Tarımda sorun 'kötü yönetim'
Yerel Zincirler Buluşuyor Konferansı ve Fuarı'nda Gıda Enflasyonunun Suçlusu Kim? başlıklı oturumda konuşan tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, "Temel sıkıntı tarımsal üretim. Üretimdeki plansızlıkların önüne geçmeliyiz. Tarladan sofraya tüm süreci iyi yönetmeliyiz. Attığımız her bir adımın bir sonraki uygulaması ne olacak diye düşünmeliyiz" dedi
17.09.2022 16:00:00





Yerel Zincirler Buluşuyor Konferansı ve Fuarı (YZB), alanının uzman isimlerini "Gıda Enflasyonunun Suçlusu Kim?" oturumunda buluşturdu. Oturuma tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ve Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu da konuşmacı olarak katıldı. Bu yıl "Yeniden Yerele" temasıyla 13'üncü kez kapılarını aralayan YZB'de perakende sektörünü var eden tüketicilerin üzerindeki enflasyon baskısı masaya yatırıldı. Tarım ve hayvancılık sektöründeki başlıca sorunlar, döviz kurları ve girdi fiyatlarının artışıyla birlikte tüketicilere makul fiyatlı gıdaların sunulup sunulamayacağı, düşük verimliliğin ve eksik rekabetin etkisi, tüketicinin alım gücü ve sağlıklı rekabet için sağlıklı piyasa şartlarının nasıl oluşturulabileceği tüm taraflarıyla ele alındı.
"Gıda Enflasyonunun Suçlusu Kim?" oturumuna gıda perakendesindeki enflasyonun sadece Türkiye değil tüm dünyanın gündeminde olduğuna dikkat çeken Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, "Dünya ekonomisi tarihi bir dönemden geçiyor. Şu anki tabloda dünya ekonomisinin yıl sonunda yüzde 3.2 büyüme göstereceği öngörülüyor. Geçen yıl 6'nın üzerindeydi. Ekim ayında yayımlanacak raporda yüzde 3'ün altına inmesi öngörülüyor. Avrupa bölgesi büyüme rakamı geçen yıl yüzde 5'in üzerindeydi, Ekim ayında 2.5 civarında olması tahmin ediliyor. Gelecek yıl tahmini bu rakam 1.2'ye düşecek. Bu ciddi bir yavaşlamaya işaret ediyor. Bu veriler bizim için de çok önemli sonuçlara ışık tutacak. Birçok iş koluna sirayet eden enerji konusunda Avrupa çok etkileniyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) rakamlarını incelediğimizde diğer ülkelerle aramızda büyük bir enflasyon farkı var. Keza G20 ülkelerine baktığımızda, Rusya'da 15, Almanya'da yüzde 14, Brezilya'da yüzde 13,4, İspanya'da yüzde 13, bizde ise yüzde 90. Zimbabwe'den sonra ikinci sıradayız" dedi. Gıda enflasyonundaki başlıca nedeninin kur artışı olduğuna değinen Aslanoğlu, "TL'nin değer kaybı en çok ortaya çıkan neden olarak görünüyor. Bizim yüksek ithal girdi kullanmamızın etkisi yüksek. Bu artışlarda mazot, gübre, zirai ilaç gibi başlıkların hepsi etkili oluyor. Öte yandan yapısal nedenler de ön plana çıkıyor. Ülkemizde arazilerin küçük olması, teknolojinin yoğun kullanılmaması, eğitim düzeyinin görece düşük olması, çok sayıda aracı olması ve zaman zaman eksik rekabet gözlenmesiyle birlikte artan gıda talebi bu artışı tetikliyor. Bu etkilere artan nüfus, alınan göç, turizm, arz talep dengesizliği de neden oluyor" açıklamasını yaptı.
Türkiye'de gıda fiyatlarının her ayın 3 ve 4'ünde enflasyon verileri açıklanınca gündeme geldiğini belirten tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, "Mutlak olarak her ay bu konuyu genellikle etiket üzerinden, market fiyatları üzerinden tartışıyoruz. Oysa çok uzun bir süreç var. Tarladan sofraya diyoruz ama bir türlü tarlaya gidemiyoruz. Hep bir suçlu aranıyor. Bu suçlu bazen market zinciri, bazen depolama yapan birisi, bazen üretici oluyor. Avrupa ve ABD'de de gıda fiyatları yükseliyor. Kimse suçlu kim diye aramıyor. Nedenler belli; ekonomik, iklim, birçok neden var. Sorun var ama çözüm önerileri de gösteriliyor. Üreticiyi nasıl destekleriz diye bir çaba var" dedi. Konuşmasında gıda fiyatlarının ülkemizde yüksek olmasının başlıca nedenini kur olarak işaret eden Yıldırım, "Temel sıkıntı tarımsal üretim. Gıda dediğimiz olay tarlada başlıyor. Biz suçluyu bulmaya çalışıyor, sorunu çözmüş gibi davranıyoruz. Bugüne kadar gıda enflasyonunu önlemek için ne yaptık? Örneğin gıda fiyatları artınca biz birinci adım vergileri indirip ithalat yaptık. İthalat yapılması ile bir sonraki dönemde üretimden vazgeçiliyor. Üretim azalınca, fiyatlar artıyor. Hal yasası değişirse fiyatlar düşer denildi. 2010 yılında yasa çıktı ancak fiyatlar düşmedi. Zincir marketlerden un sanayiine kadar uzanan bir araştırma süreci yaşandı. Ancak işin orada da olmadığı anlaşıldı. Dijital tarım denildi, ürünler buraya konuldu, KDV'de indirim oldu. Üretimdeki plansızlıkların önüne geçmeliyiz. Tarladan sofraya tüm süreci iyi yönetmeliyiz. Attığımız her bir adımın bir sonraki uygulaması ne olacak diye düşünmeliyiz" açıklamasını yaptı.
Gıda enflasyon sorununun masa başında çözülmeyecek bir sorun olduğuna işaret eden Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu ise tarımın en büyük giderinin tüm dünyada kira olduğunu belirtti. Pandemi döneminde artan kira artışlarının tarıma yansıdığını belirten Solakoğlu, "Tarım arazilerinin artan fiyatları soframızdaki enginara, patlıcana yansıdı. Burada daha önceden düşünülüp tasarlanması gereken; 2003 yılında tarımsal sit alanı ilan edilip önüne geçilmesi gereken bir durum var. Bugün süt fiyatları artmamalı diyoruz. Niye artmamalı? Çünkü süt birçok ürünün ham maddesi, süt artırılırsa gıda enflasyonu artar. Gıda enflasyonunu yaratan şey süt değil. TL'nin değer kaybı. Üreten çiftçiye sen fiyatı artıramazsın dersen, maalesef adamın yapacağı tek şey ineğini kesip üretimi azaltmak" dedi. Fiyat artışlarına yönelik soruların artık çok anlamlı olmadığının altını çizen Solakoğlu, "Hala aynı hatalar yapılmaya devam ediyor. Çünkü sahadaki insanlarla değil, masa başında çözüm üretilmeye çalışılıyor. Bu kira olayının öneminin ne kadar önemli olduğunu kaç kişi duymuştur bilmiyorum ama kira, tarım ekonomisinin ABC'si. Nitekim karar vermek zorundayız. Ya kapitalist bir sistemde üretim yapacağız ya da sosyalist sistemin içerisinde yapacağız. İkisini de karıştırdığınız zaman öngörülemez olduğunu düşünüyorum" açıklamasını yaptı.
Gıda enflasyonunda ikinciyiz
"Gıda Enflasyonunun Suçlusu Kim?" oturumuna gıda perakendesindeki enflasyonun sadece Türkiye değil tüm dünyanın gündeminde olduğuna dikkat çeken Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, "Dünya ekonomisi tarihi bir dönemden geçiyor. Şu anki tabloda dünya ekonomisinin yıl sonunda yüzde 3.2 büyüme göstereceği öngörülüyor. Geçen yıl 6'nın üzerindeydi. Ekim ayında yayımlanacak raporda yüzde 3'ün altına inmesi öngörülüyor. Avrupa bölgesi büyüme rakamı geçen yıl yüzde 5'in üzerindeydi, Ekim ayında 2.5 civarında olması tahmin ediliyor. Gelecek yıl tahmini bu rakam 1.2'ye düşecek. Bu ciddi bir yavaşlamaya işaret ediyor. Bu veriler bizim için de çok önemli sonuçlara ışık tutacak. Birçok iş koluna sirayet eden enerji konusunda Avrupa çok etkileniyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) rakamlarını incelediğimizde diğer ülkelerle aramızda büyük bir enflasyon farkı var. Keza G20 ülkelerine baktığımızda, Rusya'da 15, Almanya'da yüzde 14, Brezilya'da yüzde 13,4, İspanya'da yüzde 13, bizde ise yüzde 90. Zimbabwe'den sonra ikinci sıradayız" dedi. Gıda enflasyonundaki başlıca nedeninin kur artışı olduğuna değinen Aslanoğlu, "TL'nin değer kaybı en çok ortaya çıkan neden olarak görünüyor. Bizim yüksek ithal girdi kullanmamızın etkisi yüksek. Bu artışlarda mazot, gübre, zirai ilaç gibi başlıkların hepsi etkili oluyor. Öte yandan yapısal nedenler de ön plana çıkıyor. Ülkemizde arazilerin küçük olması, teknolojinin yoğun kullanılmaması, eğitim düzeyinin görece düşük olması, çok sayıda aracı olması ve zaman zaman eksik rekabet gözlenmesiyle birlikte artan gıda talebi bu artışı tetikliyor. Bu etkilere artan nüfus, alınan göç, turizm, arz talep dengesizliği de neden oluyor" açıklamasını yaptı.
Üretici destekleri yeterli değil
Türkiye'de gıda fiyatlarının her ayın 3 ve 4'ünde enflasyon verileri açıklanınca gündeme geldiğini belirten tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, "Mutlak olarak her ay bu konuyu genellikle etiket üzerinden, market fiyatları üzerinden tartışıyoruz. Oysa çok uzun bir süreç var. Tarladan sofraya diyoruz ama bir türlü tarlaya gidemiyoruz. Hep bir suçlu aranıyor. Bu suçlu bazen market zinciri, bazen depolama yapan birisi, bazen üretici oluyor. Avrupa ve ABD'de de gıda fiyatları yükseliyor. Kimse suçlu kim diye aramıyor. Nedenler belli; ekonomik, iklim, birçok neden var. Sorun var ama çözüm önerileri de gösteriliyor. Üreticiyi nasıl destekleriz diye bir çaba var" dedi. Konuşmasında gıda fiyatlarının ülkemizde yüksek olmasının başlıca nedenini kur olarak işaret eden Yıldırım, "Temel sıkıntı tarımsal üretim. Gıda dediğimiz olay tarlada başlıyor. Biz suçluyu bulmaya çalışıyor, sorunu çözmüş gibi davranıyoruz. Bugüne kadar gıda enflasyonunu önlemek için ne yaptık? Örneğin gıda fiyatları artınca biz birinci adım vergileri indirip ithalat yaptık. İthalat yapılması ile bir sonraki dönemde üretimden vazgeçiliyor. Üretim azalınca, fiyatlar artıyor. Hal yasası değişirse fiyatlar düşer denildi. 2010 yılında yasa çıktı ancak fiyatlar düşmedi. Zincir marketlerden un sanayiine kadar uzanan bir araştırma süreci yaşandı. Ancak işin orada da olmadığı anlaşıldı. Dijital tarım denildi, ürünler buraya konuldu, KDV'de indirim oldu. Üretimdeki plansızlıkların önüne geçmeliyiz. Tarladan sofraya tüm süreci iyi yönetmeliyiz. Attığımız her bir adımın bir sonraki uygulaması ne olacak diye düşünmeliyiz" açıklamasını yaptı.
Tarım ve hayvancılık bilim işi
Gıda enflasyon sorununun masa başında çözülmeyecek bir sorun olduğuna işaret eden Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu ise tarımın en büyük giderinin tüm dünyada kira olduğunu belirtti. Pandemi döneminde artan kira artışlarının tarıma yansıdığını belirten Solakoğlu, "Tarım arazilerinin artan fiyatları soframızdaki enginara, patlıcana yansıdı. Burada daha önceden düşünülüp tasarlanması gereken; 2003 yılında tarımsal sit alanı ilan edilip önüne geçilmesi gereken bir durum var. Bugün süt fiyatları artmamalı diyoruz. Niye artmamalı? Çünkü süt birçok ürünün ham maddesi, süt artırılırsa gıda enflasyonu artar. Gıda enflasyonunu yaratan şey süt değil. TL'nin değer kaybı. Üreten çiftçiye sen fiyatı artıramazsın dersen, maalesef adamın yapacağı tek şey ineğini kesip üretimi azaltmak" dedi. Fiyat artışlarına yönelik soruların artık çok anlamlı olmadığının altını çizen Solakoğlu, "Hala aynı hatalar yapılmaya devam ediyor. Çünkü sahadaki insanlarla değil, masa başında çözüm üretilmeye çalışılıyor. Bu kira olayının öneminin ne kadar önemli olduğunu kaç kişi duymuştur bilmiyorum ama kira, tarım ekonomisinin ABC'si. Nitekim karar vermek zorundayız. Ya kapitalist bir sistemde üretim yapacağız ya da sosyalist sistemin içerisinde yapacağız. İkisini de karıştırdığınız zaman öngörülemez olduğunu düşünüyorum" açıklamasını yaptı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.