu daha iyi okutma,eve daha fazla ekmek götürme, kirasını daha rahat ödeyebilme, üzerine her mevsim birer elbise alabilme...Bir ve beraber yaşadığımız bu ülkede bu sorunları ayrımcı zihniyetle siyasal düzleme çekmeye çalışanların asıl gayeleri başkadır.Kurtuluş mücadelesini aynı cephede veren bu millete karşılıklı cepheler açılmaya çalışılıyor. Aynı bayrak altında toplananların eline farklı bayraklar tutuşturuluyor.Tasada ve kıvançta bir ve beraber olan Türkiye'nin altı oyuluyor.Köstebeklerin delikdeşik ettiği tarla misali Türkiye haritasında varyantlar deneniyor.Bir siyasi görüş, eli tetikte bir el..Fırsatçılar beklemedeler ve bekliyorlar...Cumhuriyeti bekleyenlerin olduğunu bile bile...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005