ADEM BİRİNCİ
Bu yazımızda tarımda 2009 yılına damgasını vuran gelişmeleri hatırlatmaya çalışacağız sevgili okurlar. 2009 'da da eski yıllarda olduğu şekliyle, tarıma IMF-Dünya Bankası destekli tasfiye programı hâkimdi? Son iki yılı çok zor geçiren tarım sektörü, 2009 yılını umutların tazeleneceği bir yıl olarak bekliyordu? Gerçekten de öyle mi oldu? Tarım sektörünün 2009 bilançosuna bakarak kararı hep beraber verelim dilerseniz.
Tarım sektörüne ceza kesildiTarım adına 2009'a damgasını vuran en önemli olay -2007 ve 2008 yıllarında da olduğu şekliyle- hiç şüphesiz tarımsal destek bütçesinden kesinti yapılarak sektörün cezalandırılması oldu. Tarım Yasası'nın 21. Maddesi aynen şöyle: "Tarıma bütçeden ayrılacak kaynak, gayri safi milli hâsılanın yüzde birinden az olamaz." Hükümet yasanın çıktığı 2006'dan bu yana Tarım Yasası'nı ihlal etti. 2007 de gayri safi milli hâsılanın binde 62'si, 2008 yılında binde 54'ü ve 2009 yılında binde 49'u tarıma kaynak olarak aktarıldı. Kanun gereği bu değerler yüzde 1 seviyesinde olmalıydı? Bu durum Avrupa birliği ülkeleri ile kıyaslandığında desteklerin devede kulak mesabesinde bile olmadığının açık bir göstergesi. Ayrıca bu mini minnacık desteklerin 1 yıl geç ödenmesi ise işin bir başka boyutu, sevgili okurlar.
Tarım sektörü hormonlu büyüdüTürkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2007'de yüzde 7,2 oranında küçülen tarım sektörü 2008'in ilk 9 aylık döneminde yüzde 1'lik bir büyüme kaydetmişti. 2009'da ise tarım yüzde 4,3 büyümüştü? Lakin gelin görkünki sevgili okurlar bu büyüme köylüye ters oranda etki yapmıştı. Yani tabir yerinde ise ya da tarımsal bir tabirle söylemek gerekirse bu hormonlu bir büyüme idi.
Mayınlı arazi tartışmalara sebep olduTürkiye-Suriye sınırında 216 bin dekar mayınlı arazinin mayınlardan temizlenerek tarıma açılması Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde büyük tartışmalara neden oldu.GDO yönetmeliği çıkarıldıUlusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Yasadan önce çıkarılan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" büyük tartışmalara neden oldu. Danıştay, yönetmeliğin bazı maddelerinin yürütmesini durdurdu. Daha sonra Danıştay'a yapılan itiraz kabul edildi ve yönetmelik yeniden yürürlüğe girdi. Yasanın çıkması 2010'a kaldı.
Fındık stratejisi fındığı bitirdiDünya fındık üretiminin en kalitelisini ve ihracatının dörtte üçünü tek başına gerçekleştiren Türkiye, geçtiğimiz yıl açıklanan fındık stratejisiyle üreticiye adeta fındıktan elini eteğini çekmesi ve alternatif ürünlere yönelmesi öğütlendi. TMO da fındık fiyatını açıklamayarak müstahsili tüccarın ve ihracatçının kucağına itmiş oldu. Çay alımına kota getirilirken açıklanan 90 kuruşluk taban fiyatı ise üreticiyi yine memnun etmedi.
Tütünde tükenme süreci devam ettiTütün üretiminde 2002-2008 döneminde ekici sayısı 410 binden 180 bine, ekim alanı 195 bin hektardan 140 bin hektara, üretim de 163 bin tondan 75 bin tona geriledi. TEKEL'in özelleştirilmesiyle birlikte tütün üretimi artık çokuluslu sigara şirketlerinin insafına bırakıldı. İşletmeleri ve markaları özelleştirilen TEKEL' in binlerce çalışanı haklarını kaybetmemek için Ankara'da eylem başlattılar. Ve hiç unutulmayacak eylem görüntülerini kafalara kazıdılar.Türk Şeker'e bağlı 6 şeker fabrikası özelleştirildi.
Arpa bile artık ithal ediliyor1990'lı yıllara kadar mercimek üretiminde dünya pazarına hâkim olan Türkiye, ithalatçı bir ülke konumuna geldi. Türkiye arpa üretiminde dünyada 6. sırada yer alıp ihraç ederken önemli miktarda arpa ithal etmek durumunda kaldı.
Pamuk üretimi yüzde 50 geriledi1980'li yıllara kadar pamuk ihracatçısı olan Türkiye, artık ithalat ülkesi oldu. Pamuk üretimdeki gerileme Ege'de yüzde 20-25, Çukurova'da yüzde 40, Güneydoğu Anadolu'da ise yüzde 40-45'i buldu ve pamuk ithalatı 1 milyon tonun üzerine çıktı.
Çiftçi gübre alacak para bulamadı2009'da da zamanında ödenmeyen destekleme primleri her zamanki gibi derde deva olmadı. Çiftçinin gübre alım gücü buğdayda yüzde 45, şekerpancarında yüzde 48, ayçiçeğinde yüzde 58, fındıkta yüzde 60, mısırda yüzde 66, pamukta ise yüzde 70 oranında geriledi. Çiftçilerin çoğu sonbahar ekimini gübre kullanmaksızın yaptılar.
Çiftçiler bankaların insafına terk edildiBankalar tarım sektörüne kredi vermek için adeta yarıştılar. Öte yandan aldıkları kredileri geri ödeyemeyen çiftçiler hakkında bankalar icra takibi başlattılar. Çiftçi borçlarından dolayı birçok intihar olayı yaşandı. Tarımda dış açık rekoru kırıldı2009 tarım ürünleri dış ticaret açığı, Cumhuriyet döneminin en yüksek değerine ulaştı. İthalattaki en yüksek artış hububat; hayvansal- bitkisel katı ve sıvı yağlar; yağlı tohum ve meyveler ile gübrelerde tütün mamullerinde gerçekleşti.
Deli dana tehlikesi görmezden gelindiHayvancılıkta radikal politika değişikliğine gidildi. Yemden süte kadar her aşamada verilen desteklerin birçoğu kaldırıldı. Bazı desteklerin miktarı düşürüldü. Zaten azalmış olan hayvan varlığı 2009'da daha da azaldı. Türkiye yaklaşık 10 yıldan beri deli dana hastalığı nedeniyle ABD ve AB'den canlı hayvan ithalat yapmıyordu. Bu yasak delinerek, 2007'de ABD'den düve alınmıştı. Yine yasak olmasına rağmen 2008'in sonlarında da AB'den düve alınmaya başlanmıştı. Özelikle AB'den alınan hayvanların BSE, yani deli dana hastalığı riski taşıdığı uzmanlar tarafından sürekli dile getirilmesine rağmen 2009'da da gebe düve ithalatı son hızıyla devam etti.
Girdi fiyatlarındaki artış yüzde 100'e ulaştıSon 20 yılda çiftçi, 2 milyon hektar alanı ekmekten vazgeçti. Son 10 yılda tarımdan kopan çiftçilerin sayısı 4 milyona yaklaştı. Bir yılda yüzde 150'yi aşan gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle çiftçi gübre alamadı. Gübre kullanımı yüzde 40-50 oranında azaldı. Tarlalar ekilip biçilmedi ya da gübresiz ekildi. Destekler zamanında ödenmedi. Girdi fiyatlarındaki artış yüzde 100'e ulaştı. İhracat azalırken, ithalat arttı. Tarım uzmanlarının da dikkat çektiği şekliyle 2009, tarım için tam bir kayıp yıl oldu. Tarımsal dış ticaret açığı 85 yılın en yüksek değerine ulaştı.Tarım köylüsü görmezden gelindiHiçbir siyasi milletin efendisi, köylüyü ağzına almazken; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş 2009'un son aylarında katıldığı bir TV programında sık sık ifade ettiği şekliyle Türk tarım ve köylüsünün nasıl ağa, paşa ve patron olacağını ortaya şu şekilde koyuyordu: "Devletin desteği olması şarttır. Bağımsız Türkiye Partisi, Sosyal Devlet anlayışıyla tarıma destek verecek. Bu sayede hem müstahsil hiçbir kuruş ödemeden fert olarak sigortalı yapılacak, hem de elindeki tohumu ve işlediği arazi her türlü probleme karşı sigortalı yapılacak. Çiftçi henüz tohumunu toprağa atmadan 6 ay öncesinde ürün bedelinin yarısı avans olarak ödenecek; diğer yarısı ürününü teslim ettiği zaman peşin alacak. Bağımsız Türkiye Partisi bu anlayışla tarım köylüsüne gerekli olan her desteği vermek suretiyle hem çiftçinin, hem üreticinin hem de tüketicinin yanında olacak ve Allah nasip ederse tarımda tüm vatandaşların yüzü gülecektir."Prof. Dr. Haydar Baş'a, dünyada ve ülkemizde var olan iç karartıcı tablonun değişebileceğine, şartların yenilebileceğine dair özelde tarım köylüsünde ve genelde bizlerde uyandırdığı inanç ve ruhi diriliş için teşekkür ediyoruz.