Aradan asırlar geçse de, tarihi hatalar unutulmaz, etkileri nesilden nesile sürüp gider. Tarihi birikimi olan tecrübeli milletler, kolay kolay hata yapmazlar. Ama Türkiye'yi idare edenler, hatadan hataya koşuyorlar. Basiretsiz, beceriksiz idarecilerimiz yüzünden yakın tarihimizde birçok tarihi hatalar işledik, işlemeye de devam ediyoruz. Bu hatalardan biri, belki de en büyüğü İsrail devletini ilk tanıyan devlet olmamızdır. Müslümanların kanı, gözyaşı ve toprağı üzerine kurulmuş bu korsan, bu terörist devleti, ABD tanıdı diye, hemen peşinden biz de tanıdık.
Daha ne yaptık? Cezayir, zalim ve sömürgeci Fransa'ya karşı bağımsızlık savaşı verirken, biz Fransa'nın yanında yer aldık. Yıllar sonra merhum Turgut Özal, Cezayir'i ziyaretinde, bu tarihi hata için Cezayir halkından özür diledi. Ama ne yazık ki bu özür, o tarihi hatayı telafi etmemiştir.
"Tarihi hatalar unutulmaz" dedik. Gerçekten unutulmuyor. İngilizler'le bir olup, Osmanlı'yı arkadan hançerleyen Araplar'ın yaptığını unuttuk mu? Gerçi bu hainliği yapanlar Araplar içerisinde bir gruptu ama olsun, bir kişi bile olsaydı unutmazdık. Bir grup hainlik yapmıştı, fakat çoğunluk Osmanlı'ya bağlıydı. İngilizlerin "çöl kaplanı" dedikleri Medine Müdafii Fahreddin Paşa'nın yanından ayrılmayan Arap komutanlar da vardı. Mesela İbn-ür Reşid bunlardan biri idi.
Şunu demek istiyorum; "Yerli halk ile Osmanlı'yı arkadan vuran grubu birbirinden ayırmak lazımdır. Osmanlı Devleti'ne ihanet eden ve İngilizler'le işbirliği yapanlar Şerif Hüseyin gibi makam hırsıyla dolu bazı kimseler ve İngiliz ajanı Lawrence'nin kışkırttığı urbanlar yani çöl bedevileridir. Yerli halk ise Osmanlı idaresinden son derece memnundu. Osmanlı askerleri buralardan ayrılırken halkın arkalarından ağlaması bu hakikatin en güzel ifadesidir" (Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, s. 149).
Her milletin tarihi hataları olabilir. Bu, insan olmanın getirdiği bir sonuçtur. Bunu anlıyoruz. Anlamadığımız şu; Tarihi hatalardan neden ders almıyoruz? Ders almadığımız içindir ki, hataları tekrar edip duruyoruz. En son işlediğimiz tarihi hata, Irak'ı işgal etmek isteyen ABD'ye destek vermemizdir. Her ne kadar halkın yüzde 94'ü bu hareketi desteklemiyorsa da, sonuç değişmiyor. Güya demokratik bir ülkeyiz. Demokratik ülkelerde hani ya halkın dediği oluyordu? Peki, bu konuda halkın dediği olmuyorsa, ya kimin dediği oluyor?
Söz konusu ettiğimiz tarihi hataları, gerek Araplar'a, gerekse Türkler'e kimler işletiyorlar? Bu iki kardeş millete bu hataları işletenler, aynı hataları kullanarak, aralarını açıyorlar, birbirine düşman etmeye çalışıyorlar. Bunu anlamamak için deli olmak gerekir. Bu hataların oluşmasını sağlayanlar, Araplar'a "Bak, Türkler asırlarca sizi sömürdü, şimdi de, ABD ve İsrail ile işbirliği yapıyor", Türkler'e de "Araplar İngilizler'le bir oldu sizi arkadan vurdu" diyorlar.
Bu fitne ve oyunla Müslümanlar arasındaki en temel taşı söküp atıyorlar. Demek istiyorlar ki: "din kardeşliği safsatadır. Varsa yoksa çıkardır. Kimden çıkarın varsa onun yanında ol". Halbuki bu fikri işleyenler, daha doğrusu Müslüman kardeşliğini yıkmaya çalışanlar, kendileri yeni bir kardeşlik icat etmeyi deniyorlar. Yeter artık, bu oyunlara bir son verelim. Kardeşliğimizi, birliğimizi ve beraberliğimizi, idarecilerimizin yaptıkları tarihi hatalara rağmen bozmayalım. Ancak ve ancak bu şekilde var olabiliriz. Aksi halde sonumuz hüsran olacaktır.
Daha ne yaptık? Cezayir, zalim ve sömürgeci Fransa'ya karşı bağımsızlık savaşı verirken, biz Fransa'nın yanında yer aldık. Yıllar sonra merhum Turgut Özal, Cezayir'i ziyaretinde, bu tarihi hata için Cezayir halkından özür diledi. Ama ne yazık ki bu özür, o tarihi hatayı telafi etmemiştir.
"Tarihi hatalar unutulmaz" dedik. Gerçekten unutulmuyor. İngilizler'le bir olup, Osmanlı'yı arkadan hançerleyen Araplar'ın yaptığını unuttuk mu? Gerçi bu hainliği yapanlar Araplar içerisinde bir gruptu ama olsun, bir kişi bile olsaydı unutmazdık. Bir grup hainlik yapmıştı, fakat çoğunluk Osmanlı'ya bağlıydı. İngilizlerin "çöl kaplanı" dedikleri Medine Müdafii Fahreddin Paşa'nın yanından ayrılmayan Arap komutanlar da vardı. Mesela İbn-ür Reşid bunlardan biri idi.
Şunu demek istiyorum; "Yerli halk ile Osmanlı'yı arkadan vuran grubu birbirinden ayırmak lazımdır. Osmanlı Devleti'ne ihanet eden ve İngilizler'le işbirliği yapanlar Şerif Hüseyin gibi makam hırsıyla dolu bazı kimseler ve İngiliz ajanı Lawrence'nin kışkırttığı urbanlar yani çöl bedevileridir. Yerli halk ise Osmanlı idaresinden son derece memnundu. Osmanlı askerleri buralardan ayrılırken halkın arkalarından ağlaması bu hakikatin en güzel ifadesidir" (Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, s. 149).
Her milletin tarihi hataları olabilir. Bu, insan olmanın getirdiği bir sonuçtur. Bunu anlıyoruz. Anlamadığımız şu; Tarihi hatalardan neden ders almıyoruz? Ders almadığımız içindir ki, hataları tekrar edip duruyoruz. En son işlediğimiz tarihi hata, Irak'ı işgal etmek isteyen ABD'ye destek vermemizdir. Her ne kadar halkın yüzde 94'ü bu hareketi desteklemiyorsa da, sonuç değişmiyor. Güya demokratik bir ülkeyiz. Demokratik ülkelerde hani ya halkın dediği oluyordu? Peki, bu konuda halkın dediği olmuyorsa, ya kimin dediği oluyor?
Söz konusu ettiğimiz tarihi hataları, gerek Araplar'a, gerekse Türkler'e kimler işletiyorlar? Bu iki kardeş millete bu hataları işletenler, aynı hataları kullanarak, aralarını açıyorlar, birbirine düşman etmeye çalışıyorlar. Bunu anlamamak için deli olmak gerekir. Bu hataların oluşmasını sağlayanlar, Araplar'a "Bak, Türkler asırlarca sizi sömürdü, şimdi de, ABD ve İsrail ile işbirliği yapıyor", Türkler'e de "Araplar İngilizler'le bir oldu sizi arkadan vurdu" diyorlar.
Bu fitne ve oyunla Müslümanlar arasındaki en temel taşı söküp atıyorlar. Demek istiyorlar ki: "din kardeşliği safsatadır. Varsa yoksa çıkardır. Kimden çıkarın varsa onun yanında ol". Halbuki bu fikri işleyenler, daha doğrusu Müslüman kardeşliğini yıkmaya çalışanlar, kendileri yeni bir kardeşlik icat etmeyi deniyorlar. Yeter artık, bu oyunlara bir son verelim. Kardeşliğimizi, birliğimizi ve beraberliğimizi, idarecilerimizin yaptıkları tarihi hatalara rağmen bozmayalım. Ancak ve ancak bu şekilde var olabiliriz. Aksi halde sonumuz hüsran olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018