Suriye gündemi dünya kamuoyunu 9 yıldır meşgul ediyor. Suriye bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden bir dış politika laboratuvarı oldu. Suriye'deki oyuncular, bütün maharetleriyle ülkelerinin menfaatlerini maksimize etmeye uğraşıyorlar. Bu politik görünüm tarafların dünya siyasetine bakış açılarını birebir yansıtıyor. Suriye'de hesabı olmayan millet ve devlet yok gibi. Bu analizi sağlıklı yapabilmek için öncelikle tarafların amaçlarını ve isteklerini bilmek gerekir.
İsrail-ABD
İsrail, 1948 yılında kurulduğunda en büyük tepkiyi Suriye'den aldı. 1948, 1967 ve 1973 savaşlarında Suriye Arap Cumhuriyeti başrol oyunculardan biriydi. Diğeri Mısır'dı. Bu yüzden "Suriye'siz savaş, Mısır'sız barış olmaz" sözü meşhur olmuştur. Suriye, İsrail ile yapılan bütün savaşlarda en ön cephede yer aldı. Bu uğurda Golan Tepelerini kaybetti. İsrail'in amansız düşmanı olduğunu her fırsatta gösterdi. İsrail karşıtlığı politikalarından hiç vazgeçmeme uğruna Filistin'e onlarca yıl inanılmaz yardımlar yaptı, direniş örgütlerine her türlü desteği verdi. 1982 yılından sonra bölgede etkinliğini artıran Hizbullah'a koşulsuz destek verdi. Hizbullah da aynı şekilde Suriye'ye vefa borcunu ödüyor.
ABD ve İsrail, Suriye'nin parçalanmasını ve başta Kürt devleti olmak üzere Alevi, Sünni ve Dürzi devletçiklere bölünmesini istiyor. Esad'ın gitmesini ve yerine İsrail politikalarını hayata geçirecek kukla bir rejim hayali kuruyorlar. Şii bloğunun yok olması ve Şii-Sünni savaşı da en önemli projeleri olarak öne çıkıyor. ABD ve İsrail, Suriye'deki İran etkisini kırmak ve İran askeri varlığını sıfırlamak hedef ve isteklerini gizlemiyorlar.
Bu blok Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'tan kopardıkları parçalara ileride Türkiye'den ve İran'dan ayırmayı düşündükleri toprakları birleştirerek Büyük Kürdistan adıyla ikinci İsrail'i kurmayı tasarlıyorlar.
Rusya
Rusya, Rus Çarı Deli Petro'dan beri hayal ettiği Akdeniz'e inme projesini realize etti. Deniz üsleri ve kara üslerine kavuştu. Bu sayede ABD'nin karşısında elini güçlendirdi. Kullanabileceği çok önemli bir kart değil bir jokere sahip oldu. Bu sayede Kırım'ın ilhakını kabul ettirme yolunda önemli bir mesafe aldı. ABD'nin Kuzey Suriye'yi ilhakına karşı Kırım'ın ilhakına ses çıkarılmaması kazançlı bir ticaret gibi görünüyor. Ayrıca Doğu Akdeniz'deki enerji savaşlarında önemli bir oyuncu sıfatını elde etti.
İran
1979 devriminden beri ABD'nin hedefindeki İran, 40 yıldır ambargolarla terbiye ediliyor. İran, Suriye'nin düşmesinin domino etkisi yapacağını biliyor. İran, Suriye'de nefsi müdafaa yapıyor. 40 yıldır ABD saldırılarından korunmaya çalışan İranlılar'ın savunma becerileri ve refleksleri üst düzeye çıkmış durumda. Bu süreçte dost düşman ayırımını başarılı bir şekilde yapmaları İran'dan başlayan Irak ve Suriye'de devam ederek Lübnan'da biten Şii hilalinin ortaya çıkmasını sağladı. Bu blok Yemen'e kadar uzandı.
İran'ın Suriye'deki varlığı Rusya'nın varlığından çok farklı bir mahiyet taşıyor. Rusya'nın Suriye'deki varlığı yüzyıllık hayallere ulaşmaktan ibaretken İran'ın Suriye'deki varlığı tamamen yaşamsaldır. Rusya'nın Suriye'den çekilmesi Rusya'yı temelden sarsan bir etkiye sebep olmaz. Fakat İran'ın Suriye'den çekilmesi hem Suriye hem de İran'ın varlığı ve güvenliği açısından büyük bir felaket anlamına gelmektedir. O halde Esad, Rusya'dan ziyade İran'la beraber olmak zorunda kalacaktır. Suriye, Rusya için kullanışlı bir karttan öteye gitmezken İran için Suriye'nin anlamı inanç birliğini de temsil eden bir coğrafyadır. Ortak düşmanları olan ABD ve İsrail'e karşı durmak her iki ülkenin mevcudiyeti için zorunludur. Rusya'nın böyle bir zorunluluğu yoktur. Rusya diğer çıkarlarına karşılık Suriye'yi pazarlık konusu yapabilir. Fakat Suriye, İran için pazarlık konusu yapılamayacak bir öneme sahiptir.
Türkiye
Türkiye için doğru soru şudur: Nasıl bir Suriye Türkiye'nin çıkarlarına uygundur? ABD ve İsrail'in isteklerine göre parçalanmış Suriye coğrafyasının Türkiye'ye faydası var mı? Bu soruların doğru cevabını bulmak Türk siyasetinin temel görevidir.
Normal şartlar altında Türkiye'nin Suriye politikası, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan ve bu amacın tahakkuk etmesi için hem sahada hem de masa başında mücadele eden bir anlayışta olması gerekir. İkincisi Türkiye'de sayıları 5 milyonu bulan mültecilerin güven içinde Suriye'ye geri dönmelerini sağlayacak siyasetin Suriye Devleti'yle ortak koordinasyon çerçevesinde belirlenmesidir. Diğer taraftan PYD'yi güney sınırımıza yerleştiren ABD'nin planlarından Suriye'den sonra en fazla zarar gören ve görecek olan Türkiye'dir. ABD'nin PYD'yi kullanarak gerçekleştirdiği proje ile Suriye'yi bölerken Türkiye'yi de kısa vadede bölme planının deşifre olması anlamına geliyor. ABD bu konudaki iradesini saklama gereği bile duymuyor. Ama siyasetimiz bu planları bozmak zorundadır.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a göre ABD'nin asıl hedefi Türkiye'dir. Sayın Baş, Eylül 1991 yılında yaptığı açıklamada ABD tarafından Ortadoğu'da yapılan bütün hesapların Türkiye'nin parçalanması ve bölünmesi üzerinde kurgulanmış olduğunu beyan etmişti. Türkiye kendisine biçilmiş deli gömleğini ancak Milli Ekonomi Modeli kurallarını uygulayarak ve Ehl-i Beyt anlayışıyla hareket ederek yırtabilir.
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024