IMF direktifleriyle yönü tayin edilen ekonomimizin her gün bir tarafı kan kaybediyor. "AB olmadan, IMF olmadan bu milletin karnı doymaz. Bu millet iş bulamaz, aş sahibi olamaz" diyen ve IMF'den alacağı kredilerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Türk milletine hizmet edeceğini zanneden mandacı zihniyetin bu politikaları milleti çıkmaz sokaklara soktu. Şimdi de can çekişir hale koydu.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan "Çiftçi tırpana döndü" üst başlıklı haberde "Mazot zammı çiftçiyi üretim yapamaz duruma getirirken çiftçi her yıl traktörle biçtiği mercimek ve buğday hasadında tırpana döndü" deniyordu. Aynı haberin içeriğinde çiftçinin feryadı da yer alıyor:
"Traktör ve biçerle mercimek ile buğdayımızı biçersek zarar ediyoruz. Kazanacağımız üç-beş kuruş parayı mazot yerine karnımıza veririz."
Hububat ithalatında ciddi bir patlama yaşanan Türkiye'de çiftçinin elindeki bütün imkânlara el konuyor.
Yıllardır, "Siz tarım ülkesisiniz. Sanayii bırakın, tarımla uğraşın" nasihatinde bulunan Avrupa'nın direktifleriyle sanayimizi sekteye uğratan siyaset şimdi de IMF eliyle Türk çiftçisinin tarlasındaki tütünü, pancarı, fındığı, buğdayı vs. her türlü tarım ürününü söküp atmıştır. IMF dayatmasıyla ard arda çıkan tütün, şeker, fındık, mısır yasalarıyla çiftçimiz işsiz kalmıştır, aşsız kalmıştır.
IMF reçeteleriyle bu noktalara taşınan Türkiye bir zamanlar dünyanın sayılı tarım ve kendi kendine yeten ülkelerinden biriyken, şimdi buğdayını bile Avrupa'dan almak durumuna gelmiştir.
IMF ve Dünya Bankası'nın acı reçetelerine mahkûm olan çiftçinin hali böyle iken ve bu durumu hazırlayan 57. Hükümetin icraatları ortada iken aynı hükümetin Tarım ve Köy İşleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in şu şikayet dolu sözleri -veya buna itiraf demek de doğru olacaktır- gerçekten düşündürücü:
"Türkiye'de üretimin artmasından rahatsız olan bir felsefe var: Son 30 yıldır 'ne lüzum var tarımda faaliyet göstermeye, ne gerek var üretim yapmaya. Siz üretim yapmayın, dışarıdan satın alırsınız' diyorlar. Sanki tarım ve tarımın alt sektörleri bu ülkenin gelişmesine mani. Şunu herkes bilmelidir ki, tarımı terk ederek, engelleyerek ülkenin sanayileşmesi de imkansız, bilim ve teknolojinin de gelişmesi imkânsız. Onun milletini ve halkını mutlu yaşatmak da imkânsız."
Tarımdaki en büyük eksikliğin tarım lobisinin olmaması olduğunu söyleyen Bakan Gökalp "Herkesin lobisi var. Bakınız İstanbul'dan Ankara'ya kadar kimlerin ne lobisi var. Kimler, kimlerle yemek yiyor? Kimler hangi toplantılarda Türkiye'nin geleceği ile ilgili senaryolar yazıyor? Ama maalesef biz üreticiler, ihracatçılar ne senaryo yazılımında varız, ne de hakkımızı aramada" şeklinde beyanlarda bulunuyor.
Sayın bakanın kimi kime şikayet ettiğinin, yapılması gerekenleri bilip de icraat makamında oturup yapmamanın ne anlama geldiğinin elbette millet cevabını bekler.
İşte AB, IMF, Dünya Bankası'nın ölümcül reçeteleriyle geldiğimiz son noktada çiftçimizin hali. Reçeteleriyle kalkınan bir tek ülke olmamasına rağmen, kriz yaşayan her ülkenin başına musallat olduğunda orayı ölüme götüren ilaçlara sahip IMF, şimdi Türk insanının sonunu hazırlamaktadır.
Bu sebeple AB'yi elinin tersiyle iten, IMF'ye "geriye dön marş marş" diyen, yüreği vatan ve millet sevgisi, hizmeti, imanıyla bütünleşmiş güçlü ve büyük bir liderle Türkiye yeniden layık olduğu kainat devleti vasfına erişmelidir.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan "Çiftçi tırpana döndü" üst başlıklı haberde "Mazot zammı çiftçiyi üretim yapamaz duruma getirirken çiftçi her yıl traktörle biçtiği mercimek ve buğday hasadında tırpana döndü" deniyordu. Aynı haberin içeriğinde çiftçinin feryadı da yer alıyor:
"Traktör ve biçerle mercimek ile buğdayımızı biçersek zarar ediyoruz. Kazanacağımız üç-beş kuruş parayı mazot yerine karnımıza veririz."
Hububat ithalatında ciddi bir patlama yaşanan Türkiye'de çiftçinin elindeki bütün imkânlara el konuyor.
Yıllardır, "Siz tarım ülkesisiniz. Sanayii bırakın, tarımla uğraşın" nasihatinde bulunan Avrupa'nın direktifleriyle sanayimizi sekteye uğratan siyaset şimdi de IMF eliyle Türk çiftçisinin tarlasındaki tütünü, pancarı, fındığı, buğdayı vs. her türlü tarım ürününü söküp atmıştır. IMF dayatmasıyla ard arda çıkan tütün, şeker, fındık, mısır yasalarıyla çiftçimiz işsiz kalmıştır, aşsız kalmıştır.
IMF reçeteleriyle bu noktalara taşınan Türkiye bir zamanlar dünyanın sayılı tarım ve kendi kendine yeten ülkelerinden biriyken, şimdi buğdayını bile Avrupa'dan almak durumuna gelmiştir.
IMF ve Dünya Bankası'nın acı reçetelerine mahkûm olan çiftçinin hali böyle iken ve bu durumu hazırlayan 57. Hükümetin icraatları ortada iken aynı hükümetin Tarım ve Köy İşleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in şu şikayet dolu sözleri -veya buna itiraf demek de doğru olacaktır- gerçekten düşündürücü:
"Türkiye'de üretimin artmasından rahatsız olan bir felsefe var: Son 30 yıldır 'ne lüzum var tarımda faaliyet göstermeye, ne gerek var üretim yapmaya. Siz üretim yapmayın, dışarıdan satın alırsınız' diyorlar. Sanki tarım ve tarımın alt sektörleri bu ülkenin gelişmesine mani. Şunu herkes bilmelidir ki, tarımı terk ederek, engelleyerek ülkenin sanayileşmesi de imkansız, bilim ve teknolojinin de gelişmesi imkânsız. Onun milletini ve halkını mutlu yaşatmak da imkânsız."
Tarımdaki en büyük eksikliğin tarım lobisinin olmaması olduğunu söyleyen Bakan Gökalp "Herkesin lobisi var. Bakınız İstanbul'dan Ankara'ya kadar kimlerin ne lobisi var. Kimler, kimlerle yemek yiyor? Kimler hangi toplantılarda Türkiye'nin geleceği ile ilgili senaryolar yazıyor? Ama maalesef biz üreticiler, ihracatçılar ne senaryo yazılımında varız, ne de hakkımızı aramada" şeklinde beyanlarda bulunuyor.
Sayın bakanın kimi kime şikayet ettiğinin, yapılması gerekenleri bilip de icraat makamında oturup yapmamanın ne anlama geldiğinin elbette millet cevabını bekler.
İşte AB, IMF, Dünya Bankası'nın ölümcül reçeteleriyle geldiğimiz son noktada çiftçimizin hali. Reçeteleriyle kalkınan bir tek ülke olmamasına rağmen, kriz yaşayan her ülkenin başına musallat olduğunda orayı ölüme götüren ilaçlara sahip IMF, şimdi Türk insanının sonunu hazırlamaktadır.
Bu sebeple AB'yi elinin tersiyle iten, IMF'ye "geriye dön marş marş" diyen, yüreği vatan ve millet sevgisi, hizmeti, imanıyla bütünleşmiş güçlü ve büyük bir liderle Türkiye yeniden layık olduğu kainat devleti vasfına erişmelidir.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002