Talabani'nin talanının, Barzani'nin borusunun öttüğü Kuzey Irak'ta Türkiye'nin Kırmızı Hat olarak tanımladığı önceliklerin silikleşmesi ne kadar da garip...
Kerkük'e giriliyor, ardından Musul'a. Türkmenler'e ait tüm sivil ve kamu alanları Peşmergeler tarafından tarumar ediliyor ama; Ankara'dan net bir adım yok.
Ankara, attığı ve atacağı tüm adımlarda ABD'nin vizesine ihtiyaç duyuyor.
Klasik Ankara yönetimlerinin ana sorunsalı da bu aslında. Yöneticiler,ulusal çıkarlarını ve bölgesel menfaatlerini Amerikan görüş ve tavsiyelerince şekillendirmeye çalışmaktalar.
Bu tercih de, ister istemez Türkiye'nin ve Türkler'in elini zayıflatıyor, bağımlı kılıyor.
Batı Trakya'daki, Kıbrıs'taki hatta Azerbaycan'daki Türkler ne derece hassas bir öncelikse Musul ve Kerkük'teki 3 milyon kadar Türkmen'in varlığı da o derece hassasiyet gerektiren konu.
Türkiye, bu hassas alanlarda gelişen olay ve olgulara duyarsız kalamaz ve kalmamalı.
Bağdat yönetimi şok edici şekilde düştü. Saddam kayıp, halk tedirgin.
Saddam'ın heykellerini bir bir yıkan coniler, kısa süre içerisinde MC Donald's mağazalar zincirini de kuracaklar.
Irak'ın nasıl ve kimler tarafından yönetileceği tartışmaları son günlerde kızışmaya başladı. Bush yönetimi,işgal sürecinde kendi saflarında yeralan ülkeleri yönetime dahil etmeyi planlarken; Blair yönetimiyle beraber Almanya, Rusya ve Fransa yönetimleri BM'nin devreye sokulmasından yanalar.
Amerika Yerleşik Devletleri çoktaaan planlarını yapmış..
Planlı işgalin senaryoları bir bir devreye sokuluyor.ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları her ne kadar farklı tercih sunsalar da da Irak'ın silbaştan imarı ve işgalinde hemfikirler.
Kuzey bölgesinde Musul, ortada Bağdat ve güneyde Basra merkezli üçlü bir yönetimin işbaşı yapması yakın.
Yönetimin ilk aşamasında ABD'li emekli generaller rol alacak. ORHA adı verilen ve görevi inşa ve insani yardım organizesi olan oluşum da koordinasyonun merkezi olacak.
Bu organizasyon şuan için Kuveyt'te bulunuyor ancak; yeni yönetimle beraber Bağdat içlerine getirilecek.
ABD için Irak'ın orta ve güney bölgesinde sorun yok. Ama; hem Suriye,hem İran, hem Türkiye için asıl sorun Kuzey bölgesi, Kuzey Irak.
Amerikan askerleri desteğinde Irak'ın kuzeyinde cirit atan Kürt askerler(Peşmergeler)in başlattıkları yağma ve talan komşu ülkeleri tedirgin ediyor. Irak'a komşu ülkeler bu bölgede Irak'tan bağımsız bir Kürt devletinin kendi gelecekleri için tehdit oluşturacağının bilincindeler.
Suriye ve İran'ın, Peşmergelerin bölgedeki eylemlerine sert tepki göstermeleri ne derece anlamlı ise, Türkiye'nin ağırdan alması o derece anlamsız.
Türkmen kenti Musul ve Kerkük'te başlayan ve halen devam etmekte olan yağmalamalarda Türkmenler'in bölgedeki varlıkları silinmeye çalışılıyor. Defterdarlıklara girildi, tapu daireleri yakılıp yıkıldı, onlarca Türkmen yaralandı, öldürüldü.
Peşmergelerin bu derece kin kusarak, işgal başlatmalarının nedeni ne olabilrdi ki?
Bağdat'ta, conilerin pohpohçuları sarayları yıkıyor, Basra'da heykeller sökülüyor, Musul'da, Kerkük'te evler yakılıyor.
Yıllardır bölgesel çıkarlarını IKDP ve IKYB'ye uyarlayan Türkiye'nin Türkmenler'le birlikte gelişmeleri aktif şekilde yönlendirmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.
Türkiye, Talabani ve Barzani peşmergelerinin bölgede yaktıkları ateş çemberinden Türkmenleri kurtarmak zorunda. Bu öncelik ne ABD askerlerine, ne de Powell'in vaadlerine bırakılamaz,
Türkiye bu bölgede birilerinin talanını izlemek, zafer naraları arasında yükselen borazanların sesini dinleyerek vakit kaybetmemeli.
Kerkük'e giriliyor, ardından Musul'a. Türkmenler'e ait tüm sivil ve kamu alanları Peşmergeler tarafından tarumar ediliyor ama; Ankara'dan net bir adım yok.
Ankara, attığı ve atacağı tüm adımlarda ABD'nin vizesine ihtiyaç duyuyor.
Klasik Ankara yönetimlerinin ana sorunsalı da bu aslında. Yöneticiler,ulusal çıkarlarını ve bölgesel menfaatlerini Amerikan görüş ve tavsiyelerince şekillendirmeye çalışmaktalar.
Bu tercih de, ister istemez Türkiye'nin ve Türkler'in elini zayıflatıyor, bağımlı kılıyor.
Batı Trakya'daki, Kıbrıs'taki hatta Azerbaycan'daki Türkler ne derece hassas bir öncelikse Musul ve Kerkük'teki 3 milyon kadar Türkmen'in varlığı da o derece hassasiyet gerektiren konu.
Türkiye, bu hassas alanlarda gelişen olay ve olgulara duyarsız kalamaz ve kalmamalı.
Bağdat yönetimi şok edici şekilde düştü. Saddam kayıp, halk tedirgin.
Saddam'ın heykellerini bir bir yıkan coniler, kısa süre içerisinde MC Donald's mağazalar zincirini de kuracaklar.
Irak'ın nasıl ve kimler tarafından yönetileceği tartışmaları son günlerde kızışmaya başladı. Bush yönetimi,işgal sürecinde kendi saflarında yeralan ülkeleri yönetime dahil etmeyi planlarken; Blair yönetimiyle beraber Almanya, Rusya ve Fransa yönetimleri BM'nin devreye sokulmasından yanalar.
Amerika Yerleşik Devletleri çoktaaan planlarını yapmış..
Planlı işgalin senaryoları bir bir devreye sokuluyor.ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları her ne kadar farklı tercih sunsalar da da Irak'ın silbaştan imarı ve işgalinde hemfikirler.
Kuzey bölgesinde Musul, ortada Bağdat ve güneyde Basra merkezli üçlü bir yönetimin işbaşı yapması yakın.
Yönetimin ilk aşamasında ABD'li emekli generaller rol alacak. ORHA adı verilen ve görevi inşa ve insani yardım organizesi olan oluşum da koordinasyonun merkezi olacak.
Bu organizasyon şuan için Kuveyt'te bulunuyor ancak; yeni yönetimle beraber Bağdat içlerine getirilecek.
ABD için Irak'ın orta ve güney bölgesinde sorun yok. Ama; hem Suriye,hem İran, hem Türkiye için asıl sorun Kuzey bölgesi, Kuzey Irak.
Amerikan askerleri desteğinde Irak'ın kuzeyinde cirit atan Kürt askerler(Peşmergeler)in başlattıkları yağma ve talan komşu ülkeleri tedirgin ediyor. Irak'a komşu ülkeler bu bölgede Irak'tan bağımsız bir Kürt devletinin kendi gelecekleri için tehdit oluşturacağının bilincindeler.
Suriye ve İran'ın, Peşmergelerin bölgedeki eylemlerine sert tepki göstermeleri ne derece anlamlı ise, Türkiye'nin ağırdan alması o derece anlamsız.
Türkmen kenti Musul ve Kerkük'te başlayan ve halen devam etmekte olan yağmalamalarda Türkmenler'in bölgedeki varlıkları silinmeye çalışılıyor. Defterdarlıklara girildi, tapu daireleri yakılıp yıkıldı, onlarca Türkmen yaralandı, öldürüldü.
Peşmergelerin bu derece kin kusarak, işgal başlatmalarının nedeni ne olabilrdi ki?
Bağdat'ta, conilerin pohpohçuları sarayları yıkıyor, Basra'da heykeller sökülüyor, Musul'da, Kerkük'te evler yakılıyor.
Yıllardır bölgesel çıkarlarını IKDP ve IKYB'ye uyarlayan Türkiye'nin Türkmenler'le birlikte gelişmeleri aktif şekilde yönlendirmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.
Türkiye, Talabani ve Barzani peşmergelerinin bölgede yaktıkları ateş çemberinden Türkmenleri kurtarmak zorunda. Bu öncelik ne ABD askerlerine, ne de Powell'in vaadlerine bırakılamaz,
Türkiye bu bölgede birilerinin talanını izlemek, zafer naraları arasında yükselen borazanların sesini dinleyerek vakit kaybetmemeli.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005