Sehl b. Sa'd radiyallahu anh'dan:
"Ona denildi ki: 'Falan Medine valisi, minberin yanında Ali'yi Ebû Turâb adıyla zikrediyor.' Bunun üzerine Sehl güldü ve şöyle dedi: 'Bu ismi ona Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem takmıştır. Ali için ondan daha sevimli bir isim yoktur. Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Fâtıma'nın evine geldi ve Ali'yi orada göremedi ve 'Nerede amcanın oğlu?' diye sordu.
'Aramızda bir şey geçti ve bana kızıp yanımda kalmadan çıktı' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, birine, 'Haydi git bak bakalım nerede?' dedi. Adam, 'O mescidde uyuyor' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem derhal mescide gitti, baktı ki elbisesinin bir kısmı üzerinden düşmüş vücuduna toprak bulaşmış bir halde yatıyor. Hemen ona şöyle seslenmeye başladı: 'Ey toprak babası (Ebû Turâb) haydi kalk! Ey toprak babası kalk!'" (Buhârî, fadâilu'l?ashâb 9/3, IV, 207?8; edeb 113, VII, 119; isti'zân 40, VII, 140).
Ali radiyallahu anh'dan:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem beni Yemen'e kadı olarak gönderdi.
Dedim ki: "Ey Allah Resûlü! Ben daha gencim, beni gönderiyorsun. Kadılık hakkında hiç bilgim yoktur."
Şöyle buyurdu: "Allah, kalbine hidayet verecek, dilini sabit kılacaktır. Önüne iki hasım oturduğu zaman, birincisini dinledikten sonra, ikincisini de (aynı şekilde) dinlemeden sakın hüküm verme! Güzel hüküm vermen için en doğru yöntem budur."
Bundan sonra devamlı kadılık yaptım ve hiçbir meselede şüpheye düşmedim. (Ebû Dâvud, no. 3582).
el?Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Yemen'e iki ordu gönderdi, birine Ali'yi, ötekine de Hâlid'i kumandan yaptı. Savaş olduğu takdirde Ali kumandan olacaktı. Derken savaş oldu ve bir kale Ali komutasında fethedildi. Ali de elde edilen ganimetlerden bir cariye aldı. Hâlid bunun üzerine benimle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir mektup gönderdi. Mektubu verdim. Okuyunca rengi değişti ve şöyle buyurdu: 'Allah ve Resûlü tarafından sevilen, Allah ve Resûlü'nü seven adamdan ne istiyorsunuz?' Şu karşılığı verdim: 'Allah ve Resûlü'nün gazabından Allah'a sığınırım. Ben sadece bir elçiyim.' Ondan sonra sükût buyurdu ve bir şey demedi." (Tirmizî, 1704, 3725).
Sehl b. Sa'd radiyallahu anh'dan:
Hz. Ali, Fâtıma'nın yanına girdi; Hasan ile Hüseyin ağlıyordu.
"Neden ağlıyorsunuz?" diye sorunca, Fâtıma: "Açlıktan ağlıyorlar" diye cevap verdi.
Ali çıktı, yolda bir dinar buldu, gelip Fâtıma'ya bildirince, Fâtıma ona, "Haydi falan yahudiye git de bu dinarla bize un al!"
Hemen yahudiye gidip onunla un aldı. Yahudi sordu: "Sen, Peygamber olduğunu iddia eden o adamın damadı mısın?"
"Evet" dedi.
Bunun üzerine Yahudi dedi ki: "Al dinarını, una para istemez."
Ali, gelip durumu Fâtıma'ya bildirdi. "Öyleyse haydi bu dinarla falan kasaba git de biraz et al!" dedi, dinarı bir dirheme rehin bırakıp et aldı. Hemen hamur yoğurdu, etli ekmeği pişirdi. Allah Resûlüne haber verdi; O da geldi.
Fâtıma dedi ki: "Bu yemeğin durumunu sana anlatacağım, eğer helâl görürsen biz yeriz, sen de bizimle beraber yersin. Şöyle şöyle oldu..."
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Bismillah deyin ve yiyin" buyurdu.
Yediler, daha sofradan kalkmadan bir köle çıkageldi. Allah ve İslâm'a and vererek seslendi: "Dinar bulan var mı?"
Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Haydi köleyi çağırın gelsin."
Geldi. Adam, "Çarşıda bir dinar düşürdüm" dedi.
Peygamber buyurdu ki: "Ey Ali! Haydi kasaba git ve de ki: Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı geri istiyor ve dirhem benim borcumdur" de. Kasap da hemen onunla dinarı geri gönderdi ve Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı alıp esas sahibi olan köleye verdi. (Ebû Dâvud, no. 1716).
"Ona denildi ki: 'Falan Medine valisi, minberin yanında Ali'yi Ebû Turâb adıyla zikrediyor.' Bunun üzerine Sehl güldü ve şöyle dedi: 'Bu ismi ona Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem takmıştır. Ali için ondan daha sevimli bir isim yoktur. Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Fâtıma'nın evine geldi ve Ali'yi orada göremedi ve 'Nerede amcanın oğlu?' diye sordu.
'Aramızda bir şey geçti ve bana kızıp yanımda kalmadan çıktı' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, birine, 'Haydi git bak bakalım nerede?' dedi. Adam, 'O mescidde uyuyor' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem derhal mescide gitti, baktı ki elbisesinin bir kısmı üzerinden düşmüş vücuduna toprak bulaşmış bir halde yatıyor. Hemen ona şöyle seslenmeye başladı: 'Ey toprak babası (Ebû Turâb) haydi kalk! Ey toprak babası kalk!'" (Buhârî, fadâilu'l?ashâb 9/3, IV, 207?8; edeb 113, VII, 119; isti'zân 40, VII, 140).
Ali radiyallahu anh'dan:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem beni Yemen'e kadı olarak gönderdi.
Dedim ki: "Ey Allah Resûlü! Ben daha gencim, beni gönderiyorsun. Kadılık hakkında hiç bilgim yoktur."
Şöyle buyurdu: "Allah, kalbine hidayet verecek, dilini sabit kılacaktır. Önüne iki hasım oturduğu zaman, birincisini dinledikten sonra, ikincisini de (aynı şekilde) dinlemeden sakın hüküm verme! Güzel hüküm vermen için en doğru yöntem budur."
Bundan sonra devamlı kadılık yaptım ve hiçbir meselede şüpheye düşmedim. (Ebû Dâvud, no. 3582).
el?Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Yemen'e iki ordu gönderdi, birine Ali'yi, ötekine de Hâlid'i kumandan yaptı. Savaş olduğu takdirde Ali kumandan olacaktı. Derken savaş oldu ve bir kale Ali komutasında fethedildi. Ali de elde edilen ganimetlerden bir cariye aldı. Hâlid bunun üzerine benimle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir mektup gönderdi. Mektubu verdim. Okuyunca rengi değişti ve şöyle buyurdu: 'Allah ve Resûlü tarafından sevilen, Allah ve Resûlü'nü seven adamdan ne istiyorsunuz?' Şu karşılığı verdim: 'Allah ve Resûlü'nün gazabından Allah'a sığınırım. Ben sadece bir elçiyim.' Ondan sonra sükût buyurdu ve bir şey demedi." (Tirmizî, 1704, 3725).
Sehl b. Sa'd radiyallahu anh'dan:
Hz. Ali, Fâtıma'nın yanına girdi; Hasan ile Hüseyin ağlıyordu.
"Neden ağlıyorsunuz?" diye sorunca, Fâtıma: "Açlıktan ağlıyorlar" diye cevap verdi.
Ali çıktı, yolda bir dinar buldu, gelip Fâtıma'ya bildirince, Fâtıma ona, "Haydi falan yahudiye git de bu dinarla bize un al!"
Hemen yahudiye gidip onunla un aldı. Yahudi sordu: "Sen, Peygamber olduğunu iddia eden o adamın damadı mısın?"
"Evet" dedi.
Bunun üzerine Yahudi dedi ki: "Al dinarını, una para istemez."
Ali, gelip durumu Fâtıma'ya bildirdi. "Öyleyse haydi bu dinarla falan kasaba git de biraz et al!" dedi, dinarı bir dirheme rehin bırakıp et aldı. Hemen hamur yoğurdu, etli ekmeği pişirdi. Allah Resûlüne haber verdi; O da geldi.
Fâtıma dedi ki: "Bu yemeğin durumunu sana anlatacağım, eğer helâl görürsen biz yeriz, sen de bizimle beraber yersin. Şöyle şöyle oldu..."
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Bismillah deyin ve yiyin" buyurdu.
Yediler, daha sofradan kalkmadan bir köle çıkageldi. Allah ve İslâm'a and vererek seslendi: "Dinar bulan var mı?"
Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Haydi köleyi çağırın gelsin."
Geldi. Adam, "Çarşıda bir dinar düşürdüm" dedi.
Peygamber buyurdu ki: "Ey Ali! Haydi kasaba git ve de ki: Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı geri istiyor ve dirhem benim borcumdur" de. Kasap da hemen onunla dinarı geri gönderdi ve Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı alıp esas sahibi olan köleye verdi. (Ebû Dâvud, no. 1716).
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016